Gündem

'Soykırım' tasarısına kim, ne dedi?

Köşe yazarları Fransa Meclisinin Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarında Ermenilerin

23 Aralık 2011 02:00

T24 - Köşe yazarları Fransa Meclisinin Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarında Ermenilerin "soykırıma uğradığını inkâr etmeyi" suç kapsamına alacak yasa teklifini kabul etmesini yorumladı.



İşte o yazılar:

'Avrupa'nın özgür düşünce geleneğiyle bağdaşmıyor'

Sedat Ergin - Hürriyet (23 Aralık 2011)

Paris’teki gelişmenin ilk sonucu Türkiye ile Fransa arasındaki ilişkileri ciddi derecede zehirleyecek olmasıdır. Kararın Türkiye’nin uluslararası politikadaki ağırlığının arttığı, ekonomik büyüme rakamlarının da etkisiyle AK Parti hükümetinin kendine güveninin iyice yükseldiği bir döneme denk gelmesi, Ankara cephesinde olabildiğince sert bir misillemeyi beraberinde getirmektedir. (...) Tabii yasanın yaratacağı önemli bir ters sonuç, 1915’te yaşanmış olan tehcir olayının Türk kamuoyunda, akademik çevrelerde tartışılmasını zora sokması ihtimalidir. Ancak Paris’teki gelişmenin doğrudan Avrupa’yı ilgilendiren daha düşündürücü bir tarafı var. O da Avrupa’da ifade özgürlüğünün sınırlarını ciddi anlamda daraltacak olmasıdır. Bir fikrin ifade edilmesinin hapis ve para cezasına çarptırılması her şeyden önce Avrupa’nın özgür düşünce geleneğiyle bağdaşan bir durum değil. (...)

Yazının devamını okumak için tıklayın...



'Oy kullanmayan vekiller ikna edilmeli'

Abbas Güçlü - Milliyet (23 Aralık 2011)

Fransa parlamentosunun aldığı kararı, herkesten önce, yine Fransız parlamentosunun içine sindiremediği ortada. 577 üyeli parlamentoda oylamaya 50 milletvekili katıldı ve tasarı 38 oyla kabul edildi. Yani 500’den fazla milletvekili, olaya taraf olmak istemedi. Eğer kabul yönünde oy kullanmak isteselerdi zaten gelirlerdi.

İşte bu noktada bize düşen görev, yangına körükle gidip, hâlâ kararsız durumda olan diğer milletvekillerini, kamuoyunu ve yasanın kesinleşmesine olanak sağlayacak senatoyu karşımıza almak yerine, onları, önümüzdeki birkaç aylık süreçte, nasıl ikna ederiz olmalıdır.

Yazının devamını okumak için tıklayın...


'En az kızması gereken de bizleriz'

Mehmet Ali Birand - Posta (23 Aralık 2011)

Fransa Meclisi’nde oylanan bu yasa tasarısına kızmayalım. Eğer utanması gereken biri varsa, o da Sarkozy'dir. Büyük bir ülke ile ilişkileri feda edecek kadar küçük düşünüyormuş. Fransız kamuoyu da utanmalı. Onlar da fikir özgürlüğünü katleden böyle bir yasa tasarısına hiç itiraz etmedi. Bu garipliği görmezden geliyorlar. Bu diplomatik cinayetten haberleri dahi yok.

Aslında en az kızması gereken de bizleriz...

Yazının devamını okumak için tıklayın...



'Her şeyin bir yerlerde kaydı bulunuyor'

Oral Çalışlar - Radikal (23 Aralık 2011)

Teknolojik gelişim bize yeni boyutlar açıyor: Osmanlı Meclis-i Mebusanı'ndaki 1915 olaylarına ilişkin görüşme tutanaklarına rahatça ulaşmak mümkün.

1915’e ilişkin tartışmalar derinleşerek sürüyor... Aslında, eğer istenirse, kendi kaynaklarımızdan ne olduğunu araştırarak öğrenebiliriz. Her şeyin bir yerlerde kaydı bulunuyor...

Yazının devamını okumak için tıklayın...


'Sarkozy'nin derdi ne?'


İhsan Dağı - Zaman (23 Aralık 2011)

Sarkozy'nin yaklaşan seçimlerde Fransa'ya yerleşik 400 bin Ermeni seçmenin oyunu almaya çalıştığı söyleniyor.

Olabilir... Her siyaset adamı gibi Sarkozy de oyunu artırmak ister. Ancak ben, 'soykırımı inkârın cezalandırılması' girişiminin bu kadar basit olmadığı kanaatindeyim. Bana kalırsa Sarkozy'nin hedefinde Türkiye ve Başbakan Erdoğan var.

Görünen o ki, Sarkozy ile Erdoğan'ın kimyası hiç uyuşmadı. Bu iki siyaset adamının birbiri hakkında pek de iyi kanaatlere sahip olmadığı gün gibi aşikâr. Erdoğan'ın ismi, imajı ve başarısı karşısında Sarkozy'nin ezildiği seziliyor. Bu psikoloji içinde damarına basıp Erdoğan'ı kızdırmak, abartılı tepki göstererek hata yapmasını sağlamak istiyor Sarkozy. Yani Erdoğan'ı tahrik etmeye çalışıyor.


'Fransa'ya 'ahlaki üstünlüğümüz' var mı?'

Cengiz Çandar - Radikal (23 Aralık 2011)

2006’da ‘Ermeni soykırımını inkârı cezalandırma’yı öngören yasa tasarısı, Fransız parlamentosuna sevk edildiğinde, Hrant Dink –ki, kendisine karşı çıkması için çağrı yapanlardan biri de bendim- çok anlamlı bir tepki göstermiş ve “Gidip Paris’in ortasında, Concorde Meydanı’nda ‘soykırım olmamıştır’ diye bağıracağım” diye haykırmıştı. Hrant Dink, o sırada öldürülmesine giden yolları döşeyen TCK’nın 301. Maddesi’nden yargılanmaktaydı.

Ne Hrant ne de onunla aynı doğrultuda Fransa’daki gelişmeye karşı çıkan Hosrof Dink, soykırım olmadığı kanaatinde olan kişiler değiller. Karşı çıkışlarının nedeni de soykırım olmamış olduğu değil. Bu konunun, Fransa’da bir ceza hukuku konusu olmasının, konunun asıl tartışılması gereken yer olan Türkiye’deki süreci sıkıntıya sokacağı için karşı çıktılar. Türkiye’de zaten hayli sorunlu olan ‘düşünce ve ifade özgürlüğü’ üzerindeki olumsuz etkisini görerek karşı çıktılar.

Yazının devamını okumak için tıklayın...