Hakan Özyıldız*
Ekonomi demek üretmek, paylaşmak demektir. Yeteri kadar üretmeyen ekonomi istihdam, zenginlik, refah yaratamaz. Bunları yaratamayan ekonomide de paylaşım adil olamaz. Bir kesim pastadan aldığı payı devamlı artırırken ötekilere çoğu zaman pasta kalmaz.
Böylesi bir yorumu yaparken yoksulluğun kendi kendini besleyen bir olgu olduğunu gerçeğinden yola çıkıyorum. Diğer bir deyimle, sosyal olduğunu iddia eden bir devletin ilk görevi, var olan yoksullukla mücadele etmek, azaltmaktır.
Mücadele, iki nedenle başarılı olamaz. Birincisi niyet ve gayret eksikliğidir. Devleti idare edenler, yani yürütme, yani hükümet, uzun ve meşakkatli bir iş olan yoksulluğu azaltma işine bilinçli olarak girmek istemez. Yoksullara balık tutmayı öğretmez. Bunun için örgütlenmez.
İkincisi ise, mücadele için tahsis edilen kaynak yetersiz olabilir. Kamunun, diğer harcamaları nedeniyle, yoksullukla mücadeleye ayırabileceği yeter kadar kaynağı yoktur.
Türkiye’de yoksulluk araştırmalarını TÜİK yapıyor. Önce gelire bağlı bir yoksul tanımı yapılıyor. Ondan sonra hanehalkı araştırmaları ile sonuca ulaşılıyor. Resmi olarak o veriler üzerinden politika oluşturuluyor.
TÜİK kamunun harcamaları üzerinde durmuyor. Onun işi değil.
Oysa kamu çeşitli araç ve yöntemlerle yoksullara transfer yapıyor. Bunların en çok bilinenlerini 2019 Yılı Programından alarak aşağıdaki tablodaözetlemeye çalıştım.
Tablodan da görüldüğü gibi; Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), YurtKur, T. Kömür İşletmeleri (TKİ) ve T. Taşkömürü Kurumu (TTK) ve belediyeler çeşitli adlar altında sosyal yardımlar yapıyor.
İlk bölümde yer alan “Yararlanıcı Sayısı”nıdikkatle incelemek lazım. Çünkü SYDV tarafından verilen yardımlar ile TKİ+TTK’nın kömür yardımı alanların sayıları, aile sayısı. Diğerleri birey sayısı. Ailedeki birey sayısını 4 kişi olarak kabul edersek, 31 milyona yakın kişi sosyal yardım alıyor diyebiliriz.
Tekrar dikkatinizi çekeyim, tablonun en son sırasındaki belediyelerin yaptığı yardımları alanlar için sayı belirtilmemiş. Belediyelerin yaptığı yardımların tutarının toplam harcamalar içindeki yerine bakılırsa, yararlanıcı sayısının oldukça yüksek olduğunu söylersek yanlış olmaz. Ancak sayı vermek çok zor.
Bunları da eklersek toplam yararlanıcı sayısının 31 milyondan yukarı çıkacağı aşikâr.
Burada kritik soru şu: Aynı kişi ve/veya aile birden fazla yardım alamaz mı? Örneğin aynı ailede hem yaşlı ve engelli aylığı ödemesi hem de kömür yardımı yok mudur? Kesinlikle vardır. Ancak açıklanan veriler çift saymaya yönelik bir bilgi içermiyor. Sadece varsayım yaparak bir yere ulaşılabilir.
Sayıları önemsememin nedeni yardım alanların ne kadarının seçmen olduğunu anlayabilmek. Ve daha önemlisi, sayının devletin uyguladığını düşündüğü yoksullukla mücadele programları sayesinde azalıp azalmadığı.
Ben, elimde çok sağlam veriler olmamasına rağmen, yaklaşık 15 milyon civarında seçmenin, yoksulluk yardımlarından yararlandığını düşünüyorum.
Burada önemli olan, aynı standartta olan verilerin yayımlanmaya başlandığı 2012 ile 2017 yılını karşılaştırmak. 2012’de 16 milyar lira harcayan devlet, geçen yıl bunun iki katı harcama yapmış.Buna karşılık Yararlanıcı Sayısında bir azalmanın olmadığını, aksine arttığını görüyoruz.
Yukarıdaki soruyu burada da sorayım: Sizce etkin bir mücadele yok mu? Yoksa yoksulluk yönetilerek seçmenin tercihleri etkilenmeye mi çalışıyor?
Cevabını verirken, 32 milyar liralık sosyal yardım harcamalarına, aynı yıl bütçeden yapılan 12,7 milyar liralık tarımsal destekleme ödemelerini, İşsizlik Fonundan yapılan 9,5 milyar liralık harcamaları da eklemeyi unutmamanızı öneririm.
*Bu yazı hakanozyildiz.com'dan alınmıştır.