Sel felaketinde büyük darbe alan sigortacılar çareyi deprem ve sel gibi risklerde sorumluluğu taraflar arasında paylaştırmada buldu.
Yeni bir otomobil alıyorsanız, üstelik banka kredisi kullanıyorsanız
aracınıza kasko yaptırmak durumundasınız. Her şey bir tarafa zaten
trafiğe çıkan her aracın kasko sigortası güvencesinde olmasında yarar
var. Ancak yeni araç alan tüketicimler kasko yaptırırken farklı
firmalardan farklı farklı fiyat alırlar. Burası çok normal. Zaten
olması gereken de budur. Ancak fiyat farkına bakıp da daha ucuz olanı
tercih etmek pek doğru değil. Çünkü sigortacılığın bazı püf noktaları
var. İşte size geçen hafta yaşadığımız sel felaketinden önemli bir
örnek vereceğim. Kasko sigortası çerçevesinde deprem ve sel maddesi de
var. Aslında kasko deprem ve sel felaketinin yüzde yüzünü kapsıyor.
Ancak bazı firmalar kasko prim fiyatını düşürmek için deprem ve sel
rizikosunun yüzde 25’ini tüketiciye, yüzde 75’ini de kendi
sorumluluklarına atıyorlar. Böylece kasko sigortası yaptıran
başlangıçta diğerlerine oranla daha ucuz bir ödeme yapıyor ama,
araçları da deprem ve sele karşı o kadar daha az koruma altına giriyor.
Aslında 40-50 lira arasında değişen bu ödeme başlangiçta tüketiciye
cazip gelebiliyor ama deprem ve sel karşısında aracınız zarar görürse o
kadar az ödeme alıyorsunuz. Bu nedenle kasko yaptırmış olanlar ve
şimdiden sonra kasko yaptıracak olanların bu deprem ve sel maddesine
bakıp hangi şartları içerdiğini iyi öğrenmesi gerekiyor. Normali deprem
ve sele karşı yüzde yüzünün ödenmesi. Tüketicinin kasko yaptırma
aşamasında tüm bu ayrıntıları iyice sorup öğrenmesi gerekiyor.