Gündem

Soma Kömür İşletmeleri'nden hayatını kaybeden madenci yakınlarına 'temlik oyunu'

Sayıştay raporu: 301 kişinin hayatını kaybettiği madene işleten firmanın, işçi ailelerinin tazminat alacaklarına karşı hileli (muvazaalı) yönteme başvurdu

10 Ocak 2016 19:01

Manisa’nın Soma ilçesinde meydana gelen ve 301 kişinin yaşamını yitirdiği maden faciasından 36 gün sonra, ocağı işleten Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.’nin, işçi ailelerinin tazminat alacaklarına karşı hileli (muvazaalı) yönteme başvurduğu iddiası Sayıştay raporunda yer aldı. Şirketin, TKİ’den gelecekte çıkartacağı kömür için aldığı 182 milyon 134 bin 867 lirayı, bir bankaya temlik gösterdiği, bankanın da buna dayanarak başlattığı icra takibiyle, ’öncelikli alacaklı’ durumuna geldiği öne sürüldü.

DHA'nın haberine göre, Soma’da, 13 Mayıs 2014 tarihinde yaşanan ve 301 madencinin yaşamını yitirdiği faciadan sonra, ocağı işleten Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.’nin, işçi alacakları ve tazminatlara karşı gelecek hacizlere karşı yürüttüğü yöntem, Sayıştay denetçileri tarafından ortaya çıkarıldı. TKİ’nin 2014 yılı hesaplarına yönelik Sayıştay’ın denetim raporları, TBMM’ye ulaştı. Bu raporlara göre, facianın yaşandığı ocağı rödövans sistemiyle işleten Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.’nin, madenci ailelerinin tazminat alacaklarına karşılık hileli bir yönteme başvurduğu tespiti yapıldı. 

 

Faciadan 36 gün sonra, haciz kararlarının uygulanmasını engellemeye çalıştılar

 

Sayıştay raporuna göre; şirket, faciadan 36 gün sonra Soma 2’nci Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ihtiyati haciz kararlarının uygulanmasını engellemek için harekete geçti. Şirket, kazadan sonra kapatılan ve ne zaman açılacağı belirsiz ocağa dair tahakkuk etmiş bir alacağı olmamasına rağmen, ileride yapacağı kömür üretimi için 182 milyon 134 bin 867 TL’yi devretmek (temlik) için TKİ Genel Müdürlüğü’ne yazı yazdı.

TKİ’den de gerekli onay yazısının gelmesi ile Soma Kömür İşletmeleri A.Ş., 182 milyon 134 bin 867 TL tutarındaki alacak yazısını, bankaya devretti. Banka da, haciz işlemiyle öncelikli alacaklı durumuna geldi. Bu durumu Sayıştay denetçileri, hileli (muvazaalı) olarak değerlendirdi. Raporlarda bu durum, şu cümlelerle ifade edildi:

"Temliğin yüklenici firmanın kendisinin veya ortağı olduğu firmaların tutarı belli olmayan ’doğmuş ve doğacak’, ’açılmış ve açılacak’ borç ve taahhütleri kapsadığı, böylece ölen işçilerin hak sahiplerine yapılacak ödemelerin ötelenmesi ya da engellenmesine sebebiyet verildiğinden, konunun ilgili bakanlıkça incelenmesi önerilmektedir." 

 

"Hayatını kaybeden madencilerin yakınları tazminatları hiç alamayabilir"

 

Sayıştay raporuna göre, faciadan sonra, şirket alacakları için toplam 348 ihtiyati haciz kararının ulaştığı TKİ Genel Müdürlüğü’nün, bu alacaklar için, sıra cetveli oluşturduğu bilgisi yer aldı. Bu haciz kararlarından 334’ünün ise, ölen madencilerini ailelerin, 30 bin TL ile 500 bin TL arasındaki haciz kararları olduğu belirtildi. Şirketin, kurumdan aldığı onay sonrasında bankaya devrettiği temlikin, alacağın da, yine 25’inci sırada olduğu raporda yazıldı. Bu işlemle birlikte, sıra cetvelindeki 334 madenci yakınının, paraları çok ileri bir zamanda alacakları ya da hiç alamayacakları ileri sürüldü. Raporda Sayıştay denetçileri ayrıca, şunları yazdı:

"Yüklenici firmayla imzalanan rödövans sözleşmesiyle temlik işlemine izin şartının getirildiği, dolayısıyla haklı sebeplere dayalı olarak TKİ’nin talep edilen izni vermeme hakkına sahip bulunduğu, temlik talebinin onaylandığı İşletme Daire Başkanlığı’nın yazısında ’ocaklarda yapılan denetimler sonucu tespit edilen eksikliklerin giderilmesi ve firma tarafından tekrar kömür üretimine başlanması durumunda, iş programı doğrultusunda faaliyet göstermek kaydıyla’ ifadesinin yer aldığı, buradan da anlaşılacağı gibi ocaklarda eksikliklerin tespit edildiği, ancak bu eksikliklerin onay tarihinde henüz giderilmediği, ayrıca bu tarihte kaza nedeniyle firmanın işlettiği ocakların tamamının kapatılmış olduğu, kazadan 36 gün sonra kapatılmış ocaklardaki eksiklikleri gidermenin de mümkün olmadığı, kaldı ki yüklenici firmanın işlettiği Işıklar ocağında Eylül 2014, Ata Bacası yer altı ocağında ise Mart 2015 ayında yeniden üretime başlanabildiği, kazanın meydana geldiği Eynez ocağında ise denetim tarihi olan Temmuz 2015 itibarıyla bile üretime başlanamadığı." 

 

Enerji Bakanlığı soruşturma başlatmış

 

Sayıştay raporunu kendi Twitter hesabından da yayımlayan CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, konuya ilişkin yaptığı değerlendirmede, şöyle dedi:

"Soma’da kazadan hemen sonra 301 madenci ölmüşken, maden işletilemezken şirket gidiyor ve ’ben burada kalan kömürü çıkartacağım’ diyor. Ardından kendisine taahhüt verilmesini istiyor. Bu durum, sözleşmeye uygun değil, ancak buna rağmen 182 milyon TL taahhüt verilmiş. Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, ben bunu TKİ genel müdürüne sordum, ’paranın daha çok olduğunu ama hiç ödeme yapılmadığını’ söyledi. Yani genel müdür tatmin edici bir açıklama yapmadı, ancak yine onun açıklamasına göre, Enerji Bakanlığı bu işlemden dolayı, Sayıştay’ın da talebi doğrultusunda soruşturma açmış" dedi. 

Bankanın bu işleminin işçi ailelerinden önceye alındığını da ifade eden Aykut Erdoğdu, "Toplam 334 madenci ailesi alacaklı durumda. Bu alacak 25’inci sıraya giriyor. Bu işlemle, TKİ ile müştereken ve hileli bir işlem yapılmıştır. İnsanların daha kırkı çıkmadan bunun yapılması iç acıtıcı bir durum" diye konuştu. 

 

"Ailelere verdikleri zararı karşılamamak için bir niyetle hareket ettiler"

 

Sayıştay raporundaki tespitler üzerine yaşananlara tepki gösteren Somalı madenci ailelerinin avukatı Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı ise, bu işlemin bir tür kamu alacağı olduğu için, manevi tazminatlarla ilgili alacakların önüne geçtiğini söyledi. Kozağaçlı, şöyle dedi:

"Burada katliamın 36’ncı gününde ileride, ailelere verdikleri zararı karşılamamak için bir niyetle hareket ettiklerini gösteriyor. Bu bir alacak önceliğidir. Birçok şirket bu tür yöntemlerle, alacak talebinin önüne geçiyor, bu açıdan planlanmış, hileli bir işlem gibi görünüyor. Gündelik hayatta çok rastlanan bir şey bu durum. Gerçek borcunu ödememek için sahte borçlularla süreci uzatırlar. Gerçek borçlarından kurtulur. Hileli ve tehlikeli bir işlem. Zaten bunun da olmaması lazım. Çünkü rödövans hizmet alım sözleşmeleriyle işletme ruhsatını, mülkiyetini devretmiyoruz. Madenler, kamunun malı. Devlet işletir. Burada hizmet alım sözleşmesi yapılıyor. Şimdi, yemek hizmeti alıyoruz diyelim. İşçiler yokken yemek verilmiyorken, yemek şirketiyle anlaşma olmaz. Bu şirketle da yapılan hizmet alım sözleşmesi, eğer hizmet alınmıyorsa doğal olarak sözleşme sona erer. Bu aşamada artık şirketin taahhüde ihtiyacı yok. Eğer ek bir sözleşme yapmazsan buna ihtiyaç yok."

Madenin kendi mallarıymış gibi bankaya ipotek gibi gösterildiğini de savunan Selçuk Kozağaçlı, şunları ekledi:

"Sen bu yazıyla, resmen madeni bu kişilere satmış oluyorsun. Madeni kendi babalarının malı gibi neredeyse ipotek gibi göstererek banka kredisini alıyorlar. Devlet resmen kefil oluyor. Bunun güvencesini, 182 milyon TL ile devlet veriyor. Oysa bu madenin çalıştırılıp çalıştırılmayacağı, bu insanların çalıştırıp çalıştırmayacağı belli değil. Şirketin yönetim kurulu başkanı 301 kişinin ölümünden dolayı yargılanıyor. Mahkemenin ne karar vereceği belli değil. Bu haliyle bakıldığı zaman gayri ahlaki bir kurtarma operasyonu. Bizim tezimiz, bu şirketin, bu madenle ilişkisi bitmiştir. Ne zaman hizmete alacağı bile belli değildir. TKİ madeni bir kayyuma ya da başka bir aracı şirkete vermesi lazım. Artık hizmet üretmeyen, hizmet üreticisinin uzaklaştırılması lazım."