Hikmet Çetinkaya - CumhuriyetBenim Ülkemde...
Gözleri, acı ve hüznün suskun sözcükleri, yabancılaşan bir maviyi anlatıyor gibi...
Kucaklaşıyorlar yakınlarıyla... Anaları ve babalarıyla...
Uzun bir yolculuğa çıkıyorlar; hiç tanımadıkları kentlere gidiyorlar Van ve Erciş’ten.
Aydın’a, Balıkesir’e, Muğla’ya...
Kışı orada geçirecekler...
Akçakavak yaprağında ak pak bir ışıltı ve yaşama sımsıkı sarılmak...
Çadırda donarak ölen çocuğumuz...
Bir gün sonra çadırda çıkan yangın...
Üç bebeğin diri diri yanarak yaşamını yitirmesi...
Otobüsler art arda kalkıyor Van’dan ve Erciş’ten.
Gece buz kesiyor.
Sessizlikle, sözcüklerle yaşayacakları başka bir hayatı arıyor gibiler gidenler.
Tüm bu olup bitenleri gördükçe içim acıyor.
Oturup düşünüyorum...
Donarak ya da yanarak ölen bebeleri, insan olmanın erdemini, geri kalmışlığı, talanı, soygunu...
Bizim özgürlüğümüzü daraltan bir düzene karşı demokratik mücadele vermenin zamanıdır.
Yazılarımızdan ve haberlerimizden ötürü hakkımızda soruşturma açan savcılar, acaba Van ve Erciş’te katil yapıları yapan müteahhitlerin kaçından hesap soracaklar?
***
Mustafa Balbay kaç gündür içeride?
992 gündür...
Ya Tuncay Özkan, Hikmet Çiçek?
Üç yılı çoktan devirdiler Silivri’de...
Ahmet Şık, Soner Yalçın, Nedim Şener, Doğan Yurdakul ve öteki meslektaşlarımız...
Aylar sonra yargı karşısına çıktılar.
TÜYAP Kitap Fuarı’nda Balbay’ın ve Tuncay Özkan’ın Cumhuriyet Kitapları’ndan çıkan kitaplarını da imzaladık.
Ahmet Şık’ın basılmadan toplatılan “Dokunan Yanar”ı ilk duruşmadan önce 125 yazarın ortak imzasıyla yayımlanmıştı.
İdeolojiniz ne olursa olsun düşünceyi ifade özgürlüğünü, insan haklarını savunacaksınız.
Özgürlüğün demokratik ülkelerde sınırı var mı?
Yok!
Başbakan Erdoğan bunu bilmez mi?
Bilir!
Çünkü şiir okuduğu için hapis yattı...
***
Van’dan ve Erciş’ten, yıllardır yaşadıkları evlerinden ayrılıp başka kentlere göç eden çocukların fotoğraflarına bakarken dünü ve bugünü düşünüyorum.
Çokuluslu altın avcıları ve yağmalanan dağlarımız, ovalarımız, koylarımız, büklerimiz...
Birkaç yıl içinde derelerimiz yok olacak kurulacak 10 bin HES nedeniyle.
Eylem yapan köylüler, başı açık kapalı kadınlarımıza gözdağı veren savcılar, yöneticiler...
Siz ileri demokrasi istiyordunuz değil mi?
Alın efendiler alın!
***
Yoksulların hastanelerde kobay olduğu bir ülkede, parasız eğitim isteyen üniversiteli gençler tutuklanır, insanlar izlenir, adı olan kendisi olmayan terör örgütleri kurulur, insanlar pisi pisine içeride yatarlar.
Balbay’ın defterinden çıkan notlarda Sabih Kanadoğlu’yla görüşmesine ilişkin soru yöneltilir:
“Sabih Kanadoğlu’yla Özdemir Asaf kimdir? Bu kişilerle ilişkiniz hakkında bilgi veriniz...”
Oysa şair Özdemir Asaf, 28 Ocak 1981’de İstanbul’da ölmüştü...
Hiç gülmeyin...
Neden mi?
Benim ülkemde Mîna Urgan’ın “Bir Dinozorun Anıları” kitabını öğrencilerine öneren öğretmen hakkında soruşturma açılıyor... Benim ülkemde Anton Çehov’un kitabını okuyan öğrencilere soruşturma sürdürülürken şöyle deniliyor:
“Şu tişörtlerde resmi bulunan teröristin kitabını mı okuyorsunuz?”
Okul müdürü Çehov’u Che sanıyor...
Daha ne diyeyim?..