DW: Demokratik partilerin koalisyon ön görüşmelerinin başarısızlığa uğraması, demokrasiye de zarar verir mi?
Prof. Dr. Christian Hacke: Bunu değerlendirmek oldukça güç ancak imajın büyük oranda zarar gördüğü kanısındayım. Ve şunu söylemeliyim ki, akşam haberleri seyrettiğimde, rahat bir nefes alıp kendime şunu dedim; Nihayet! Bitmeyecek bir korkudansa, korkulan başa gelsin. Son haftalar artık takip edilecek gibi değildi zira bir uzlaşma sağlanamayacağı aleniydi. Koalisyon görüşmelerini sürdüren aktörler aralarında uzlaşma olduğu sinyali verse de, birbirlerine doğru adım atmadıkları çok belliydi. Bu korkutucuydu. Gelişmelerin, toplumun büyük bir bölümünde devlete ve partilere yönelik bir bıkkınlık yarattığını düşünüyorum.
DW: Bu durum, Angela Merkel iktidarının sonu olabilir mi?
Prof. Dr. Hacke: Başbakan Merkel başından beri aynı yöne değil, farklı yönlere gitmek isteyen dört atı idare ettiğini bilmeliydi. Başından beri siyasi hedefleri net bir şekilde belirlemeliydi. O zaman partiler de bir hafta içinde görüş birliği sağlayıp sağlayamayacaklarını bildirmek zorunda kalırlardı. Yönlendirici olmalıydı. Ancak bunu yapmadı. Hedefi, ne pahasına olursa olsun iktidarını korumak oldu. Bu, Başbakan için sonun başlangıcı olursa şaşırmam.
DW: Cumhurbaşkanının nasıl bir karar vereceğine yönelik bir öngörünüz var mı?
Prof. Dr. Hacke: Aslında, tarafların görüş birliğine varması ve erken seçimi oyuna çevirmemelerini talep ettiğinde zaten fazlasıyla tavrını gösterdi. Bu oldukça cesurcaydı. Ancak nihayetinde başbakan kendisine geldiğinde erken seçim kararı almak zorunda olacak. Bu, sonraki görüşmelerde Merkel'e ne olacağına da bağlı. Hür Demokratların olmayacağı, Hristiyan Demokratlar ve Yeşillerden kurulu bir koalisyonun ihtimal dışı olduğunu düşünüyorum. Sosyal Demokrat Parti SPD, büyük koalisyona katılmaya hayır dedi. Tabii onların da iktidara ne kadar meraklı olduklarına dair henüz bir şey söylemek mümkün değil.
DW: Sizce sağ popülist AfD ve Sol Parti bu durumu lehlerine mi çevirecek?
Prof. Hacke: Şimdiden kesin olan şey; erken seçim olması durumunda seçimin en büyük galibinin AfD olacağı. AfD seçmeni çok daha hırçın olacak ve bu durumu kendi çıkarları doğrultusunda kullanmayı bilecektir. Bu durum, Federal Almanya Cumhuriyeti tarihinde bir seçim sonrası hiç tanık olmadığım yakışıksız bir oyun oldu.
DW: Hangi siyasi ihtimalleri en muhtemel görüyosunuz?
Prof. Dr. Hacke: Bir azınlık hükümeti kurulacağını sanmıyorum. Zira, 20 ila 30 arasında sandalye eksik. Bu şekilde ülkeyi yönetilebilecek politikalar üretemezler. Çoğunluk sağlanmak zorunda. Bu olmaz ve büyük koalisyon da kurulamazsa, erken seçimden başka geriye seçenek kalmıyor. Yapılabilecek tek şey, sorumlulara son haftalardan ders çıkarmalarını tavsiye etmek olur. Toplum, hızlı bir şekilde hükümetin kurulmasını istiyor. Bu nedenle erken seçim mümkün olduğunca hızlı şekilde devreye koyulmalı.
DW: Bu gelişme, ülke dışına nasıl bir mesaj veriyor? Sonuçta Federal Meclis'in karar vermesi gereken halihazırda bir takım dış politik kararlar bekliyor…
Prof. Dr. Hacke: Geride bıraktığımız haftalardan çıkan ilk sonuç, görüşmelerde dış politikanın hiç bir rol oynamadığı oldu. Çok fazla yerel olduk. Bu ülke, iç politik meseleler nedeniyle öyle kendisiyle meşgul ki dış ve güvenlik politikalarındaki önemli sorunlar, kilit sorunlar görüşülemiyor. İkinci husus ise Avrupa'nın ortasındaki Almanya'nın neredeyse yönetilemeyecek duruma gelmesinin yurt dışında çok şüpheci şekilde algılanması. Durum daha kötü olamazdı. Azınlık hükümetleri, çoğunluğu temsil etmediklerinden kısa ya da uzun dönemde ölüm fermanlarını yazarlar. Acil bir çözüm için bu ihtimali değerlendirmeyi cesur olmanın da ötesinde görüyorum.
Siyaset bilimci Profösör Christian Hacke, Alman Ordusu Üniversitesi'nde ve Bonn'daki Friedrich-Wilhelms Üniversitesi'nde ders veriyor. Aynı zamanda Alman Dış Politikası Topluluğu'nun da üyesi.
Wolfgang Dick
©Deutsche Welle Türkçe