Gündem

Sırrı Süreyya Önder: Sayın Ergin gelin sadece 1 hafta F tipinde kalalım

Adalet Bakanı'na bir önerim var: Gelin, en insani bulduğunuz bir F tipi cezaevinde, sadece bir hafta, birlikte kalalım

25 Şubat 2011 02:00

T24 - Radikal gazetesi yazarı Sırrı Süreyya Önder, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in kendisine gönderdiği güven veren bir yargılama sistemi amacıyla yapılan reform çalışmalarının, kamuoyuna aktarılması konusunda, kimi eksiklerin olduğu anlatan‘Yargı Reformu Strateji Belgesi’,‘Adalet Bakanlığı Stratejik Planı’ ve ‘Yargı Reformunun Neresindeyiz?’ broşürlerini eleştirerek, "Adalet Bakanı'na bir önerim var: Gelin, en insani bulduğunuz bir F tipi cezaevinde, sadece bir hafta, birlikte kalalım" dedi.

Sırrı Süreyya Önder'in Radikal gazetesinde "Mahpushanelere güneş doğmuyor" başlığıyla yayımlanan (25 Şubat 2011) yazısı şöyle:


Mahpushanelere güneş doğmuyor

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, bir mektup eşliğinde 3 adet broşür göndermiş.

Muhtemelen tüm köşe yazarlarına da gönderilmiş olmalı.

Mektuptan bir bölüm şöyle:

“Kamuoyuna yansıyan kimi tartışmalar izlendiğinde, güven veren bir yargılama sistemi amacıyla yapılan reform çalışmalarının, kamuoyuna aktarılması konusunda, kimi eksiklerin olduğu gözlenmektedir. Bu bilgi eksikliğini gidermek amacıyla Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanmış olan ‘Yargı Reformu Strateji Belgesi’,‘Adalet Bakanlığı Stratejik Planı’na ilişkin iki belgeyi ve bu belgelerin özetini, bu kapsamda yapılanları ve yapılacakları içeren ‘Yargı Reformunun Neresindeyiz?’ broşürünü sizlerle paylaşmak istedim”.

Ahir ömrümde, devlet benimle ilk defa belgelerini paylaşıyor. Adalet sistemiyle hep ceza paylaşmış, bu paylaşmadan da hep zararlı çıkmış birisi olarak hislenmedim dersem yalan olur.


Adalet Bakanı’na cevabımdır

Sayın Bakan,

Masamın üzeri, ülkenin neredeyse tüm mahpushanelerinden gelen mektuplarla dolu.

İstisnasız tümü, hükümlü ve tutuklulara yapılan ‘hak gaspları’yla alakalı.

Öncelikle, F tipi olarak adlandırılan, şimdilerde ‘kampüs’ gibi saçma sapan bir isme evrilerek alfabenin tüm harfleriyle çeşitlendirilen cezaevlerinizin tümünü gayri insani bulduğumu bilmenizi isterim.

Bu benim ideolojik, sübjektif bir değerlendirmem değildir. Temel ölçüm ‘Evrensel İnsan Hakları’ ve kabul edilmiş uluslararası standartlardır.

Başlarına fazladan bir iş gelmeyeceğini bilsem, bu mektupların tümünü size göndermek isterdim.

Şaka yapmıyorum, tam şu anda 3 mektup daha geldi. Tekirdağ F Tipi’nden Nedim Öztürk, Bakırköy kapalıdan Aysun Akdağ, Kandıra F Tipi’nden Hüsamettin Yavuz göndermişler.

Sadece isimlerini yazsam, haftanın 7 günü yetmez.

Sayın Bakan,

Broşürlerinizi okudum. İçerik olarak yetersiz, baskı kalitesi olarak fuzuli bir israf...

İlgililere söyleyiniz; bu, mesela sadece Başbakan’a sunulabilir. Çünkü pahalı ve gereksiz bir fiyakadan ibaret olan bu çalışma, sadece satır başları ve özetlerden ibaret.

Madem kamuoyu yaratmaya ve ‘bilgi eksikliğini’ gidermeye çalışıyorsunuz, bu yetmez, olmamış! Cezaevlerinden gelen tek bir mektup bile sizinkinden daha açıklayıcı.

Şunu unutmayın: İyi reklam, kötü malı tez batırır!

Sayın Bakan, size bir teklifim var.

Nasıl ki Enerji Bakanı kömür madenlerini ziyaret edip, ocaklara iniyor. Nasıl ki Milli Eğitim Bakanı, “O dilini kopartırım senin” tehditlerinden fırsat kaldığında okulları ziyaret edip, sınıflara giriyor. Gelin siz ve ben, en insani bulduğunuz bir F tipi cezaevinde, sadece bir hafta, birlikte kalalım. Medyadan istediğiniz insanları da davet edelim. İnsan hakları temsilcilerinden de bir iki kişi alalım. Dünyanın en iyi PR çalışması olur. Bu kadar fuzuli katalog ve posta masrafından da kurtulursunuz.

Böyle bir ‘tetkik ve inceleme’ gezisine varsanız, ben dengimi şimdiden hazırlayayım.

Kıdemli bir mahpus olarak size mihmandarlık etmekten büyük onur duyacağımı bilmenizi isterim.

Tek bir şartım var: Diğer mahkûmlara nasıl davranılıyorsa bize de öyle davranacaklar.

Diyelim ki size kıymadılar; o zaman da size nasıl davranılıyorsa diğer mahkûmlara, aynı şekilde davranacaklar. “Uzun ve soğuk gecelerde ne yaparız? İnsani her şey yasak” diye dert etmeyin.

Ben size ‘hayata dönüş’ operasyonlarını anlatırım. Açlık grevi denemeleri bile yaparız, çağımız empati çağı değil mi? Bu tetkik ve inceleme gezisinin sonunda, iki şey olacaktır.

Birincisi, oradan çıkınca, insan hakkı, protokol, seçim kaygısı vb demeden birkaç tosunu şamarlamak isteyeceksiniz.

İkincisi, istifa etmek isteyeceksiniz...

Düzeltemezsiniz çünkü... Sizi aşan bir ABD projesidir cezaevleri çünkü.

Haa bir de ‘yargı faaliyetleri’ meselesi var broşürde.

Eh onu da Cemil Çiçek’le konuşun. O benden iyi bilir.

Şimdiden hayırlı tahliyeler.

Mühim not: Umarım, beni tek göndermezsiniz!