Yeni Şafak gazetesi yazarı Salih Tuna, Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı hakkında, “Son günlerde malumunuz 'Ey değişik', 'Ey dangalak', 'Ey müptezel', 'Ey mal' serlevhalı yazılar dercettim. Sırada 'Ey ahmak', 'Ey şapşal', 'Ey çakal', 'Ey yavşak' falan var. Bu yazıların arasına 'Ey Dumanlı' başlıklı yazı atmak yanlış anlaşılabilirdi, vazgeçtim. Gelgelelim, Zaman gazetesinin genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı dün öyle acayip bir yazı yazdı ki, olursa o kadar olur” dedi.
“Zaman gazetesinin genel yayın yönetmeninin değiştirilmesi dahi teklif edilemez mi?” diye soran Tuna, “Nedir yahu mübarekler; 20 yıl oldu nerdeyse, Zaman gazetesinin genel yayın yönetmeninin değiştirilmesi dahi teklif edilemez mi? Dumanlı'nın belli ki muvazenesi darmaduman olmuş, artık değişim vakti gelmedi mi?” ifadelerini kullandı.
Salih Tuna’nın Yeni Şafak’ta “Ey Dumanlı diyecektim ama” başlığıyla yayımlanan (12 Ağustos 2014) yazısı şöyle:
Ey Dumanlı diyecektim ama
Son günlerde malumunuz 'Ey değişik', 'Ey dangalak', 'Ey müptezel', 'Ey mal' serlevhalı yazılar dercettim.
Sırada 'Ey ahmak', 'Ey şapşal', 'Ey çakal', 'Ey yavşak' falan var.
Bu yazıların arasına 'Ey Dumanlı' başlıklı yazı atmak yanlış anlaşılabilirdi, vazgeçtim.
Gelgelelim, Zaman gazetesinin genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı dün öyle acayip bir yazı yazdı ki, olursa o kadar olur.
Sayın Erdoğan kazansa da kaybetmişmiş!
Neden mi?
Türkiye kutuplaşmış, çok gerilmiş, medyaya baskı varmış, hülasa, demokrasi ve özgürlükler attaya gitmiş.
Böyle giderse...
Nasıl ki Ekmeleddin Bey'i tanıdıkça sevdik, Ekrem Bey'i de okudukça seveceğiz galiba.
Yahu mübarek, nerde nasıl bu kadar güzelleştiniz?
Kanser hastası Türkan Saylan'ın apar topar evinden alındığı, KCK'lı belediye başkanlarının toplama kampı görüntüsünü çağrıştırırcasına kelepçelendiği, bir alüfte üzerinden casusluk davası üretip Deniz Kuvvetleri'nin çökertildiği, cezaevinin Kuddusi Okkır'a teneşir yapıldığı, bir kitap yazdı diye Hanefi Avcı'nın mahpusa atıldığı, 28 Şubat'ın büyük mazlumlarından Mirzabeyoğlu'nun 16 yıl boyunca işkenceye tabi tutulduğu, 14 yaşında idamla yargılanıp 7 yıl içerde yatan Yakup Köse'ye 'Cinnet Mustatili'ne eş bir hayatın reva görüldüğü, Cübbeli Ahmet'in fuhuş ticaretinden, Genelkurmay eski başkanı Org. İlker Başbuğ'un da silahlı terör örgütü kurmaktan tutuklandığı, henüz piyasaya çıkmayan kitabın kovuşturulduğu Türkiye'de basın özgür, demokrasi mükemmel, yargı bağımsızdı da her şey şimdi mi bozuldu?
Ey mübarek insan evladı...
Bi zahmet kendi yazı arşivine bak, görürsün (bence görmekle de yetinmeyip utanmalısın); o dönemdeki bütün uygulamaları yere göğe sığdıramıyor, en ufak eleştiriyi anında mahkum ediyordun.
Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın tutuklanmasının fecaat olduğunu dile getirdiğimizde ne demiştin unuttun mu?
Hatırlatayım: 'Burada olan, kara propaganda seylâplarına kapılarak sağa sola savrulan bazı iyi niyetli insanlara oluyor...'
Mahut ifadenin, 'Ya o kitabı yazan veya apaçık şekilde yardım ve yataklık edenlerden olun; ya da Ergenekon marifeti bir kitap bu, alayını tıkın içeri diyenlerden?' anlamına geldiğini bu köşede 30.01.2011 tarihli bir yazıyla dile getirmiştim.
Söz meclisten dışarı, şimdi sen de anladın mı 'ey maklubeci yavşak!'
Bizim bu davada kimseye eyvallahımız yoktur.
Bir gözü işte bir gözü kirişte olan kaypaklara da her tarafı ayrı oynayan mürai sürüsüne de hiçbir vakit lafımızı sakınmadık.
Bizim davamız vicdan ve adalet davasıdır.
Bu köşecikte abdestli kapitalistlerden 'AKP'li çakallara' kadar isyan ederken, Dumanlı ve avenesi matine –suare güzelleme yapıyordu.
Elbette AK Parti pür ü paklardan müteşekkil değil.
Erdoğan'a her platformda en müstekreh şekilde saldıran (bir gazeteciye, senin yüzünden bakanlıktan oldum şeklinde sitem edecek kadar da arsız) o muhterem daha düne kadar AK Parti'de bakanlık yapmıyor muydu?
Oturmasını kalkmasını bilmeyen, yemek yerken görseniz midenizin kalkacağı adı lazım değil o bakan eskisine ne demeli peki?
Ya o AKP'li bürokratlar, her pozisyona uygun yüzük ve (...) sahipleri, değişik bıyıklılar makulesi...
Yeni sınıfın yeni dallamalarıyla, Allah'ın arzında büyüklenerek yürüyen, sonradan görme hanzolarla hesaplaşmamız hiçbir zaman bitmeyecek.
Lakin...
Dumanlı ve saz ekibinin bunlarla sorunu yok, hiçbir zaman da olmadı.
Kardeşlerim, bunların sorunu millete yukardan bakmayan, milletin adamıyla; Erdoğan'la...
O kadar ki, açık seçik şekilde Müslümanlara hakaret eden, aşağılayan o kadın yazarcığı bile sırf bu yüzden arkalıyorlar.
Türkiye'yi yurt dışına terörü destekleyen ülkeymiş gibi sunmak için (mesela) Adana'da MİT'in TIR'larına yapılan saldırıyı alabildiğine savunan da bunlar, yurt dışında itibarımız kalmadı diyenler de!
Sabah akşam kulis yaparak olmadık tezviratla Türkiye'yi AB'ye jurnalleyen de bunlar, 'Bakın bakın, AB ülkeleri bizi eleştiriyor' diye şekvacı olanlar da!
Oysa, Türkiye aleyhinde bir demeç alabilmek için nerdeyse adamların kapısının önünde yatıldığı, bu uğurda nasıl ilişkiler kurulduğu ve kaç para harcandığı Avrupa'da bile konuşulmaya başlandı, haberleri yok.
Tuhaflar çok tuhaf!
Sayın Erdoğan'ı 'ulusolcular' BOP Es Başkanı diye suçluyor ya, bunlar da 'Obama telefonuna çıkmıyor' şeklinde suçluyorlar.
Yani, 'ulusolcu' tayfası ABD politikaları doğrultusunda hareket ettiği için, maklubeci tayfası da ABD politikalarına ters düştüğü için 'çemkiriyor.'
Her iki tayfa sonra da aynı 'çatı' altında buluşuyorlar.
'Çatı' 10 Ağustos'ta üzerlerine çöküverince, anlaşılan o ki başlarına saksı düşmüşten beter oldular.
Ekrem Dumanlı dünkü yazısında Suriye politikamız iflas etti diyor; gazetesinin arşivine bakarsa, Suriye ile vizelerin kaldırıldığı, ortak bakanlar kurulu toplantısının yapılmasının mevzubahis olduğu dönemde en çok rahatsız olanlar kendileriydi.
'Hadi ne duruyoruz, Suriye'ye savaş açalım' der gibiydiler.
O 'mümtaz' eleman da 'Yavuz Selim jeopolitiğini' güncellemekle meşguldü. O elemanın akıllarına bakacak olsaydık, evvela Suriye sonra Mısır'ı alacak, sonra da Kanuni olup Batıya akacaktık.
Bunların ağzına bakacak olsaydık, 'İsrail terör devletinin' biricik hayalini gerçekleştirecek, İran'a çoktan savaş açmış olacaktık.
Dumanlı Ekrem Bey dünkü söz konusu yazsında Sisi büyük oy oranıyla sandıktan çıktı diyor.
Ayıp artık, gerçekten ayıp!
The Camia'nın amiral gemisini bu ayıplı zihniyetin yönetmesi her şeyden evvel taban adına büyük bir talihsizlik.
Hoşgörü diye yola çıkan bir hareketin yayın organı, Dumanlı sayesinde Hüseyin Gülerce'nin bile yazamadığı, Etyen Mahçupyan'ın ayrılmak zorunda kaldığı bir garabet hale dönüştü.
Nedir yahu mübarekler; 20 yıl oldu nerdeyse, Zaman gazetesinin genel yayın yönetmeninin değiştirilmesi dahi teklif edilemez mi?
Dumanlı'nın belli ki muvazenesi darmaduman olmuş, artık değişim vakti gelmedi mi?
Hayır yani başka adam mı yok?
Bir Cemal Uşşak, bir Nedim Hazar, hatta bir Nuh Gönültaş ne güne duruyor?!