Gündem

Silvan davasında tanıklardan çarpıcı ifadeler

Diyarbakır'ın Silvan İlçesi'nde PKK'lıların düzenlediği saldırı sonucu 13 asker şehit olmuş, 7 asker de yaralanmıştı

20 Nisan 2012 23:22

 

Diyarbakır’ın Silvan İlçesi’nde PKK’lıların 14 Temmuz 2011 günü düzenlediği ve 13 askerin şehit olduğu, 7 askerinde yaralandığı saldırıda ihmalleri bulunduğu gerekçesiyle tutuksuz yargılanan Silvan 4’üncü Taktik Jandarma Alay Komutanı Albay Mehmet Toprak, 4’üncü Taktik Jandarma Tabur Komutanı Komutanı Binbaşı Milbay Şahin ve 2’inci Bölük Komutanı Üsteğmen Necmettin Erdoğan’ın yargılanmasına Diyarbakır 7’inci Kolordu Askeri Mahkemesi’nde ikinci duruşmayla devam edildi.

2’inci Bölük’te görevli Astsbay Çavuş Serkan Bostancı, verdiği ifadede 3 gün arazide gezdiği için yorgun olan ve yeterince uyuyamayan askerlerin, ’Çök’ komutunda bile horladığına tanık olduğunu dile getirdi.

Alay komutanının çekincileri vardı ama plan değişmedi

 

Duruşmada, ilk olarak operasyonun planlanmasında yer alan Jandarma Bölge Komutanlığı Harekat Subayı olan ve daha sonra Kurmay Başkanlığı’na atanan Yarbay Hakan Ekinci dinlendi.

Yarbay Ekinci, harita üzerinde harekatın planlandığını, Murat Albay’ın bölgenin sıkıntılı olduğunu kendilerine söylediğini ve bu sıkıntısını Jandarma Bölge Komutanı’na söylemesi gerektiğini kendisine ifade ettiğini belirtti.

Ekinci, "Murat Albay, bunu bölge komutanına da söyledi. Ancak Bölge Komutanı Tuğgeneral Ünal Karaosmanoğlu, bu planın 7’inci Kolordu Komutanı’nın istemi doğrultusunda hazırlandığını söyledi. Bu nedenle değişiklik yapılmayacağını ifade etti. Araziyi bilen birlik komutanlarıyla planı yaptık. Ama Murat Albay, çatışmanın çıktığı bölge için 2 bölüğün fazla olduğunu söyledi. Albay’ın isteği üzerine teröristlerin olmayacağı düşünülen boş bölgelere birlik planlamadık. Jandarma Bölge Komutanı Karaosmanoğlu, ’Bu seferlik böyle olsun’ diyerek, plan değişikliğine gidilmeyeceğini söyledi" dedi.

 

Planın sorumlusu Tuğgeneral Karaosmanoğlu’dur

 

Mahkeme heyeti ve avukatların sorularını yanıtlayan Yarbay Ekinci, çatışma çıkması halinde destek planının olup olmadığıyla ilgili soru üzerine, "Jandarmanın topu yok, çatışma bölgesi havan menzilinde değildi. Sadece çatışma olması durumunda, taarruz helikopterlerine ihtiyaç halinde destek planında yer verildi. Çatışmadan önce o bölgede teröristlerin olduğuna dair istihbarat ve İHA görüntüleri de yoktu. Teröristlerin, ’düşman askerleri elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Neden vurmuyorsunuz?’ şeklindeki telsiz kestirmelerinin 12 ve 13’te alınmasından sonra birlikler uyarıldı. Bu planlamadan birinci derecede Jandarma Bölge Komutanı Tuğguneral Karaosmanoğlu sorumludur" dedi.

 

Üstçavuş Koç: Helikopterler 1.5 saat sonra geldi

 

Daha sonra tanık olarak dinlenen 2’inci Bölük Astsubayı Kıdemli Üstçavuş Atilla Koç, PKK’lıların telsiz kestirmelerinden sonra mevzileri ikaz ettiklerini ve gözetleme faaliyetlerine devam ettiklerini, ilk olarak roketatar ve uzun menzilli silahlarla bulundukları alana ateş açıldığını söyledi. Koç, "Çatışma başlar başlamaz harekat merkezine durumu bildirdik. Yangın başladı, ateş azaldı. Şehit ve yaralıları yukarı bölgeye çektik. Daha sonra bölgeden ayrıldık" dedi.

Koç’un daha önce hazırlıkta verdiği ifadesi de okundu. Koç, ifadesinde çatışma başladıktan 15 dakika sonra harekat merkezine haber verildiğini söylediği ve helikopterlerin çatışma başladıktan 1.5 saat sonra bölgeye geldiğini söylediği görüldü.

 

Askerler, yandan ve arkadan gelen mermilerle şehit oldu

 

Duruşmada tanık olarak dinlenen 1’inci Bölükte görevli Kıdemli Üstçavuş Hasan Kökler, askerlerin bölgede 3 gün dolaşması nedeniyle yorgun olduklarını ve kendilerine Şorik Tepe’ye vardıklarında saat 12.30’da PKK’lıların telsiz kestirmesinin bildirildiğini, saat 14.00’da ikinci kestirmenin de kendilerine ulaştığını ifade etti.

Kökler, "Çatışma başlarken ilk olarak bombaatar kullanan asker şehit oldu. Daha sonra yangın çıktı. Askerleri alt tarafa çekmeye başladım. Telsiz kestirmesinin bize bildirilmesinden 10-15 dakika sonra çatışma çıktı. Ateşin geldiği yöne ben de ateşle karşılık verdim. Şehit olan askerlerin cepheden değil, arkadan ve yandan gelen mermilerle şehit olduklarını gördüm. Önümüzü fazla göremiyorduk. Ölü bir bölge bulunuyordu önümüzde. Personel yetersiz olduğu için o bölgeyi kapatamadık. O bölgeyi kapatabilmemiz için 4-5 tim asker daha lazımdı. Noyan adlı asker yaralı ve şokta olduğu için ayakta dolaşıyordu. ’Yat’ diye bağırmama rağmen dolaşmaya devam etti" dedi.

 

'Çök komutunda bile asker uyuyordu'

 

Bostancı, "Şorik Tepe’ye geldik ve konuşlandık. Askerler yorgun olduğu için dönüşümlü istirahat sağladık. Telsiz kestirmesiyle ilgili talimattan sonra mevzileri gezdik. Çatışma çıktıktan sonra önümüzde mevzi vardı. Biz arkadaydık ve ateş edemedik. Yangın çıkınca, emniyetli olan arkaya çekildik. Birinci telsiz kestirmesiyle ilgili talimatta, kestirmenin bölgesi tespit edilemediği belirtilirken, ikinci talimatta kestirmenin bizim bölgeden alındığı bildirildi. Bizim timde 5 kişide çelik yelek vardı. Şehit olan ve makineli tüfeği kullanan askere makineli tüfeğin ağırlığından dolayı çelik yeleği yoktu" dedi.

Duruşmada, tanık olarak dinlenen Uzman Çavuş Hamza Karasakal da, çatışma bölgesine gitmeden önce Tabur Komutanı’nın kendileriyle bir araya geldiğini ve, ’Alay Komutanı içimde kötü bir his var, ne zaman bu his olsa, şehit verdim’ dediğini aktardığını anlatarak, şöyle konuştu: "Dolapdere Köyü’ne vardığımızda en güvendiğim askerin 10 dakikalık molada uyuduğunu gördüm. Kendisini ikaz ettim. Bana çok yorgun olduğunu söyledi. Bu arada Necmettin Üsteğmen, tabur komutanımızın yanına geldi ve bir mağarada ısı kaynağının tespit edildiğini söyledi. Ve mağarayı aramayı teklif etti. Ancak tabur komutanımız, gece saatinde emniyetli olamayacağını ve yarın o mağarada arama yapılabileceğini söyledi.

Verdiğimiz molalarda askerler yorgun olduğundan yatıp horluyorlardı. Ve biz bütün mevzileri dolaşarak kendilerini uyarıyorduk. Telsiz kestirmesi haberinin gelmesinden sonra tabur komutanımız, kimsenin ayakta kalmamasını istedi ve herkesi uyardı. Hatta çatışmada şehit olan Uzman Çavuş Gökhan’ın açıkta bir şeyler yediğini gördük. Kendisini uyardık. Kendisi de tayinine 10 gün kaldığını söyledi. Ve bir kayanın arkasına geçti. Askerlerle sohbet ederken, askerler bana terhislerine 35 gün kaldığını belirterek, ’inşallah bu akşam bir şey çıkmaz. Biz de yarın dinleniriz’ dediler" dedi.

Daha sonra tabur komutanının yanına gittiğini ifadesinde dile getiren Uzman Çavuş Karasakal, şöyle dedi: "Bölgede çeşme olup olmadığına bakmak için haritayı istedim. Tabur komutanı haritayı verdiği sırada çatışma çıktı. Tabur komutanıyla mevziye atladık. O arada tabur komutanı ’bomba’ diye bağırınca, mevziden tekrar dışarı atladık. El bombası mevzinin içine düşürek patladı. Patlamadan sonra tabur komutanının yüzünden kan geldiğini gördüm. Bana, ’Bir şeyim yok, sen timine yaklaş’ dedi. Merkeze çatışma bilgisi verip vermediğini sordum. Bana, ’Hamza nereye bilgi vereceğim’ dedi. Sanırım şoktaydı. Telsizi düşmüştü. 3 metre mesafeden ona telsizimi fırlattım. Telsizimle merkeze durumu bildirdi. O arada teröristlerin Kürtçe küfür ederek mevzilere yaklaştıklarını duydum, yangın çıkmıştı. Bize doğru yangın geliyordu. 1 asker ağlayarak bana geldi ve mermisinin bittiğini söyledi. Bir şarjörümü de ona verdim. Çin biksisi tutukluluk yapınca Emrah Uzman onu çalıştırmak isterken elini yaktı. Bir asker de bağırarak, ’helikopter geliyor’ diye bağırarak arkadaşlarına moral, teröristlere de korku vermeye çalıştığını gördüm. Kimi asker şoka girmişti, birisi makineli tüfekle havaya ateş ediyordu. Emre Astsubay, havaya ateş eden askere kızarak tüfeğini elinden aldı. Daha sonra kobra helikopterler geldi, 5 dakika dolanıp tekrar geri döndüler."

Duruşma, diğer askerlerin dinlenmesi için ileri bir tarihe ertelendi.