Gündem

"Şikayet etme, bekâretin bozulduysa evlenemezsin"

ÇAÇAv. Genel Koordinatörü: Bir çocuk, haklarını bilmiyor olabilir; devlet ise ne yapılması gerektiğini biliyor ama yapmıyor

31 Mart 2016 16:26

 

Çocuk Ağında Çalışan Avukatlar Ağı (ÇAÇAv.) Genel Koordinatörü Şahin Antakyalıoğlu, kadına ve çocuğa şiddet-cinsel istismar ile mücadeledeki pürüz ve ihmalleri anlattı. "Emniyet ve polis sıcağı sıcağına kamera görüntüsü, sperm, kıl, tükürük gibi delilleri toplamadığında, çocuğa fiziksel muayene ve ruh sağlığı incelemesi yapılmadığında, adalet sağlanamayabiliyor" ifadelerini kullanan Antakyalıoğlu, "Dava hemen açılmayınca deliller geriye dönük toplanamıyor. Aradan zaman geçip de siz 'Şu kişi beni istismar etti' dediğinizde, fiziksel bulgu yoksa suç delillendirilemiyor. Mahkemeler genelde salt mağdurun beyanına dayanarak ceza vermiyor; önlerine somut delil konmadığında sanık tahliye ediliyor veya cezası hafif kalıyor. Cezasızlık, adalete olan güveni sarsıyor. Aileler sanığı kendileri cezalandırmaya kalkabiliyorlar. " dedi. Çocukların 'tehditler altında ezildiğini' savunan Antakyalıoğlu, "Hele küçük ilçelerde, mağdur cezayı toplumda çekiyor. Herkes ona suçlu gözüyle bakıyor. Çocuk utanıyor, okula gitmiyor. Aile 'Evlendirelim de namusumuzu temizleyelim' diyor. Anne 'Aman şikayet etme, bekâretin bozulduğu için evlenemezsin sonra' diyor" diye yazdı.

Hürriyet yazarı Melis Alphan'a konuşan Şahin Antakyalıoğlu'nun açıklamaları şöyle:

"Emniyet ve polis sıcağı sıcağına kamera görüntüsü, sperm, kıl, tükürük gibi delilleri toplamadığında, çocuğa fiziksel muayene ve ruh sağlığı incelemesi yapılmadığında, adalet sağlanamayabiliyor.

Dava hemen açılmayınca deliller geriye dönük toplanamıyor. Aradan zaman geçip de siz “Şu kişi beni istismar etti” dediğinizde, fiziksel bulgu yoksa suç delillendirilemiyor. 
Mahkemeler genelde salt mağdurun beyanına dayanarak ceza vermiyor; önlerine somut delil konmadığında sanık tahliye ediliyor veya cezası hafif kalıyor. Zira mahkemenin sanık haklarını da gözetmesi lazım. Cezasızlık, adalete olan güveni sarsıyor. Aileler sanığı kendileri cezalandırmaya kalkabiliyorlar. 

 

Çocuklar tehditler altında eziliyor



Bazen çocuklar konuşmuyor çünkü az çok biliyorlar ki daha çok mağdur olacaklar, korunamayacaklar, iffetsizlikle suçlanacaklar; “Kuyruk salladın, yapmasaydın, gitmeseydin, bağırsaydın” denecek. Sanığın ya da şüphelinin tehditleri altında ezilebiliyor çocuk. Onu koruyacak bir çevre olmayabiliyor. 

Hele küçük ilçelerde, mağdur cezayı toplumda çekiyor. Herkes ona suçlu gözüyle bakıyor. Çocuk utanıyor, okula gitmiyor. Aile “Evlendirelim de namusumuzu temizleyelim” diyor. Anne “Aman söyleme, bakire olmadığın için evlenemezsin sonra” diyor. 

 

Polis donanımsız, tecrübesiz

 

Sadece 26 ilde Çocuk İzleme Merkezleri (ÇİM) var. ÇİM olmayan yerlerde mağdur, polis merkezine gidiyor.
Genelde polis merkezleri donanımsal olarak yetersiz. Çoğunda bilgi kapasitesi, uzmanlık, tecrübe yok. Delilleri toplayamıyorlar. “Kamera görüntüsü var şurada; alır mısın” diyorsun; almıyor. “İşimizi bize mi öğreteceksin, biz zaten gereğini yaparız” diyor.

Mağdur biliyor ki polise gittiğinde saatlerce bekleyecek. Gitmiyor.

Uzaklaştırma kararı alıyorsunuz, adam ihlal ediyor; kadın polisi arıyor; polis gelmiyor, tutanak tutmuyor. “Adam her gün gelip beni gözetliyor” deyince de “Başınıza adam dikemeyiz” diyor. Personel, bilgi, donanım yetersizliğinden çocuk ve kadın korunamıyor. 
 

Yargı aileyi de örseliyor
 

Koruma mekanizması yok. Mağdurlar korunmak için inanılmaz bir çaba sarf ediyorlar.

Hangi biriyle uğraşacak? Hele de çocuksa. Zaten bir travma yaşıyor; şiddet veya istismar mağduru... 

Bir çocuk, haklarını bilmiyor olabilir. Devlet ise ne yapılması gerektiğini biliyor ama yapmıyor. Devlet, polis, savcı veya hakim o adamın önünde ciddi bir engel ya da tehdit oluşturmuyor.
Koruma altına alınamayan, kendini güvende hissetmeyen kişi şikayet etmiyor, dava açmıyor, davasını sürdürmüyor; yargılama da uzun sürüyor.

Bunlar hem mali külfet hem zaman hem kafa yorgunluğu. İnsanlar beziyorlar. Davalarında ısrarcı olmuyorlar.

Vazgeçiyorlar.

Türkiye’deki yargı sistemi aileyi de örseliyor. 
Çünkü sürekli Adliye’ye, duruşmalara gidip geliyorlar; sanık tutuklanmıyor, tutuksuz yargılanıyor; bu da öfke yaratıyor"