Özel Dosya

Şiddet topraklarında bitmek bilmeyen cinayetler

Sayısız askeri darbeler, politik müdahaleler, yargısız infazlar, siyasi cinayetler Kolombiya’nın kaderi gibi.

06 Ağustos 2010 03:00

HİLMİ HACALOĞLU / T24


Bogota’nın güneyindeki yoksul mahallere giderken kırmızı ışığa yakalanıyoruz. Şoförümüz  Fernando yavaşlamıyor bile. Yayalarda hiç tepki yok. Şaşkın gözlerle mihmandarımız Nadja’ya dönüyorum, “ Neden durmuyoruz ?”. Yıllardır Bogota’da yaşayan Kanadalı kadın gayet sakin, “ kentin dış mahallelerinde kırmızı ışıkta kimse durmaz. Çünkü herkeste soyulma ve kaçırılma korkusu var”. 

Şiddet, Kolombiya’da son iki yüz yıldır durmuyor. Sayısız askeri darbeler, politik müdahaleler, yargısız infazlar, siyasi cinayetler Kolombiya’nın kaderi gibi. Fakat 20. yüzyılda bir cinayet aslında her şeyden sanki biraz daha önemli. 

“Gaitan, öldürülmeseydi bu ülkenin kanlı tarihi başka türlü yazılabilirdi, bambaşka bir ülkede yaşıyor olabilirdik” diyor insan hakları savunucusu Lillia Solana. 


La Violencia

Jorge Eliecer Gaitan, 1948’deki başkanlık seçimlerini kazanmaya en yakın aday. Yoksul bir aileden gelen Gaitan, politik kariyerinde halktan yana bir dil tutturuyor. 1928’de United Fruit Co.’ya karşı işçilerin hakkını savunuyor. Seçimlerden hemen önce bir suikasta kurban gidince halk isyan ediyor. Bogotazo (Bogota’da büyüyen şiddet) denen 9 Nisan 1948’deki halk ayaklanmasında 10 saat içinde yaklaşık 5 000 kişi öldürülüyor, binlerce başkentli yaralanıyor.

10 yıl boyunca dinmeyen şiddet dalgası “La Violencia” (Şiddet) boyunca 200 binden fazla insan yaşamını yitiriyor. Hükümet şiddetine karşı sol gruplar kendi yaşam alanlarında örgütleniyor. Bu modele “Marquetalia Cumhuriyeti” deniyor. Ancak hükümet güçleri Paris Komünü’nden etkilenen yapıyı 1964’te yok ediyor.


Uribe’nin zayıflattığı komünist gerillalar 

Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri ya da kısa adıyla FARC, tam da bu yıl kuruluyor. İlk zamanlar onlar kadar etkili bir örgüt olan Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN) zamanla gücünü kaybediyor.

Bolivarcı, anti-emperyalist, Marksist bir köylü örgütlenmesi FARC. Kırsalda hastane kuruyor, yoksulları tedavi ediyor, okullar kuruyor, eğitim veriyor. FARC, 2008 yılına kadar ülkenin neredeyse %40’ını kontrol ediyor. Tabii 1990’lardan beri And Dağları’nda kokain üretimi yaptığı da vakıa.

ABD, Kanada ve Avrupa Birliği tarafından terörist örgüt olarak kabul ediliyor. FARC’ı “terörist” olarak tanımlamayı reddeden Venezuela lideri Chavez’e göre ise komünist gerillalar yalnızca “savaşçı güçler” ama “adam kaçırmak”tan kesinlikle vazgeçmeleri gerekiyor.

Uribe’nin başkanlık döneminde FARC’a ağır darbe indirilmiş. İçişleri Bakanlığı, dört yıl önce 18 bin olan gerilla sayısının bugün üçte iki oranında azaldığını söylüyor. 

Hükümet yanlısı Güvenlik ve Demokrasi Vakfı Direktörü Alfredo Rangel ise Kolombiya Planı sayesinde FARC’ın hareket kabiliyetinin azaldığı görüşünde. Rangel, “terörist gerillalar gittikçe güç kaybediyor bu ‘demokratik güvenlik stratejisi’nin mimarı Uribe’nin başarısıdır” diyor.

Venezuela sınırındaki Cucuta’ya gittiğimizde ahali, bölgedeki dağlarda FARC’ın kampları ve uyuşturucu laboratuarları olduğundan bahsediyor, tabii aynı kırsalda paramiliterlerin de hegemonya savaşı sürdürdüklerini eklemeyi ihmal etmeden.


Yargısız infazların ardındaki hükümet destekli güç: Paramiliterler  

Paramiliter güçler zaten bu amaçla kurulmuş.  FARC ve benzeri gerilla örgütleriyle mücadelede başvurulan yöntem, özellikle kırsal alanlarda, paramiliter güçler yaratmak olmuş. Hükümetlerin varlığını ve ilişkisini yıllarca inkar ettiği paramiliterler yakın zamana kadar üniformalarıyla görev yapıyormuş. Binlerce yargısız infaz ve siyasetçi cinayetinde onların parmağı var. 

Haberleri ile paramiliterleri çok yakından takip ve teşhis eden gazeteci Hollman Morris, yıllardır korumalarla yaşıyor. Morris’le ilk buluşmamız, yüksek duvarlarla çevrili, özel güvenliklerce korunan sitesinde.

Yıllarca AB fonları sponsorluğunda yayınlanan programı “Contravia” (Düzenin Reddi) birkaç ay önce Kolombiya iç güvenlik örgütü DAS’ın aleyhte propagandası yüzünden yayından kaldırılmış. Hollman, karalama kampanyasının nedenini şöyle açıklıyor.“ History Channel için FARC liderleriyle görüşmeye gittim. O gün örgütün elinde bulunan rehineler serbest bırakılacakmış. Ben o kampa gittiğimni bile bilmiyordum. Bana “konuşur musun?”. Ben de gazetecilik etiği için de onlara sadece isimlerini sordum”.

DAS ve Başkan Uribe, Hollman’ı “terör müttefiki” ilan etmiş. Paramiliterler aleyhinde haberler yaptığı için zaten yıllardır tehdit alıyormuş. Hatta devlet tarafından izleniyormuş, “ 2000 yılında kadın meslektaşım Jineth Bedoya paramiliter güçler tarafından kaçırıldı ve tecavüz edildi. O günlerde ben de benzer tehditleri alınca İspanya’ya gittim. Bir yıl sonra geri geldim. Bundan birkaç ay önce başsavcı beni çağırdı ve hakkımda yapılan yasadışı izlemeleri gösterdi, aile bireylerimin fotoğrafları, ev tapularımız, telefon konuşmaları, e-mail yazışmaları, yıllarca takip edilmişim ”.


1992-2010 arası 43 gazeteci öldürüldü

Hollman, tekil bir örnek değil. Son 18 yılda 300’den fazla gazeteci tehdit ve tevkif edildi. 43 gazeteci öldürüldü, 30 gazeteci ise hala kayıp. Kolombiya, gazeteciler için neredeyse Irak ve Afganistan kadar tehlikeli. Özellikle de hükümete muhalif ve paramiliter güçlere karşıysanız. “

Hükümet bize yani bana ve Contravia ekibine Bogota’yı terk etmemizi tavsiye etti. ‘Eğer korumaları almadan başkentten ayrılırsanız sizi koruyamayız’ dendi. Korumalarla halkın arasına girdiğimizi düşünsenize kim güvenir kim konuşur?  Bizim gazetecilik yapmamızı engellediler. Bize karşı cadı avı başlatanların asıl engelledikleri şiddetin görünür kılınmasıydı” diyor Hollman.

Gazeteciler, insan hakları örgütleri, demokratik kitle örgütlerinin çabası sonuç vermiş. Paramiliter güçlerin bazı liderleri bugün cezaevinde kimse paramiliter üniformasıyla dolaşmıyor. Ancak Senatör Robledo’ya göre, bunlar yetersiz uygulamalar. “ Beyin takımı, kirli savaşı tezgahlayanlar, para babaları dışarıda. Herkes bunların kim olduğunu biliyor ama kimse bu insanları tutuklamaya cesaret edemiyor”.

Kolombiya’da paramiliter güçler dizginlenmiş, komünist gerillalar geriletilmiş görünüyor. Ancak gelir dağılımındaki eşitsizlik, işsizlik artıyor. Üstelik hükümet eleştirilere asla hoşgörü göstermiyor. Şiddet topraklarında barışın güçlenmesi için hafta sonu başkanlık görevini selefinden devralacak Manuel Santos’un daha uzlaşmacı ve proaktif davranması gerekiyor. Ancak işinin ne denli zor olduğunu söylemek için kahin olmak gerekmez.