Semih İdiz
(Milliyet - 12 Eylül 2012)
Suriye için gözler Mısır'a döndü
Ankara ne Beşar el Esad’ı reform konusunda ikna edebildi, ne de en yakın müttefiklerini Suriye’ye karşı müdahale konusunda ikna edebildi. Şimdi de doğal olarak, artık kanlı bir iç savaş olarak tanımlayabileceğimiz Suriye’deki gelişmelerden yansıyan olumsuzluklarla boğuşuyor.
AKP’ye çok da uzak durmayan Star gazetesinin kıdemli yazarlarından Fehmi Koru bile bu aşamada, en yumuşak sözlerle de olsa, hükümetin Suriye politikasındaki kusurlara işaret ediyor.
Bu noktada önemli olan, Başbakan Erdoğan veya Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun itibarlarından çok, yayılarak bölgedeki istikrarsızlığı daha da arttırma eğilimine giren Suriye krizinin nasıl çözüleceği meselesidir.
Bu arada, Suriye krizine ne Ankara’da, ne de Washington veya Moskova’da çizilen öznel planlardan çözüm çıkmayacağı artık belli oldu. Aşırı iddialı bazı açıklamalara rağmen, Suriyeli muhaliflerin de bu mücadeleden muzaffer çıkma olasılıkları söylendiği kadar güçlü değil. Tabii, Esad’a bağlı güçlerin de kazanacakları kesin değil.
Mursi devrede
Özetle Suriye’nin bir yandan “Lübnanlaşma” diğer yandan “Afganistanlaşma” sürecine girdiğini ve bunun devam etmesi halinde yıllarca sürecek kanlı olaylara temel hazırlanmış olacağını söyleyebiliriz. Bu durumda Suriye’deki yangını söndürmek ilk öncelik olmalı.
İşte bu noktada Mısır’ın yeni Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi devreye girmiş bulunuyor. Mursi kısa bir süre önce Tahran’da yapılan Bağlantısızlar Hareketi zirvesinde Suriye’ye müdahale edilmesini isteyerek, Esad yanlısı olmaya devam eden İranlıları ciddi şekilde kontrpiyede bırakmıştı.
Buna rağmen Kahire’nin, İran’ın Suriye krizine çözüm arayışlarında yer almasını istediğini gösteren somut gelişmeler var. Bu da olumlu bir gelişmedir, zira Suriye konusunda farklı görüşlere sahip olan bölgesel güçlerin asgari bazı müştereklerde anlaşamamaları halinde, Suriye krizinin daha da kötüleşeceği aşikar.
Pazartesi günü Kahire’de Türkiye, Suudi Arabistan, Mısır ve İran’ın katılımıyla büyükelçiler düzeyinde bir toplantı yapıldı. Bunun amacı önümüzdeki bir hafta on gün içinde bu ülkeler arasında Suriye konusunda yapılacak dışişleri bakanları toplantısının altyapısını hazırlamaktı.
İran desteği sürüyor
Buradaki dikkat çekici gelişme İran’ın da bu sürece dahil olmasıdır. Dikkat çekmesinin nedeni de malum. İran, Şam’daki rejime siyasi ve askeri yardım sağlamaya devam ediyor.
Türkiye ile Suudi Arabistan’ın da muhalifleri destekleyip şu veya bu yolla silahlandırdıkları düşünülürse, bu dört ülkenin asgari müştereklerde buluşmaları Suriye’deki gidişatı değiştirebilir. Bu ülkelerin, insani boyutu ön plana çıkararak, iyi niyetli bir eşgüdüm içinde çalışmaları, dış güçlerin bölgeye müdahalelerinin önünü de kesebilir.
Mursi kısa bir süre önce Tahran’da Suriyeli muhaliflerden yana tavır sergilemiş olsa da, Mısır’ın burada öncülük yapıyor olması da konuya taze bir soluk getirebilir. Sonuçta Mısır’ın Tahran’daki itibarının şu aşamada Türkiye’nin itibarından fazla olduğu kesin.
Bu arada “Pan-Arabizm” açısından bakıldığında, Mısır’ın öncülüğünün Arapların gözünde farklı bir ağırlık taşıyacağı da aşikar. Türkiye bugün, Suriye konusunda tüm yumurtalarını tek sepete koymanın sakıncalarını yaşıyor. Oysa Suriye’den yayılan tehditler karşısında artık esnek davranıp yeni önerilere açık olması gerekiyor.
Türkiye açmaz sokakta
Başbakan Erdoğan, daha çok iç siyasi gerekçelerle de olsa, CHP’nin önerdiği ve muhalifler kadar Suriye rejiminin de katılacağı bir mutabakat sürecine, “katillerle masaya oturulmaz” diyerek karşı çıktı. Ancak bu tavır Türkiye’yi Suriye konusunda açmaz sokağa sürüklemiştir.
Yangının yayılma eğilimine girdiği şu sıralarda Türkiye’nin bu tür sabit yaklaşımlarda ısrar etme lüksü yok artık. Gelen son haberler de zaten, Suriye’de bu aşamada tek taraflı bir katliamdan ziyade, “karşılıklı katliamlarla” bezenmiş kanlı olayların yaşandığını gösteriyor.
Türkiye ile diğer bölgesel güçlerin bu duruma birlikte dur demeleri gerekiyor, yoksa bu iş herkese sıçrayacak. Onun için barış isteyen herkesin, Cumhurbaşkanı Mursi’nin girişimleriyle başlatılmaya çalışılan süreci desteklemesi gerekiyor.
Tabii bu çabaların da sonuç getireceği kesin değil, ama yine de desteklenmesi gerekiyor.