Gündem

Şemdinli Davası'nda da örgüt görülemedi!

Mahkeme sanıklara verdiği cezayla ilgili olarak 353 sayfalık bir gerekçeli kararı açıkladı.

28 Şubat 2012 23:39

 

T24 - Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde 9 Kasım 2005'de meydana gelen patlamayla ilgili sanıklar Ali Kaya, Özcan İldeniz ile terör örgütü PKK itirafçısı Veysel Ateş, Van 3. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandıkları davada 10 Ocak 2012 tarihinde 39 yıl 10 ay 27'şer gün hapis cezasına çarptırılmıştı.
 
Sanıkların atılı suçları işlemeleri öncesindeki, işlendiği sıradaki ve işlenmesi sonrasındaki olaylar, basın yoluyla yapılan açıklamaları birlikte değerlendiren mahkeme, emsal olarak belirtilen Yargıtay kararlarına atıfta bulundu.
 
Gerekçeli kararda, şu ifadelere yer verildi: "Askeri bir emir komuta zinciri içinde bulunan sanıkların böylesi bir eylemi, terör eylemlerinin yoğun olarak yaşandığı bir bölgede tek başlarına planlamaları ve uygulamaları hayatın olağan akışına aykırı olup olanak dışıdır. Nitekim sanıklar Ali Kaya ve Özcan İldeniz'in olay gününe ilişkin görevlendirme yazısına göre, '9 Kasım günü saat 08.00'den itibaren Yüksekova ve Şemdinli ilçeleri bölgesinde bulunan örgüt mensupları hakkında bilgi elde etmek, istihbari ve operasyonel faaliyetlerde bulunmak ve kendilerine gereken yardım ve kolaylığı sağlamak üzere görevlendirildikleri' görülmektedir."
 
 

'Bu kişilerin varlığı tespit edilememiş'

 
 
Gerekçeli kararda suç konusu olayın niteliği itibariyle ülke genelinde ve bölgedeki diğer kamu görevlilerini de kapsayacak ölçüde çok yönlü araştırılması gerektiği, yargılama safhasında olayın arkasındaki ilişkilerin çözülmesi mümkün olmadığı vurgulanarak şu ifadelere yer verildi:
 
"Soruşturma ve kovuşturma aşamalarındaki bu kişilerin varlığı tespit edilmemiş ve kendilerine ulaşılamamıştır. İzah edilen örgütü kuran, yöneten ve sanıklar dışında örgüte üye olan ve diğer kişilerin tespit edilip, yargı önüne çıkarılmaları görevi devletin yetkili organlarındadır."
 
 

'Tam bir hukuk ihlali'

 
 
Mahkemenin gerekçeli kararında, tüm dosya içeriği ve özellikle olay tarihinde sanıkların araçlarında ele geçen belgelerden; sanıkların eylemlerinin iştirak halinde adam öldürmek fiili ile sınırlı olmadığı, amaçladıkları kabul edilen yasa dışı yolları benimseyip uygulayarak terörle mücadele etme işinin terör gibi doğası gereği kesintisiz sürdürüleceğinin açık olduğu bildirildi.
 
Sanıkların bölgedeki terörün devamlılığına paralel olarak bu hukuk dışı keyfi eylemlerini sürdürme amacında oldukları anlaşıldığı ifade edilerek, "Terörle mücadele adı altında da olsa açıklandığı gibi hukuk dışı bir örgütlenme ile devletin meşru güçleri gibi güç kullanarak yürürlükteki yasalar yerine kendi güç ve kuralları ile sözde yasalar oluşturmak devleti, hukuk devleti olmaktan çıkarmaktır. Bu koşullarda da güçlünün sözünün geçtiği, nerede başlayıp nerede sona ereceği belli olmayan her türlü yasa dışılığın egemen olduğu bir sistem oluşacağı, sonuçta vatandaş-devlet ilişkisinde hukuk kuralları yerine korku ve kaygının geçerli olacağı, bunun ise bir anayasa ve yasa ihlali olmanın ötesinde tam bir hukuk ihlali niteliği taşıyacaktır" denildi.
 
"Sanıkların örgüt kurmak değil..."
 
Kararda, jandarma teşkilatında istihbaratçı astsubay olarak görevli olan sanıkların icra ettikleri görev içinde bulunan astlık ve üstlük ilişkisi, konumları ile iç disiplin karşısında örgüt içinde yalnız olamayacakları belirtildi. 
 
Böyle bir eylemi kendilerinden rütbe olarak olarak yüksek olan görevlilerin himayesi ve katılımı olmadan işlemeyecekleri gözetildiğinde sanıkların örgüt kurmak değil, kurulan örgüte üye olmak ve amaçları doğrultusunda faaliyette bulunmak suçunu işledikleri vurgulandı.
 
Suça konu olayda sanıklar tarafından işlenen eylemlerin, bölgede faaliyet gösteren bölücü terörist örgüt PKK'nın kendi amaçları doğrultusunda propaganda malzemesi olarak kullanıldığı belirtilerek, örgütün kendi tabanı tarafından bu suçların insanların devletten uzaklaştırılması için bir fırsat olarak değerlendirildiği bildirildi.