T24 - Hürriyet yazarı Sedat Ergin, muhtemel İstanbul depreminin olası sonuçlarını köşesinde yazdı. Ergin İMO’nun TBMM’ye sunduğu rapordan verileri aktardı.
Ergin'in bugünkü (1 Kasım 2011) yazısı şöyle:
Son Van depremi, muhtemel depremlerde bizi bekleyen tehlikenin büyüklüğünü bütün çarpıcılığıyla yüzümüze vurdu.
Van’da küçük ölçekte yaşadığımız felaket, deprem bölgesinde bulunan pek çok ilimiz, özellikle de ülkenin en büyük metropolü olan İstanbul için geleceğin parantezi içindeki bir ihtimal olarak karşımızda asılı duruyor.
TOPBAŞ: KRAL ÇIPLAK
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, “Kral çıplak kardeşim, kimse kusura bakmasın” derken tablonun çok sorunlu olduğunu gizlemiyor. Topbaş, geçenlerde Akşam’dan Nebahat Koç’a verdiği mülakatta, “Yeni bir şehir kurmak gerekiyor. Binalar yenilenerek, sokaklar genişletilerek, doğru yapılar kurmak zorundayız. Ciddi risk altındayız...” diye konuşmuş.
İstanbul’un temel sorunu, 1998 yılına kadar ikinci kuşak deprem kuşağında görülüp, sonradan birinci kuşak risk bölgesine alınmış olması. Bu durumda Topbaş’ın ifadesiyle İstanbul’daki 1 milyon 600 binadan 1998 öncesinde inşa edilmiş olan tümünün durumunun ele alınması gerekiyor. Çünkü, bu binaların mühendislik hesapları ikinci bölge riskine göre yapılmış.
Kral ne kadar çıplak? Bu soruya yanıt aramak için İnşaat Mühendisleri Odası’nın (İMO) geçen yıl TBMM Deprem Araştırma Komisyonu’na sunduğu “Türkiye’nin Deprem Gerçeği Değerlendirmeleri Raporu”ndan yararlanabiliriz.
Bu raporda yer alan Başbakanlık verilerine göre, “Türkiye’deki yapıların yüzde 38’inin inşaat yapım ruhsatı, yüzde 67’sinin de yapı kullanma izin belgesi (oturma izni) bulunmuyor.”
Bu rakamların İstanbul’a dönük resmi bir uyarlaması yok. Ancak bütün açık kaynaklar, İstanbul’daki oranın Türkiye ortalamasının üstüne çıktığına işaret ediyor. İstanbul’daki binaların yüzde 50’ye yakınının inşaat izni, yüzde 70’inin de oturma izni bulunmadığı konusunda genel bir mutabakat var gibi gözüküyor.
YAPI STOKLARINDA VAHİM TABLO
Aynı raporda İstanbul’daki yapı stokunun durumu konusunda ürkütücü bilgiler yer alıyor. Bu veriler, 2008 yılında İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nin kendisine onaylı olarak gelen 1031 adet proje üzerinde yaptığı incelemenin sonuçlarından derlenmiş.
Bu incelemeye göre, toplam 1031 projenin yüzde 62’sinde mimari-statik proje uyumsuzluğu saptanmış. Yüzde 9’unda yük analizlerinin, yüzde 24’ünde ise hesap çıktılarının eksik verildiği ortaya çıkmış.
Ayrıca projelerin yüzde 33’ünde yük seçimi, yüzde 38’inde taşıyıcı sistem modeli ve hesap analizi uyumsuzluğu, yüzde 17’sinde yatay analiz, yüzde 16’sında düzensizlik kontrollerinden kaynaklanan hatalar görülmüş.
Burada aktardığımız mühendislik kurallarına aykırı uygulamalar incelemede sıralanan sorunların yalnızca bir bölümü. Bütün bu sorunlarla kaçak statüsünde olmayan, denetim altındaki yeni projelerde karşılaşıldığını not edin ve bu sorunların kaçak binalarda hangi boyutlarda olabileceğini zihninizde canlandırmaya çalışın bir an için.
Eski Bayındırlık Bakanı Faruk Özak’ın 2006 yılında bir soru önergesine verdiği yanıt, İstanbul ile ilgili başka düşündürücü veriler sunuyor. Özak, İstanbul’da 125 bin konut üzerinde yapılan bir incelemeye dayanarak, “bu binaların yüzde 90’ında kullanılan malzemenin standarda uygun olmadığını” belirtiyor.
Özak’a göre, incelenen 125 bin konuttan yüzde 25’inde zeminden kaynaklanan, yüzde 16’sında yaşlanmaya bağlı yıpranma ve yüzde 64’ünde korozyon, yani aşınma, çürüme, paslanma gibi sorunlar var.
ÖLÜ SAYISI 150 BİNE ÇIKABİLİR
Muhtemel bir depremde İstanbul’un göreceği hasar hangi boyutlarda olabilir? İMO’nun TBMM’ye sunduğu raporu esas alırsak, “İstanbul Depremi”nde 70 bin bina ağır hasar, 200 bin bina ise orta derecede hasar alacaktır.
Depremde İstanbul’da 400 bin aile için acil barınma ihtiyacı ortaya çıkacaktır. Hastaneye ihtiyacı olacak insan sayısı ise 160-200 bin arasında tahmin ediliyor.
Rapor muhtelif çalışmalara dayanarak ölü sayısının alt sınırını 70 bin, üst sınırını ise 150 bin olarak veriyor. Bu sayıyı pekâlâ çok yukarı çeken araştırmalara da rastlamanız mümkün.
Her halükârda kuvvetli bir depremde İstanbul’da “on binlerle” ifade edebileceğimiz bir kayıp rakamıyla karşılaşmamız yabana atılmaması gereken bir olasılıktır.
Uzmanların içinde bulunduğumuz yüzyılın ilk yarısında meydana gelmesini muhtemel gördükleri İstanbul depremine hazır mıyız?