Hürriyet yazarı Sedat Ergin, "Türkiye, 'sert gücü' ile 'yumuşak gücü'nün makul bir dengesini bulmak zorundadır" değerlendirmesinde bulundu.
Bugünkü yazısında son zamanlarda yabancı ülkelerde Türkiye'nin 'sert güç' kimliğinin öne çıktığına dikkat çeken Ergin, bu yargının yerleşmesi durumunda "Türkiye’nin elindeki diplomasi imkânlarının ve bu çerçevede 'yumuşak gücü'nün ikinci plana düşmesi gibi bir risk doğuracağını" ifade etti.
Ergin'in yazısının ilgili bölümü şöyle:
Bununla birlikte şahsi gözlemimiz olarak, bu süreç içinde “sert güç” faktörüne sıkça başvurulması ve bunun kuvvetli bir söylemle dış politika diline yansımasının beraberinde getirdiği önemli bir meseleye de dikkat çekmemiz gerekiyor. Bu mesele, Türkiye’nin uluslararası alandaki algısının artan ölçüde “sert güç” kimliği üzerinden tanımlanmaya başlanmış olmasıdır. Kuşkusuz, jeopolitik rekabette Türkiye’nin hamlelerinden rahatsız olan ülkelerin de bu algıyı yerleştirmeye çalıştıkları bir sır değildir.
Böyle de olsa, değindiğimiz bu algının kökleşmesi ihtimali Türkiye’nin elindeki diplomasi imkânlarının ve bu çerçevede “yumuşak gücü”nün ikinci plana düşmesi gibi bir risk doğuracaktır. Oysa Türkiye, AB’ye tüm üyelik perspektifi içinde demokratik reformlarını gerçekleştirdiği dönemde “yumuşak gücü” ile de çok geniş bir coğrafya üzerinde etkili bir cazibe merkezi haline gelerek azımsanmayacak bir etki icra edebilmişti.
Türkiye, “sert gücü” ile “yumuşak gücü”nün makul bir dengesini bulmak zorundadır.