Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin, 12 Eylül darbesinin 40. yıldönümünde kaleme aldığı yazıda, "12 Eylül’de yaşanan zulüm büyük bir utancın gölgesi halinde Türkiye’nin üzerinde ve toplumsal belleğimizde asılı durmaktadır ve durmaya devam edecektir. Sivillerin geniş bir mutabakatla hazırlayacağı yeni bir anayasaya olan ihtiyaç Türkiye’nin gündemindeki yerini er geç alacak" düşüncesini dile getirdi.
Ergin, "Türkiye’deki sivil kadrolar, demokrasiye dönüldükten sonra da uzun bir süre siyaseti askerlerin kurguladığı zemin üzerinde yürütmeyi kabullenmiştir. Anayasa’nın demokratikleştirilmesi süreci 1987’de yasakların kaldırılması adımıyla başlamak üzere ağır bir tempoda kademede kademe ilerleyebilmiştir. 1995 yılında partiler üstü bir mutabakatla yapılan anayasa değişiklikleri bu açıdan kayda değer bir dönüm noktasıdır. Ardından 1990’lı yılların sonunda AB’ye tam üyelik süreci ile birlikte koalisyon hükümeti döneminde atılan adımları AK Parti’nin 2002 Kasım ayında iktidara gelmesinden sonra devam eden değişiklikler izlemiştir. Askerlerin MGK üzerinden karar alma mekanizmasındaki ağırlığının sınırlanması bu değişikliklerin en kritik yönlerinden biridir." değerlendirmesinde bulundu.
Ergin, "Tabii anayasa referandumu sonucu 2010’da yargıda iplerin Gülen cemaatinin eline geçmesiyle sonuçlanan kazalar da yaşanmıştır. Son olarak, anayasa üzerindeki değişiklikler, ülkenin yönetim şeklinin parlamenter düzenden başkanlık sistemine geçtiği ve yürütmenin yasama ve yargı üzerindeki nüfuzunun iyice yerleştiği köklü bir sistem değişikliğine kadar uzanmıştır." görüşünü savundu.
Ergin, "Özetle, askerlerin tuğrasını taşıyan 1982 Anayasası üzerinde bugüne dek 20 dolayında değişiklik paketi hayata geçirilmiştir. Ancak çok temel bir noktayı gözden kaçırmamak gerekiyor. Türkiye’de başkanlık sistemine geçilmesi bile 1982 Anayasası üzerinde yapılan değişiklikler suretiyle gerçekleşmiştir. Yürürlükteki anayasa metninin hemen girişinde kabul tarihi olarak ‘7 Kasım 1982’ yazılıdır." ifadesini kullandı.
Ergin yazısında şunları kaydetti:
Bu yönüyle baktığımızda, bugünkü anayasa metni içerik olarak ne kadar başkalaşmış olursa olsun, doğrudan sivillerin geniş bir mutabakatla hazırlayacağı yeni bir anayasaya olan ihtiyaç -kısa dönem için gerçekçi görünmese bile- uzun dönemde Türkiye’nin gündemindeki yerini er geç alacaktır.
Yazının devamı için tıklayın