DW Türkçe - Hilal Köylü
2014 yerel seçimlerinde 32 bin seçmenin kaydını donduran Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) 31 Mart yerel seçimine giden süreçte kaydını dondurduğu seçmen sayısı 91 bini aştı. YSK, "adres taşıma ve seçmen kaydırma” uygulamasından ötürü seçmen listelerine yapılan itirazlar doğrultusunda bu kararı aldı.
Türkiye'de "seçim güvenliği” tartışmalarının gündemdeki ağırlığını artıran bu süreç, seçim takvimi işledikçe yeni bir boyut kazanıyor. Şimdi sıra; "seçmen taşıma ve sandık birleştirme” işlemlerinde. YSK, seçim güvenliğini doğrudan etkileyecek bu süreçte de sorun yaşanmayacağını iddia etse de, muhalefet partileri de, sivil toplum örgütleri de endişeli.
Türkiye'de neredeyse her seçim döneminde gündeme damgasını vuran "seçim güvenliği” tartışmaları bu kez muhalefet partilerinin seçmen kütüklerine dönük itirazları ile başladı. Kütüklerde "sahte, mükerrer ve hayali seçmen” olduğu tespitini yapan partiler, bu seçmenlerin kayıtlardan düşürülmesi için YSK’ya itiraz başvurusunda bulundular. İncelemeler sonrasında seçmen kütüklerinde 100 yaş üzeri 6 bin kişi olduğunu, hatta kütüklerde yer alan kimi isimlerin hayatta olmadığını tespit eden YSK, bu kişileri kayıtlardan çıkardı.
“Yığma seçmen” sıkıntısı
YSK’ya yapılan ikinci itiraz grubunu "yığma ve kaydırma seçmen” olarak kamuoyuna yansıyan "adres taşıma ve seçmen kaydırma” uygulamasından kaynaklanan başvurular oluşturdu. YSK, bu başvurular sonrasında 91 binden fazla seçmenin kaydını dondursa da, muhalefet partilerini tatmin edemedi. YSK’nın yaptığı incelemeler doğrultusunda hem siyasi partilerin hem de muhtarlıkların "yığma ve kaydırma seçmen” işlemlerinde doğrudan sorumluluğu olduğu ortaya çıktı.
YSK yetkilileri "Milli Savunma ve İçişleri Bakanlığı, kimi asker ve polisleri görevli olarak kendi seçim bölgelerinin dışında seçmen olarak gösterdi. Siyasi partiler bu işleme de itiraz ettiler ancak bu itirazlar reddedildi” diyor. Aynı yetkililer bu reddedişin gerekçesini de “Bu seçmenlerin kaydırılması işlemleri, nüfus müdürlüklerince 31 Aralık 2018’den önce yapıldı. Bu tarihten önce yapılan işlemlere itiraz edilemeyeceğini daha önce duyurmuştuk” sözleriyle açıklıyor.
YSK’nın bu açıklamasına muhalefetten sert tepki var. Ana muhalefet partisi CHP'de "seçim güvenliği” konusunu sürekli gündemde tutan Adana Milletvekili Burhanettin Bulut, “İtirazlarımıza mantıklı gerekçe ortaya koyamayan bir YSK ile karşı karşıyayız. Askeri, polisi görevli diye bir yere seçmen olarak yığmak nasıl bir mantıktır” diye soruyor. HDP Sözcüsü Saruhan Oluç, “Bütün itirazlarımıza cevap İçişleri Bakanlığı’ndan geliyor. İtirazlarımıza itirazların adresi bile olan biteni anlatmaya yetiyor” eleştirisini getiriyor. İyi Parti’de seçim güvenliğinin takipçisi olan Genel Başkan Yardımcısı Hasan Seymen “YSK, sistemin her aşamasında sorun çıkartıyor. Ama tabii ki asıl sorun çıkartan iktidar. Yığma seçmen uygulaması 31 Mart’tan sonra bize sonuçlardaki çarpıkları açıkça gösterecek” diyor.
CHP'den "özel” çalışma
Şimdi dikkatler; seçmen taşıma ve sandık birleştirme işlemlerinde. Seçim takvimi gereğince YSK, kesinleşmiş aday listelerini 3 Mart’ta açıklayacak. Bu açıklamanın hemen ardından da valilikler ve il seçim kurulları "güvenlik gerekçesiyle” hangi sandıkların birleştirilmesini ve hangi bölgelerde seçmen taşıma işlemlerinin gerçekleştirilmesini istediklerini YSK’ya bildirecek. YSK da bu isteklere yanıtlarını açıklayacak. Bu süreçte de endişeli olduklarını söyleyen muhalefet partileri, “İnsanların oy kullanmalarını zorlaştırıyorlar, endişeleri artırıyorlar ancak vatandaşlarımızın sandığa gitmelerinin engellenmesine izin vermeyeceğiz” görüşünde birleşiyor.
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, sistemdeki her açığı kapatmak için özel çalışma yürüttüklerini söylüyor. Özel, hem sandık başında hem sayım sırasında hem de oyların sisteme aktarımı sırasında yaşanabilecek tüm olumsuz ihtimalleri göz önünde bulunduracak bir çalışma yürüttüklerini anlatıyor. Özel, “Ne yaparlarsa yapsınlar seçime hazırız. Hatta o kadar hazırız ki, bazı ilçelerimizde belediye meclis üyesi listesini teslim etmeden önce sandık kurulu üyeleri listelerini ilçe seçim kurullarına teslim ettik” diyor.
HDP'li Garo Paylan, "Bu kritik süreçlerin neredeyse çoğu HDP’yle ilgili. Kürt bölgelerinde yapılıyor ne yapılırsa. HDP kazanmasın derdindeler. Hile burda, asıl mesele bu. Hangi sandıklar birleştirilecek göreceğiz” derken, sandık başlarında sorun yaşanmaması için tüm önlemleri aldıklarını söylüyor. Paylan, sandıklardan öte seçim kampanyalarına bakıldığında seçimin "adil, güvenilir ve özgür” olmadığının anlaşılacağını öne sürüyor ve “Hile sandıkta gibi yanlış bir algı var ama asıl hile kampanyadadır. Hile, muhalefet partilerinin seçim yarışında aktif olmasının engellenmesindedir” diyor. Muhalefetin bu iddialarına AKP yetkilileri ise “Türkiye’de seçim güvenliği sıkıntısı yoktur. YSK, gerekeni yapmaktadır” yanıtını vermekle yetiniyor.
Büyüyen "aldatılmışlık” hissi
Sivil toplum örgütleri de, seçim güvenliği ile ilgili sorunlara dikkat çekmeye kararlı. Son olarak, 24 Haziran seçimlerinde oy kullanılan 180 bin sandıktan 2 bin sandık üzerinde inceleme yapan Bilgisayar Mühendisleri Odası (BMO), 250 sandıkta "ciddi hatalar” tespit etti. BMO Üyesi Kemal Özkazanç, “Bunlar bizim bulduklarımız. Sistemde bir tane bile hata varsa, tümünde olması mümkündür” diyor.
Özkazanç, buldukları hataları sıralarken sandıklara yanlış veri yüklendiğini, birbirinin aynısı tutanaklar tespit ettiklerini, kanunen mümkün olmadığı halde sandık görevlileri birbiriyle örtüşen seçim tutanağı gördüklerini, aynı sandık için tamamen farklı veriler içeren iki ayrı tutanak girildiğini anlatıyor. Özkazanç, “Bizim bulduğumuz şeyler, neredeyse tüm partilerin lehine ve aleyhine durumlar yaratmış. Hiçbir partinin buna itiraz etmemesine de şaşırdık. Ne yazık ki, sandıkta tecelli eden oy, YSK sonuçlarına tecelli etmiyor” diyor.
Tüm siyasi partilerle irtibat kurduklarını, YSK’ya Türkiye’de seçim güvenliği üzerindeki sorgulamaların kaldırılması için öneriler sunduklarını anlatan Özkazanç, "Tekrarlanan bilgi girişi önlenmeli, sandık başında kaç görevlinin oy kullandığı veri olarak tutulmalı ve yayımlanmalı, veriler sivil topluma açılmalı” diyor. Özkazanç, aksi durumda 31 Mart seçimlerinde de “Türkiye’de neler oluyor” sorusunun sorulmasının "kaçınılmaz” olacağı uyarısında bulunuyor.
ODTÜ Mezunları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı İrfan Türkkolu da, "Türkiye'de demokratik seçim mümkün müdür” sorusuna olumlu yanıt verilemediğinden yakınıyor. Son dönemde, seçimlerden sonra "aldatılmışlık” hissinin büyüdüğünü söyleyen Türkkolu, “Aldanmamak için ne yapmamız gerektiği sorusuna yanıt arıyoruz. Tüm sivil toplum örgütleri ülkede nelerin yaşandığını tam olarak ortaya koyma çabası içinde. Bu çaba 31 Mart’ta da kendini gösterecek. Endişeliyiz ama sorunları gündemde tutmaya kararlıyız” diyor.
© Deutsche Welle Türkçe