25 Kasım 2023 15:30
Türkiye'nin gündemine oturan dolandırıcılık davasında, aralarında iş insanları ve futbol dünyasından önemli isimlerin de yer aldığı çok sayıda kişiden 45 milyon dolara yakın para toplayan Seçil Erzan, savcılığa verdiği ifadede; mağdurlara verdiği tüm evrakları banka sisteminde düzenlediğini belirterek, Denizbank'ın başından beri durumdan haberdar olduğunu söyledi. Polis aramasında evinde bulunan “alınan ve verilen paralar” tablosunun banka yetkilileri tarafından oluşturulduğunu ileri süren Erzan, bankanın buradaki amacının alacak ile vereceği eşitleyip borcu minimuma indirmek olduğunu iddia etti.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından nisan ayında başlatılan soruşturma kapsamında; aralarında Fatih Terim, Emre Belözoğlu, Arda Turan, Fernando Muslera, Selçuk İnan ve Emre Çolak gibi isimlerin de bulunduğu onlarca kişinin, Denizbank şube müdürü Seçil Erzan tarafından yüksek kazanç vaadiyle dolandırıldığı iddiası Türkiye'nin gündemine oturdu.
İddianamede, mağdurların kamuoyunda tanınmış sporcular, iş insanları, hekim gibi çeşitli meslek gruplarından kişiler olduğu, hepsinin beyanlarında şüpheli Seçil Erzan'ın kendilerine "yüksek kâr getirisi bulunan güvenilir bir fon olduğunu ve yine kamuoyunda tanınmış Fatih Terim, Hakan Ateş gibi isimlerin bu fona dahil olduğunu" söyleyerek para yatırmaya ikna ettiği kaydedildi.
Söz konusu davada 12 isim, Denizbank genel müdürü Hakan Ateş hakkında da şikâyetçi olurken, Seçil Erzan savcılığa verdiği ifadesinde bankanın olaydan haberdar olduğunu, işlemleri bankanın sisteminde gerçekleştirmesi münasebetiyle en azından olması gerektiğini belirtti.
Savcılığa verdiği ikinci ifadesinde, şikâyetler üzerine bankanın inceleme başlattığı süreci anlatan Erzan, bu dönemde banka yetkilileriyle yaptığı görüşmeleri de aktardı. Erzan, yaptığı işlemlerin bankanın log kayıtlarında sisteme düştüğünü ve mağdurlara verdiği evrakları bankanın kendi sisteminde düzenlediğini söyledi.
Erzan, "Banka başından itibaren durumdan haberdardır. En azından haberdar olmalıydılar. Kamera kayıtları ve yazıcıdan çıktı alınırken her şey banka hafızasında yer almaktadır. Yani banka bir şey bilmediğini söyleyerek kendisini kurtarmaya çalışmaktadır. Ben 12 yıl Florya'da şube müdürlüğü yaptım. Banka bunu bildiği halde göz yummuştur. Ben her şeyi ortada yaptım, hiçbir şeyi gizlemedim. Zaten 50.000 USD üstü döviz işlemleri bankadan çekildiğinde bu teftişe tabidir. Bankanın bu durumu atlaması mümkün değildir. 50.000 USD üstü olan her efektif işlemde açıklamasını dekontun arkasına yazmak zorundayız. Aksi halde kara para aklama hususları gündeme gelmektedir. Banka bu durumu tabi ki de biliyordu ancak bu kadar yüksek meblağlar çekilmesine rağmen hiçbir zaman sorgulamadı" ifadelerini kullanıyor.
Denizbank tarafından yapılan ilk açıklamada, dolandırıcılık sürecine konu olan “para alışverişinin tamamen Denizbank şubeleri dışında nakit olarak gerçekleştiği, getirilerinin de yine kayıt dışı biçimde nakit olarak alındığı” söylenmiş; yapılan ikinci açıklamada da, "Resmi olduğu iddia edilen belgeler, bankacılık sisteminin kayıtlarına dayanarak üretilmediği gibi, Seçil E. tarafından düzenlendiği iddia edilen, mevzuatta karşılığı olmayan, afaki tutarlar içeren, ödeme taahhüdü bulunmayan, ajanda yaprağına ya da düz A4 kağıda yazılan bir kısım dokümanlardır. İddia sahiplerinin çok önemli bir bölümü ise Bankamıza hiçbir evrak sunmamıştır” denmişti. |
Seçil Erzan, aldığı ve verdiği paralarla ilgili tuttuğu kayıtların ve notların, banka yetkilileri tarafından alınarak bir tablo oluşturulduğunu ve bankanın alacaklarla verecekleri eşitleyerek borcu minimuma indirmeye çalıştığını söyledi.
Erzan'ın ifadesi şöyle:
"Tabloları ben yapmadım. Şöyle ki ben kimden ne kadar para aldıysam bunu kağıtlara not almıştım. 9 Nisan Cumartesi günü yukarıda isimlerini saydığım şahıslar beni alıp bankaya götürdüklerinde benim not kağıtlarımı da aldıklarını yine yukarıda söylemiştim. Bu kağıtları alıp sonrasında bu tabloları Sermin Tekin, Ali Murat Dizdar, Cenk İzgi (Teftiş Kurulu Bölüm Müdürü), Tanju Kaya (İnsan Kaynakları Genel Müdür Yardımcısı) isimli şahıslar oluşturmuştur. Sonrasında da bana verdiler. Bende bunları alıp evime götürmüştüm. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 10 Nisan Pazartesi günü Çorlu'daki ikametim arandığında bankanın oluşturduğu bu tablolar ikametimde eve geçirilmiştir. Yani bu tablolar aslında banka tarafından oluşturulmuş tablolardır. Bu tabloda aslında banka tam olarak şunu yapmak istiyordu; alacak ile vereceği eşitleyip borcu minimuma indirmek istediler"
Yine aynı ifadede Seçil Erzan, banka yetkilileriyle yaptığı görüşmelerin ardından akşam saatlerinde bankaya genel müdür Hakan Ateş'in geldiğini ve kendisiyle konuşma yaptığını söyledi. Erzan, ifadesinde şunları aktardı:
"9 Nisan Pazar günü akşam saatlerinde bu sefer Hakan Ateş bankaya geldi. Bulunduğumuz toplantı salonuna girerek 'Kızım biz zaten insanların parasını vereceğiz ama ortada bir enkaz var, kimden ne aldıysan söyle zaten bu bir zimmet değil, zimmet olsa sen yıllarca içeride çürürdün, bu sebeple de kendin banka dışında ne aldıysan onları söyle, sen bizi koru biz de seni koruruz, Seçil'e hemen bir avukat tutalım, avukatını ben tutacağım, Sağlık Sigortanı iptal etmeyelim, annenin hastalığı ile de ilgileneceğim' dedi. Zaten orada bulunan herkes aynı sözleri söyleyip olayın zimmet olmadığını bana söylediler."
Seçil Erzan ifadesinde banka yetkililerinin kendisine suçun zimmet olmadığını, bankayı olayın içerisine katması halinde zimmet suçunun oluşacağını ve daha ağır ceza alacağını söyleyerek baskı kurduklarını öne sürdü. Erzan, Hakan Ateş'in de kendiyle yaptığı konuşmada suçun şu anda zimmet olmadığını ancak bankanın işin içine girmesi halinde zimmet suçunun oluşacağını söylediğini iddia etti.
Buna karşılık müştekilerden bazılarının avukatı olarak davada yer alan Rezzan Epözdemir, Denizbank'ın Seçil Erzan hakkında "zimmet" suçundan şikâyetçi olduğunu söyledi.
Savcılığa verdiği ifadede Denizbank yetkilileriyle 9 Nisan günü yaşadıklarını anlatan Seçil Erzan, kendisinin genel müdürlüğe götürüldüğünü ve koluna serum takılarak "bu işi banka dışında yaptın" dedirtildiğini öne sürdü. Erzan, "Koluma serumlar takılarak bana bu işi banka dışında yaptın diye söylettirdiler. Tam olarak Sermin Tekin, Ali Murat Dizdar, Cenk İzgi (Teftiş Kurulu Bölüm Müdürü), Tanju Kaya (İnsan Kaynakları Genel Müdür Yardımcısı) vardı. Bu şahsılar 8 Nisan Cumartesi günü sabahtan akşama kadar benim yanımdaydılar. Bu şahıslar bana sürekli " olayda zimmet yok, evet senin bankacılık hayatın biter belki ama hayatına bir şekilde devam edersin, bu olay zimmet değil" şeklinde sözler söyleyip bana baskı kurdular. Hatta bana o kadar iyi davranıyorlardı ki tam olarak durumun ne olduğunu dahi anlayamamıştım" ifadesinde bulundu.
8 Nisan Cumartesi günü Bölge Müdürü Sermin Tekin Çorlu'daki evine gelerek kendisiyle konuştuğunu söyleyen Erzan, "Seçilcim ben senin uzun zamandır böyle sorunlar yaşadığını biliyordum. Keşke daha önce söyleseydin. Sen bize yardımcı ol ki biz de sana yardımcı olalım. Bankada para almadığını, senin yaptığın eylemlerin bankada olmadığını söylemen gerek. Bu adamlar nasıl olur da hala bankadan para istiyorlar" şeklinde sözler söylediğini aktardı.
Aynı gün bankada yönetim kurulu üyesi Ali Murat Dizdar'la konuştuğunu aktaran Erzan, Dizdar'ın kendisine, "Olay kesinlikle zimmet değil, sen bu olayları banka dışında yaptın, sana en iyi avukatı tutuyoruz, sana iki tavsiyem var, bir avukatın sözünden asla çıkmayacaksın, o ne derse onu yapacaksın, iki tutuklanmayacaksın fakat olur da tutuklanırsan itirazını biz yapacağız" dediğini öne sürdü.
Yaşanan olayda mağdurlara verilen bazı evraklarda imzası bulunan şube müdür yardımcısı Asiye Öztürk'ün bazı yaşananlardan şüphelendiğini ancak kendisini ihbar etmediğini söyleyen Seçil Erzan, "Benim fon vaad ettiğim kişiler özetle Arda Turan, Emre Belözoğlu, İbrahim Çağlar,Emre Çolak, Muslera, Bülent Çeviker, Buse Terim (Terim Arıcan) isimli şahıslardır. Bu kişilerden aldığım paralara ilişkin Emre Belözoğlu, Arda Turan, Emre Çolak, Muslera, İbrahim Çağlar, Mert Zeydanlı isimli şahıslara bir el yazımla oluşturulmuş bir kağıt verdim. Üzerine ıslak imzamı attım. Hatta bu belgelerin bazısında hala Denizbank'ta Şube Müdür Yardımcısı olan Asiye Öztürk'ün de imzası bulunmaktadır. Asiye Öztürk olaydan başından beri şüpheleniyordu ancak yine de belgeler imza atmıştır. En azından bu olaylarda şüphe çekici çok fazla şey yaşadık. İnsanlar gelip benden hesap sorduğunda Asiye benim yanımdaydı ve beni bu zamana kadar hiçbir zaman ihbar etmedi" dedi.
Asiye Öztürk, savcılığa verdiği ifadesinde Erzan'a güvendiği için bilmeden bazı evrakları imzalamış olabileceğini söyleyerek, "Seçil müdür bana zaman zaman bir takım belgelere imza attırdı ancak müdürüm olduğu için ve kendisine insani olarak da iş arkadaşı olarak da güvendiğim için bilmeden birtakım evrakları imzalamış olabilirim. bana göstermiş olduğunuz belgelerden Volkan Bahçekapılı'nın müşteri olduğu vadeli işlem talimat ve işlem sonuç formunun altındaki Denizbank kaşesinin üzerindeki ıslak imzalardan biri şahsıma aittir. Ben bu işlemin içeriğinin ne olduğunu, Seçil müdürün ne kadar para aldığını, vadenin ne kadar olduğunu ya da vade sonunda yüzde olarak kaç kar edileceğini dahi bilmiyorum. Benim hatam sadece işlemin ne olduğunu bilmeden imza atmamdır" diye konuştu.
Mağdur olan kişilerden para alırken Hakan Ateş, Fatih Terim gibi insanların bu fona yatırım yaptıklarını söylediğini itiraf eden Erzan, ifadesinde şunları kaydetti:
"Fon vaad ettiğim insanlara "yüksek getirisi olan bir fon olduğunu, Hakan Ateş, Fatih Terim gibi insanların bu fona yatırım yaptıklarını, bu fonun 30-45 günlük vadeleri olduğunu, vade bitiminde %20-%30-%40'lara varan paralar kazanılacağını vaad ettim. Zaten ben bu fon olayını 2022 Aralık'tan sonra vaad ettim. Zaten normal şartlarda bir fonun bu kadar kısa sürede %30-%40 kar elde edeceğine kimse inanmazdı ancak öyle çok sıkışmıştım ki çok fazla faiz parası dağıttığım için insanlardan fon vaadi ile para alıp benden istedikleri fazla faizleri ödemeye çalıştım."
"BDDK bulunmadı ancak banka zimmet şikâyetinde bulunmuş"Seçil Erzan ve banka yetkilileri hakkında zimmetten soruşturma yapılabilmesi için BDDK ya da bankanın ihbarda bulunması gerektiğini belirten Epözdemir, “BDDK bulunmadı ama banka bulunmuş” dedi. Bankanın Seçil Erzan’la ilgili yaptığı şikâyette, "somut olayda aynı zamanda zimmet suçu şüphesi bulunmaktadır" dediğini söyledi. Seçil Erzan’la ilgili yurt dışına çıkış adli kontrol kararının da zimmet şikâyeti sebebiyle verildiğini söyledi. Gazeteci Fatih Altaylı'nın YouTube kanalında açıklamalar yapan Epözdemir, "Bankacılık kanunu 162. maddesine göre banka zimmetten şikayette bulunduysa yöneticiler için zimmetten soruşturma yaparsın. Savcılık, takipsizlik kararında BDDK’nın zimmetten suç ihbarı yok, soruşturma yapamıyorum muhakeme şartı gerçekleşmedi diyor. Ama biz de diyoruz ki BDDK’nın yok ama bankanın yok. Kanun banka ya da BDDK diyor. Biz de soruşturma yapılması gerektiğini söyleyerek takipsizlik kararına itiraz ettik" diye konuştu. |
© Tüm hakları saklıdır.