Gündem

''Sayın Başbakan 'film' açıklamasıyla bir çuval inciri berbat etti'

'Bu ülkenin Müslümanları hiçbir zaman aşırı olmadı, hâlâ bu ülkede barış ve kardeşlik ümidi varsa bunu İslam'a ve Müslümanlara borçluyuz'

20 Eylül 2012 17:39

Ali Bulaç

(Zaman, 20 Eylül 2012)

 

Nasıl tepki vermeli?


Hz. Nuh'tan Son Peygamber'e kadar her elçi alaya alınmış, alaya alanlar toplu azapla cezalandırılmıştır. Bir hikmete mebni olarak Hz. Peygamber'den sonra inkarcı kavimlere toplu azap verilmeyecektir,

ama bu peygamberi alaya alanlara hoşgörü gösterileceği anlamına gelmez. Efendimiz de bu suçu işleyenleri cezasız bırakmamıştır.

Elimizden geldiği kadar Batı dünyasına kutsalın bizce anlamını anlatmaya çalışalım, ama onların idrakine göre kutsalın ihlalini hoş göremeyiz: Hillary Clinton film için "İğrenç, ama yapacak bir şey yok" diyor. Hakaret "ifade özgürlüğüne saygı"ya giriyor. Anayasa'ya 1737'de eklenen madde "Kongre ifade özgürlüğünü kısıtlayan yasa çıkaramaz." diyor. Prof. Eugene Volokh "Anayasa Amerikalılara bazı insanların dine hakaret olarak gördükleri şeyleri söyleme hakkı veriyor." diyor.

Bu onların anayasası, kendi hükümlerini bütün dünyaya empoze edemezler. Anlamadıkları bir hakikat var: Herkes onların idraki içinden dünyaya bakamaz, Clinton bu hakikati teslim edemediği gibi "Anlamıyorum, özgürleştirdiğimiz bir ülkede bunlar nasıl olabiliyor?" diye hayretle soruyor. Afganistan, Irak, Libya, Filistin ve şimdi Suriye'de müdahil oldukları kitlesel kıyım ve katliamlar onlara göre "özgürleştirici operasyonlar" oluyor? Hem ABD ve bütün Batı'da bırakın Yahudilere ve İsrail'e hakaret etmeyi; eleştirmek, hatta soykırım sayısının abartıldığını söylemek daha serbest mi? 1973-1985 arası ASALA, 42 Türk diplomatı öldürdü, Batı'nın sesi çıkmadı. İsrail, çoluk çocuk sivilleri kimyasal silahla öldürüyor, Batı yine suskun.

Batı dünyası Arap dünyasındaki toplumsal uyanışı sabote etmek istiyor. Benzeri film ve hakaret içerikli yayınlar ve saldırılar artarak devam edecektir. Medeniyetler çatışması, İslamofobi, ırkçılık ve Avrupa'nın aşırı sağı buna hayli istekli. Yahudi, Evanjelik Hıristiyan Siyonistler, ırkçılar ve neo-conlar bir koalisyon kurmuş bulunuyorlar. Almanya'da hükümetler seviyesinde afişlerle 'radikalleşen Hasan'lar ve Fatma'ların ihbarı' isteniyor. Pekiyi, ne yapmalı?

Bir kere şu hususun altını çizmek lazım. Yakıp yıkmak, Amerikalı veya Batılı insan öldürmek meşru değildir. İslam nokta-i nazarından suçlar bireyseldir. Dahli olmayanlar bir başkasının suç teşkil eden fiilinden dolayı cezalandırılamaz. Tabii ki hiç kimse Libya'daki cinayetleri tasvip edemez. Kaldı ki, elçilik görevlilerinin öldürülmesi sıradan göstericilerin işi değildir, dünyanın hiçbir yerinde göstericiler roketatar taşıyıp önlerine gelen bina ve araçları tahrip etmez. Kaddafi'nin trajik görüntüleriyle yan yana getirildiğinde ABD Büyükelçisi John Christopher Stevens'ın, Kaddafi'nin intikamı olarak öldürüldüğü anlaşılıyor.

Asıl üzerinde durulması gereken İslam âleminin muteber âlim ve otoritelerinin gösterdiği tepkidir. Bu meyanda aklı başında, doğru, yani İslami çerçevede tepkiler gösterildi. İslam Âlimler Birliği Başkanı Yusuf Karadavi, hakareti mahkûm etti, ama şiddet ve teröre karşı Müslüman kitleleri uyardı. Suud Başmüftüsü Şeyh Abdülaziz Bin Abdullah "bu filmin İslam dinine ve Müslümanlara zarar vermeyeceğini" belirtip "Eğer Müslümanlar öfkelerine yenilirse o zaman bu filmi yapanların oyununa gelecek." dedi, yapılması gereken şeyin "İslam dinini, Hz. Peygamber'in hayatını anlatmak, sünnetini dünyaya yaymak olmalıdır" dedi. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, El Ezher yetkilileri de benzer açıklamalar yaptı. Şii dünyanın önemli liderlerinden Ayetullah Ali Sistani, tepkilerin farklı din müntesiplerine zarar vermemesi gerektiğini belirttikten sonra, BM'ye peygambere yönelik hakaretlerin suç sayılması çağrısı yaptı.

Hatırlanacağı üzere benzer bir öneri Başbakan R. Tayyip Erdoğan'dan da gelmişti. Ama hem arkası gelmedi hem de Sayın Başbakan yaptığı açıklama ile bir çuval inciri berbat etti: "Son on senedir aşırılıklar törpülendi. Paratöner gibi olduk, gaz aldık." dedi. Bu hakikaten sakil bir ifade. Hiç hoş değildir, Müslümanları derinden incitir. Bu ülkenin Müslümanları hiçbir zaman aşırı olmadı, hâlâ bu ülkede barış ve kardeşlik ümidi varsa bunu İslam'a ve Müslümanlara borçluyuz.

Eğer birileri veya bazı ülkeler Batılılar nazarında "Bakın, biz diğerlerine benzemeyiz, biz 'ılımlı'yız, sizin yanınızdayız" mesajını veriyorlarsa, bunun zararı kendilerine olacaktır. Bu, grup veya ulusal çıkar adına istismar edilecek bir konu değildir.