Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Hrant Dink cinayeti davasında mahkeme kararının bozularak cinayetin, örgüt faaliyeti kapsamında değerlendirilmesini istedi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Hrant Dink cinayeti davasında İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 19 sanık hakkında verdiği kararla ilgili tebliğnamesini hazırladı.
Durduk yere, amaçsız bir şekilde sırf örgüt kurdu desinler diye hiç kimsenin bir araya gelmeyeceği belirtilen tebliğnamede, suç işlemek için örgüt kurma suçunun bir tehlike suçu olduğu kaydedildi.
Tebliğnamede, ''Dosya kapsamından anlaşıldığı üzere, sanıklar tarafından gerçekleştirilen 19 Ocak 2007 tarihinde sırf başka din ve milliyetten olması nedeniyle Fırat (Hrant) Dink'in öldürülmesi, sistemli, planlı ve organize olarak bir örgüt faaliyeti kapsamında, devletin birliğini bozmaya yönelik eylemler olarak değerlendirilmelidir'' denildi.
Başsavcılık tebliğnamesinde, şu tespitler yapıldı: ''Son eylemin sıradan bir adam öldürme eylemi olmadığı, dosyadaki eylemlerin, devletin birlik ve bütünlüğünü bozmak, otoriteyi zaafa uğratmak, kamu düzenini bozup ülkede kaos, kargaşa ve güvensizlik ortamı oluşturmak, huzursuzluk ortamına zemin hazırlamak, ülkemizi uluslararası arenada sıkıntıya sokmak şeklinde amaçlarının olduğu açıktır.
Üçten fazla kişinin biraraya gelmek suretiyle örgütün insan unsurunu gerçekleştirildiği, bu kişiler arasında hiyerarşik yapının bulunduğu, bu kişiler arasında görev dağılımı yapıldığı, örgüt elemanları arasında kurulan iş bölümü ve iştigal olunacak faaliyet alanlarının önceden tespit edildiği, örgüt elemanları arasında gizliliğin esas alındığı, işlenen suçların ideolojik amaçlarla gerçekleştirildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Sanıkların kişisel özellikleri, geçmişleri, hedef gözetilen kişilerin etnik ve dini özellikleri ve ülkemizde yaşayan insan profili göz önüne alındığında, olayın henüz ilk aşamasındaki etkin soruşturma eksikliği sebebiyle sanıkların birliği bozmayı hedeflemelerindeki amaçlarının tespiti mümkün olamamış ise de böyle bir amacın varlığını ilk başta tespit edememek, TCK'nın 302/1. maddesindeki kasıtla hareket ettiklerinin tespit ve değerlendirmesine ve hukuki nitelendirme yapmaya engel değildir."