Zaman gazetesi yazarı Mümtaz’er Türköne, Cumhurbaşkanlığı Sarayı için, “Saraylar ülkeyi yönetmek için değil, saltanat sürmek içindir. Tarih boyunca doğruluğun, hakkın ve adaletin bu sarayların kapısından içeri girdiği görülmemiştir. Bu yüzdendir ki sarayın aklı ile devlet yönetilmez” dedi.
Mümtaz’er Türköne’nin Zaman’da “Saraylardaki akıl” başlığıyla yayımlanan (9 Kasım 2014) yazısı şöyle:
Saraylardaki akıl
Devlet sahibi olmanın tek alternatifi, başka bir devletin gelip sizin ülkenize sahip olması. Devlet bir aparat, bulduğunuz bir ortak çözüm; birlikte bir düzeni sürdürmek, barış ve güvenlik içinde yaşamak için ona ihtiyacınız var.
Yerine başka bir şey ikame edilemez ve başka bir şeyle doldurulamaz bir varlık. Güvenliğimizi, adalet arayışımızı, ortak çıkarlarımızı temsil görevini ona devrederek yaşamak zorundayız. Ne derseniz deyin: İster vazgeçemediğimiz bir kötülük, ister yüce aşkın bir güç; devletsiz yapamıyoruz. Bu kadar vazgeçilmez bir aygıt üzerinde birilerinin tekel kurması ve kendi çıkarları için kullanması tek tek her birimize yönelik bir tehlike. Devleti birilerinin özel çıkarı yerine hepimizin hizmetkârı haline getirmek için hukuk içinde işleyen demokrasiden başka çare yok.
“Ak-Saray skandalı”nı bu kadar önemli kılan, hukuk içinde demokrasinin işlemediğini gösteren elle tutulur somut bir vak’a olması. Harcanan paradan daha önemlisi o binanın hukuk çiğnenerek inşa edilmesi. Karşımızda heybetli bir yolsuzluk abidesi duruyor. Yolsuzluk hukuksuzluk demek. O sarayın, hukuka aykırı bir şekilde kondurulmasını “güçleri yetiyorsa gelip yıksınlar” diye meydan okuyarak dayatan, meğer kendi saltanatını ve debdebesini inşa ediyormuş. Cumhurbaşkanı sıfatıyla anayasa ve yasalarda olmayan yetkileri kullanan birine, ancak böyle bir saray yakışırdı. Sorunun bir hukuk denetimi sorunu olduğu ortada. Teslim ettiğiniz devlet gücü kişisel çıkarlar için istismar ediliyor. İstismar eden kişi, mevcut anayasa hükümlerine rağmen “devlet başkanı” yetkilerini kullanabilmek için milletin parası ile, kaçak bir araziye, mahkeme kararı hilafına tamamlanan israf ve şatafat kokan bir sarayda hüküm sürmek zorunda.
Devlet iktidarı toplumun geneli yerine birinin çıkarı için kullanılıyorsa ortada hepimize lazım olan devlet aklı ve refleksi kalmaz. Böyle bir saraydan yönetilen devlet, uluslararası alanda çıkarını savunamaz. Afrika’daki bir kabile devletinin gördüğü kadar saygı göremez. Böyle bir devlet gücü her alanda hukuksuzluğa, keyfiliğe, çıkar şebekelerine dayanmak zorundadır.
Mahkeme kararı ile aynı gün üç bin ağacı söken şirket, ancak böyle kaçak bir saraydan yönetilen ülkede karşınıza çıkabilir. Böyle bir sarayda, sadece devlet rantını senyörlerine dağıtan kişi saltanat sürdürebilir. Saray hukuksuzluğu, israfı ve şatafatı ile önümüze, ülkemizde hareket halindeki bütün yolsuzlukların röntgenini koyuyor. Bu sarayı inşa etmek ve içinde saltanat sürmek mümkün ise, her türlü yolsuzluğun yapılması ve sonra bunların üstünün örtülmesi mümkün demektir.
Sarayı inşa eden iktidar hırsı, keşke biraz da devlet aklından nasiplenseydi. Hesap kuvvetli, öngörüler saray gibi muhteşem. Hazırlığın çok önceden yapıldığı belli. Ülkeye ve dünyaya ancak bu kadar muhteşem bir sarayın içinde oturarak “güç bende” mesajı verebilirsiniz. Ancak hesapta çok kuvvetli bir hata var. Saraylar devlet yönetmek için değil, saltanat sürmek içindir. Bizim geleneğimizde devleti yöneten güç sarayda oturan değil, mührü elinde tutandır. Ülkeyi sadrazam yani başbakan yönetir. Bütün devlet bürokrasisi saraya değil sadarete bağlı işler. Devletin aklı orada egemenliğini kurar ve sarayı da tasarrufu altında tutar. Saray’ın iktidar iddiası, bu yüzden devletin aklını kaybetmesi ile eş anlamlı.
Saray sadece bir yolsuzluk-usulsüzlük abidesinden ibaret değil. Oraya devlet aklının ve bu ülke adına doğruluğun girmesi imkansız. Sarayın güç kullanması, keyfiliğin ve hukuksuzluğun artması, devletin ve milletin alî menfaatlerinin sekteye uğraması olarak karşımıza çıkacak. Ekonomi Bakanı Ali Babacan her fırsat düştükçe tekrarlıyor: Değer üretmeyen ranta dayanan inşaat sektörü, sanayinin önünü kapatıyor ve büyümeyi engelliyor. Devlet rantı ile palazlanan inşaat sektörü saltanat sürmeseydi, cumhurbaşkanı yeni sarayında oturabilir miydi?
Saraylar ülkeyi yönetmek için değil, saltanat sürmek içindir. Tarih boyunca doğruluğun, hakkın ve adaletin bu sarayların kapısından içeri girdiği görülmemiştir. Bu yüzdendir ki sarayın aklı ile devlet yönetilmez.