T24 - Akademisyen,köşe yazarı Koray Çalışkan, dün yapılan Hrant Dink cinayeti davasını yorumladı. Çalışkan'a göre dava, devleti hakiki bir demokrasi imtihanından geçiriyor.
Radikal'de yayımlanan Koray Çalışkan'ın yazısı şöyle:
Hrant Dink için adalet nöbeti
Agos’un kurucusu ve BirGün köşe yazarı Hrant Dink öldürüleli neredeyse dört yıl oldu. Türkiye hukuk rejimi dört yılda iki adım atmadı, iki adam dışında kimsenin sorumluluğunu kanıtlamadı.
Hayatı boyunca solculara saldıran bir emniyet müdüründen ‘solcu terörist’ ve çevresinden ‘organize suç’ üreten adalet sistemi, devletin çeşitli kurumlarının muhbirlerinin bilgisi altında, vali yardımcıları tarafından açıkça tehdit edilen bir gazetecinin öldürülmesi sonucu topu topu üç kişiyi içeri aldı. Olayın münferit olduğuna inandı.
Suçlunun böylesine korunduğu bir ortamda adalet değil gaddarlık palazlanır. Cinayetin azmettiricisi ve belki de tetikçilerinden olan Yasin Hayal, ifadesi alınmak üzere getirildiği adliyeye girerken “Orhan Pamuk akıllı olsun akıllı” diye bağırmıştı. Ne rahatlık! Yargıdan hiç korkusu yok ki, hızını alamayıp bir de mektup yazmış ve Pamuk’u tekrar “Akıllı ol, canından olma!” diye tehdit etmişti.
Tehdit sırası
Bir yıl sonra tehdit sırası Ogün Samast’taydı. Dink ailesine “Bekleyin, 5 yıl sonra görüşürüz” diye bağırdı. Terörle Mücadele Kanunu’nda 15 yaşından büyük çocukların yetişkinlerle birlikte yargılanmasını engelleyen düzenlemeler üç ay önce kaldırıldı.
Demokrasi böyledir işte. Demokratların, Hrant’ı sevenlerin kampanyası sayesinde Samast çocuk mahkemesinde yargılanacak. Bu çocuğa kızmamak lazım, unutmamalı.
Asıl suçlular
Esas suç bunları tetikçiye çeviren yapıda: Dink cinayetinin münferit olduğunu cümle âleme duyuranlar, Hayal ve Samast yakalanınca Trabzon’un Pelitli beldesinde belediye hoparlöründen sivil kişilere bilgi verilmemesi yönünde anons yapanlar, cinayetten on ay önce cinayetin planlandığını İstanbul Emniyeti’ne bildirenler, orada bunu duyup parmağını kıpırdatmayanlar, Erhan Tuncel dosyalarını ‘emniyet’ten alıp yok edenler…
Pazartesi sabahı Beşiktaş Adliyesi’nin önünde ‘Katil devlet hesap verecek’ diye bağıranlara göre cinayetin faili belli. Suçu sabit.
Devlet mahkemesi üç beş piyonu, vicdanlarımızın mahkemesi ise katli vacip gören devletli zihniyetini yargılıyor.
Türkiye’nin Dreyfus olayı Dink davası memleketi hakiki bir demokrasi imtihanından geçiriyor. Devlet dersinden bir daha sınıfta kalmamak için adalet nöbetini daha kalabalık tutmak gerek. Unutmamak, unutturmamak için...
Adliye önünden notlar: Bu nöbet kesilmez
* Geçen aylara göre Hrant’ın arkadaşları artmıştı.
* Ayrımcılık ve küçük burjuvazi hakkında yapılmış en güzel Türk filmi olan ‘Çoğunluk’un başrol oyuncusu Settar Tanrıöğen’in bildiri okuması harikaydı. Hele hemen yanında Akın Birdal, Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’un durması… Hrant olsa gözleri dolardı.
* Settar’ın adını hâlâ çok az insan doğru biliyor. Tanrıöver değil, Tanrıöven hiç değil.
* Çocuk sayısı artmıştı. Çocuklar lolipoplara bayılıyor.
* Eğitim-Sen’den gelen çoktu.Zaten Anadolu’da dolaşın, her şubesinde en az bir Hrant resmi.
* Kısa filmi Berf Altın Portakal alan Erol Mintaş, Hrant’ın arkadaşlarını çekiyordu.
* Bazı tanıdıklar Eyüp’ün sokak yazarı lafı hakkında bolca şaka yaptı. Laf atan da vardı. Vay Sokak Yazarı...
* Eylem anısı olsun diye bolca fotoğraf çekildi, yüzler gülüyordu, bu Adalet Nöbeti sürer...
Keşke
* Hrant’ın arkadaşları bir sonraki buluşmada 10.000 kişi olsa.
* Basın meslek ilkelerine uyma sözü vermiş her gazete Hrant’ın arkadaşlarının çağrısını sonraki duruşmadan bir gün önce tam sayfa duyursa...