T24- Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 26 kişiye satılan 15 yaşındaki N.Ç.’nin davasında, N.Ç. ile birlikte olan erkek sanıklara hafif ceza verilmesi tartışılmaya devam ediyor. Hukuk danışmanı Avukat Sevda Şahin, mahkemenin N.Ç.'nin "istemediği kişiyle beraber olmaması"nı gerekçe göstererek erkek sanıklara hafif ceza vermesini "hukuksuzluk" olarak yorumladı. Şahin, "uluslararası anlaşmaları da yoksayan kararın Yargıtay tarafından bozulmazsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürülmesi gerektiğini" söyledi.
Genç kız sığınma evlerinde aktif olarak görev yapan hukuk danışmanı Avukat Sevda Şahin, mağduriyetin büyük olmasına rağmen cazanın azlığını eleştirerek konunun hukuki boyutuna dair açıklamalarda bulundu:
"Cezanın hukukiliğini mevcut düzenlemelere göre değerlendirecek olursak eğer,
Çocuklara karşı işlenen cinsel suçlara karşı hukuki düzenlemelerin başında Türkiye’nin de taraf olduğu “Çocuk Haklarına Dair Sözleşme” gelmektedir.
Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Kurulu, 20 Kasım 1989 tarihinde “Çocuk Haklarına Dair Sözleşme”yi onaylamıştır. Türkiye'deki onay süreci de 27 Ocak 1995 tarihinde tamamlanarak hukuk yapısının bir parçası haline gelen bu sözleşme, devlete, çocuk hakları konusunda önemli sorumluluklar yüklemektedir.
Ayrıca Anayasanın Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevleri düzenleyen 41. maddesinde "Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle annenin ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulamasını sağlamak için gerekli tedbirleri almak ve teşkilatı kurmak ödevini üstlenmiştir” ifadesi yer alır. Böylece aileve özellikle çocukların korunması Anayasal güvence altına alınmıştır.
Mağdure N. Ç ye birçok kez tecavüz eden ve eylemin işlendiği sırada mağdurenin 13 yaşında olması nedeniyle TCK'nın ilgili hükümlerindeki müeidenin 8 yıldan aşağı olamayacağı düzenlendiği halde, Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nce verilen kararın hukukiliği tartışmalıdır. Ayrıca esasa yönelik hukukiliğin tartışılması yanı sıra, yargılamada usule yönelik eksiklikler de mevcuttur. Özellikle mahkeme tarafından, mağdurenin ruh ve beden sağlığının bozulup bozulmadığına ilişkin rapor alınmadan kurulan hüküm cezai sonucu esaslı şekilde artırır niteliktedir. Mahkemece bu delile başvurulmadan verilen hüküm usul yönünden de kararın hukukiliğini tartışılır hale getirmektedir. Kaldı ki mahkemece “ mağdurenin fiile rızası olduğu” yönündeki takdiri nedeniylede ceza oranında indirim yapılmıştır. Şunu biliyoruz ki, çocukların rıza açıklama ehliyeti olmadığından hukuka uygunluk sebebi olarak mağdurun rızasının uygulanamayacağı düşüncesindeyiz.
Mahkeme kararı, toplum vicdanın da infiale neden olması yanında, hukuksuzluğu nedeniyle de umuyoruz ki üst mercii olan Yargıtay tarafından bozulacaktır. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler de göz önüne alınarak iç hukuk yolları tüketildikten sonra, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürülmesi kanaatindeyim."