Zaman gazetesi yazarı Şahin Alpay, “AKP’nin 2007 seçim beyannamesinde öngörülen parlamenter sistemle de, 2010’da referandumla yapılan anayasa değişiklikleriyle de çelişen Erdoğan – tipi başkanlık sistemi önerisi, istikrar getirmez, aksine kişi yönetimini tahkim ederek istikrarsızlık kaynağı olması kaçınılmazdır, bunun için reddedilmelidir” dedi.
Şahin Alpay’ın Zaman gazetesinde “AKP’nin başkanlık önerisine hayır” başlığıyla yayımlanan (9 Şubat 20139 yazısında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın istediği başkanlık sisteminin Türkiye’yi istikrarsızlığa sürükleyeceğini söyledi.
Alpay, AKP’nin Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na sunduğu başkanlık sistemine ilişkin önerisini aktararak, “ Bu sistemi, Başkan’a: 1) Meclis’i fesih, 2) ülkeyi kararnamelerle yönetme, 3) üst düzey kamu görevlilerini, büyükelçileri ve bir kısım yargıçları, meclisin onayı olmaksızın atama yetkileri veriyor. Yargı ile ilgili düzenlemelere göre de Başkan: 1) kurulacak Temyiz Mahkemesi’nin üyelerinin dörtte birini atayacak (geri kalanını HSYK seçecek), 2) HSYK’nın 7 üyesini atayacak (toplam 22 üyenin sadece 6’sı yargıçlar tarafından seçilecek), 3) Anayasa Mahkemesi’nin 8 üyesini atayacak (toplam 17 üyenin geri kalanını da Meclis çoğunluğu seçecek). Yani, yargı organları üyelerinin çoğu, yargı mensupları tarafından değil, siyasi iktidar tarafından belirlenecek. Anayasa Mahkemesi, başkanlık kararnamelerini denetleyemeyecek. Anayasa Mahkemesi’nde iptal davası ancak Başkan ya da 110 milletvekili tarafından açılabilecek.” dedi.
AKP’nin başkanlık sistemi önerisinin Türkiye’nin değil, Başbakan Erdoğan’ın ihtiyaçlarına cevap verdiğini savunan Alpay şunları söyledi:
“Ne var ki, benimsendiği takdirde bu sistem atanmışların vesayeti yerine seçilmiş çoğunluğun tahakkümünü getirmesi kaçınılmaz. Özgürlükçü ve çoğulcu demokrasi anlamında liberal demokrasi, kusursuz bir rejim olmayabilir, ama bugüne kadar bulunabilen en iyi yönetim biçimi olduğu muhakkak. Türkiye’ye 1961 ve 1982 anayasalarıyla gelen ve 'milli irade'yi Kemalist ideolojiye bağlı asker – sivil bürokrasinin vesayeti altına sokan rejim, demokrasiyi yerleştirmemize başlıca engellerden biri oldu. Ama liberal demokrasi 'milli irade'den, çoğunluk yönetiminden ibaret değildir. Aynı ölçüde, 'milli irade'nin yurttaşların temel hak ve özgürlükleriyle sınırlı olduğu; hukuk devletiyle, kuvvetler ayrılığıyla, bağımsız yargıyla, basın özgürlüğüyle, sivil toplum kuruluşlarıyla denetlenip dengelendiği rejimdir. Demokrasi ancak, bu iki ayağı üzerinde yerleşebilir."