T24 - Eski başbakan yardımcısı ve bakan Ekrem Pakdemirli, Tansu Çiller'in kuaför masraflarını örtülü ödenekten karşılandığını söylerken, Turgut Özal döneminde de Sadri Alışık'ın karaciğer nakli için 3 milyon dolar verildiğini de belirtti.
Habertürk gazetesinden Ayşegül A. Güven'in Ekrem Pakdemirli ile gerçekleştirdiği "Çillerin fön parası örtülüden" (23 Mayıs 2010) başlıklı söyleşi şöyle:
'Çillerin fön parası örtülüden'
“Çiller’in kuaför paralarının oradan ödendiğini biliyorum. Ancak anormal görmüyorum. Çiller, Clinton’la buluşmaya gidiyorsa, saç yaptıracak tabii.”
“Sadri Alışık’ın karaciğerinin değiştirilmesi gerekiyordu. Özal ‘Sahip çıkalım’ deyince 3 milyon dolar verdik, nakil yapıldı.”
Tansu Hanım’ın kuaför masrafı örtülü ödenekten karşılanırdı
Torbalı’da şişmanlatmayan zeytinyağı üretimine hazırlanan eski Bakan Ekrem Pakdemirli’yle bu konudaki çalışmalarını ve Türk siyasi tarihinin önemli ekonomik olaylarını konuştuk. Çiller’in “Açıklarsam savaş çıkar” dediği örtülü ödenek konusunu sorduğumuz Pakdemirli, “Ben Çiller’in kuaför paralarının oradan ödendiğini biliyorum” dedi
Şişmanlatmayan zeytinyağı üretimi konusunda konuşmak için Torbalı’daki tesislerini ziyaret ettiğimiz eski Bakan Ekrem Pakdemirli’yle Türk siyasi tarihinin önemli ekonomik olaylarını da konuştuk. Tansu Çiller döneminde gündeme gelen ve Çiller’in “Açıklarsam savaş çıkar” dediği örtülü ödenek konusunu sorduğumuz Pakdemirli, “Ben Çiller’in kuaför paralarının oradan ödendiğini biliyorum. Ama normal de görüyorum. Çiller, Clinton’la buluşmaya gidiyorsa, Türkiye’yi temsil noktasında yeni kıyafet alıp imajını da yenileyecek tabii. Başbakan maaşı buna yetmez” diye cevap verdi. Merhum Sadri Alışık’ın 3 milyon dolara mal olan karaciğer naklinin de Özal’ın isteğiyle devlet tarafından karşılandığını ifade eden Pakdemirli, “Türkiye sempatizanı NY Times yazarlarına onun bayramında 100 bin liralık hediye de alırsın. Ama, örtülü ödenekten alınan paralarla ne harcandığını sadece Başbakan ve Maliye Bakanı bilir. Her ay da evrakları ikisi birlikte yakarlar” dedi. Özal sizi politikaya girmek konusunda nasıl ikna etti?
Hoca olduğum dönemlerdi. Müsteşarlıktan da yeni ayrılmıştım. Özal beni aldı, bir odaya kapandık. Ben ona ‘Siyaset çirkefliktir, sahtekârlıktır’ demeye başladım. O ise bana ‘Ben sahtekârlık yapıyor muyum?’ diye sordu. ‘Yoo’ dedim. Bunu üzerine ‘Senin gibi düşünenler siyasete girmezse, meydan sahtekârlara kalır. Sen bardağı doldurmazsan, nasılsa birileri dolduracak’ dedi. Beni böylece seçime soktu. Özal erken gitmeseydi, Türkiye’nin durumu farklı olurdu... Benim siyasi tarihte en çok merak ettiğim konu, kimsenin bilmediği Çiller zamanındaki örtülü ödenek olayı... Örtülü ödeneği sadece Maliye Bakanı ve Başbakan bilir. Başbakan parayı zaten Maliye Bakanı’ndan talep eder.
Ama Tansu Hanım neler olduğunu Demirel’e de anlatmıştı. Açıklarsam savaş çıkar demişti. Onu işin gizliliğini anlatmak için yaptı. Örtülü ödenek kullanma talimatına göre Maliye Bakanı evrakları görür. Ondan sonra Başbakan’ın kendisi ya da tayin edeceği bir bakanla bir araya gelir ve evrakları yakarlar. Her ay ödeme yapılır. Harcama yapılır. Özel harcamalar yapılır ya da bir gazeteciye araba alınır. Her şey olabilir. Burası Türkiye... Ben Çiller’in kuaför paralarının oradan ödendiğini biliyorum. Ama anormal görmüyorum. Neden görmüyorsunuz? Çiller, Clinton’la buluşmaya gidiyorsa saçını başını yaptıracak tabii. Yeni bir elbise de alacak. Maaşıyla halledebilmesi mümkün değil. Dolayısıyla Türkiye’yi temsil noktasında böyle harcamalar yapılabilir. Sonra diyelim ki New York Times’da iki tane Türkiye’ye sempati duyan yazar var. Ona onun bayramında 100 bin liralık bir hediye alsan, alırsın.
Eski bakan olunca rüşvet isteyemiyorlar
Şişmanlatmayan zeytinyağı konusunda çalışmalarınız uzun zamandır sürüyor. Ne zaman satışa çıkacak?
Üretim izni almak için koşuşturuyoruz. Ama en az 2 ayımız daha var şişmanlatmayan Pak Oil’i sunmak için.. Eski bakan olunca ticaret daha kolay oluyor mu? Bürokrasi kolay aşılıyor mu? Eğer işin içinde rüşvet mekanizması varsa, senden de isteyemedikleri için daha kolay olmuyor. Aksine uzuyor. Bakan olmasan ‘Şurada bir takipçi var. Sen onu takip et’ diyorlar. Öyle ahlaksız bir düzen kurulmuş ki yani... Ama bana demiyorlar.
Sistem nasıl çalışıyor. Nasıl şişmanlatmıyor?
Normal zeytinyağında vücudun tanımadığı kısım yüzde 5.5’ken yüzde 55 olsun diye çalışmalara başladık. Vücut aldığı yağı tanımayınca, deposundan kullanıyor. Zayıflatma oradan geliyor. ihtiyacını mevcuttan hazırlamasından kaynaklanıyor.
Şimdi de tereyağı yapacak
Bu çalışmalarınızı zeytinyağından başka alanlara kaydıracak mısınız?
Margarin ve tereyağına da uyarlamak konusunda çalışmalarımız var.
Neden ürünü zayıflatan diye tanıtmıyorsunuz?
Aslında yazdık örnek şişede. Ama ‘Böyle yazarsanız bunu market yerine czanede satacaksınız. Tarım Bakanlığı’na değil Sağlık Bakanlığı’na başvuracaksınız’ dediler. Vazgeçtik. TÜBİTAK masrafın ne kadarını karşılıyor? Teorik olarak yüzde 70. Ama bürokrasi, personelin özlük hakları girince işin içine oran pratikte yüzde 50-yüzde 50 oluyor. Üretime 600 bin lira, araştırmak için de 400 bin lira harcandı. Yarısını TÜBİTAK veriyor.
Bu ürünü dünyada ilk siz mi buldunuz?
Amerika ve Japonya’da yapmışlar. Biz farklı bir metotla yapıyoruz, Kısa yoldan ve daha az maliyetle üretiyoruz. Belki gelip bizim patenti bizden satın almak isterler...
Sırf lüks diye arabaya 3 katı para vermem
Neden eski model bir otomobile biniyorsunuz?
Hem yerli, hem de çok iyi bir araba olduğu için... Yabancı üretim bir modele binince ayda 7 adamı sokağa atıyorsunuz. Oysa yerlinin de hiçbir eksiği yok. Mercedes’e binsem ne olacak ki... Bana şimdi ‘Bindiğin araba mı? Lüks bir marka mı?’ deseler, ben arabamı seçerim. 3 katı fiyatı vermeye değmez gibi görüyorum ve yerli kullanmak istiyorum.
Zeytinyağında kapasiteniz çok ciddi pazar payı getirebilir mi?
24 saat çalışsak, 800 bin tonluk pazardan yüzde 1.5 pay alırız. Ama kapasite artırmak da mümkün tabii..
Birçok şapka giydi, en zor işi siyasetti
Ekrem Pakdemirli bugüne kadar büyükelçilik, yeminli müşavirlik, müsteşarlık, hocalık, politikacılık girişimcilik gibi birçok farklı şapka taktı. Ama “En zor işim siyasetti” diyor. Hocalığı da hiç kolay değil. Aniden yaptığı sınavlarla tanınıyor. Aynı zamanda Vestel’in de içinde bulunduğu birçok şirkette iç denetimin bağlı olduğu yönetim kurulu üyesi olarak çalışıyor. Şirketlerin her birine ayda 2 gün, verdiği dersler için üniversitelere 4 gün veriyor. Kalanında da zeytinyağı işi için çalışıyor...
Oğluna rakip oldu
Ekrem Pakdemirli’nin oğlu Ekiz Zeytinyağları’nın Genel Müdürü... Onların da zeytinyağını şişeleyip rafine edip ihraç ettiklerini dile getiren Pakdemirli, “Şimdi iç pazara da veriyorlar” diyor. Pakdemirli ‘Oğlunuz bu zeytinyağı projesi için ne dedi? Artık rakip misiniz?’ sorumuza “Oğlum bu işe ‘Babam araştırma yapıyor’ diye bakıyor. Bizim işin başında da çalıştı. Ama bizim zeytinyağı işi ona biraz küçük geldi” diye cevap verdi.
Sadri Alışık’ın karaciğerine 3 milyon $ devlet yardımı
Özal döneminde Naim Süleymanoğlu için Bulgaristan’a bir ödeme yapıldı. Bakanlığınızda bunun gibi başka olay oldu mu? Sadri Alışık’ın karaciğerinin değiştirilmesi için 3 milyon dolar gerekiyordu. Özal beni bu konuda ikna etti. Ben vermek konusunda kararsızdım. Ama Özal hiçbir zaman beni ikna etmeden bir şey yapmadı. Ya ben onu, ya o beni ikna ederdik... Bana ‘Osmanlı’da sarayda sanatkârlara, meddahlara önem verilirdi değil mi’ dedi. ‘Sadri Alışık’a da biz sahip çıkalım’ deyince verdik 3 milyon dolar. Nakil yapıldı.
Mali program ve IMF’siz Türkiye konusunda ne düşünüyorsunuz? IMF’siz Türkiye olmaz mı?
Olur. Ama çok yüksek faiz veriyoruz. Bu kanamaya yol açıyor. Yarın bir gün acısı büyük olabilir. Paralar giriyor. Döviz problemi yok. Ama o para karşılığında büyük meblağ ödüyoruz. Parayı da devalüe edemiyorsun.