T24 - Milliyet Gazetesi Ekonomi Müdürü Murat Sabuncu Silivri'de tutuklu bulunan Nedim Şener ve Ahmet Şık'a yaptığı ziyareti köşesine taşıdı. Sabuncu, Nedim Şener'in cezaevinde kendilerine Agos gazetesini vermediklerini söylediğini aktardı.
Sabuncu'nun "Agos’un ‘zorlu’ Silivri yolculuğu" başlığı ile Milliyet'te yayımlanan yazısı (14 Nisan 2011) şöyle:
Çarşamba günleri. Silivri’de Nedim Şener’in ve Ahmet Şık’ın görüş günü. Aileler ve Nedim ile Ahmet’in cezaevine geldiği gün verdikleri üçer kişilik arkadaş listeleri her hafta ziyaret hakkına sahip. Nedim’in listesinde ben ve Orhan Dink varız. Nedim’i cezaevinde aksatmadan görüşüne gelen isim Orhan Dink, katledilen meslektaşımız Hırant Dink’in kardeşi. Her salı günü birbirimizi mutlaka arayıp ertesi gün kaçta, nerede buluşacağımızı konuşuyoruz. Bu hafta Dink beni arayarak “Antalya’da bir toplantıya katılacağım Nedim’e selamlarımı söyle. Haftaya oradayım” dedi.
Nedim ile Ahmet’in kapalı görüşü saat 12:00 ile 12:40 arasında. 11:00’de Silivri’de oluyoruz. Üç farklı noktada arama, göz taraması, getirilen eşyaların teslimi için ayrılan süreyi de kattığınızda ancak hazır oluyoruz.
Onların kaldığı bölümde her hafta en çok getirilen “kitap” oluyor... Nedim, Ahmet ve aynı koğuşta kalan Doğan Yurdakul “okuyan-yazan” isimler. Kitaplar geliyor. İçleri inceleniyor. İlk sayfasına “görülmüştür” damgası basılıyor ve içeriye veriliyor. Kitaplar, kaldıkları koğuştaki televizyon ve günlük-haftalık gazeteler onların “beslenme kaynakları.”
Nedim’in eşi Vecide, Ahmet’in eşi Yonca, kızı, ağabeyi, gazeteci Ertuğrul Mavioğlu görüş yerindeyiz. Eşler, evlatlar konuşuyor önce. Sonra sıra arkadaşlarda. Nedim beni görünce “Orhan abi yok mu?” diye soruyor. Toplantıda olduğunu söylüyorum. “Biliyor musun Agos’u istememize rağmen bize vermiyorlar” diyor. O sırada aynı rahatsızlığı Ahmet de Ertuğrul’a aktarıyor. “Neden?” diyorum. “Cezaevine sokulmaması gereken yayınlar listesinden bahsediyorlar. Tam olarak biz de bilmiyoruz” diyorlar.
Eminim bu satırları okuyanlar bilir. Ama hatırlatmakta yarar var. Agos Türkiye’deki Ermeni toplumunun ağırlıklı olarak Türkçe yayınlanan ilk gazetesidir. Gazetenin kurucusu da Hrant Dink’tir. Geçen hafta gazetenin kuruluşunun 15. yılıydı. 5 Nisan 1996 yılından beri bu ülkede yayınlanır. Yani yayımı, basımı, dağıtımı serbest bir gazetedir.
Silivri’den ayrıldıktan sonra Milliyet’in Ankara’daki tecrübeli ismi Gökçer Tahincioğlu’nu aradım. Kendisine “Cezaevlerine sokulacak yayınlarla ilgili ne gibi bir kanun olduğunu bana anlatmasını bir de Agos için bir yasak bulunup bulunmadığını Adalet Bakanlığı’na sormasını rica ettim.
Gökçer, hemen bana ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı hakkındaki kanunu yolladı. Bu kanunun 62. maddesi aynen şöyle diyor:
(1) Hükümlü, mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla süreli ve süresiz yayınlardan bedelini ödeyerek yararlanma hakkına sahiptir.
(2) Resmî kurumlar, üniversiteler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan dernekler tarafından çıkartılan gazete, kitap ve basılı yayınlar, hükümlülere ücretsiz olarak ve serbestçe verilir. Eğitim ve öğretimine devam eden hükümlülerin ders kitapları denetime tâbi tutulamaz.
(3) Kurum güvenliğini tehlikeye düşüren veya müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan hiçbir yayın hükümlüye verilmez.
Peki neden Agos verilmiyor? Az sonra Adalet Bakanlığı’ndan Gökçer’e cevap geliyor. “Agos cezaevi yönetiminin eline ilk kez dün ulaştı. Gerekli kontroller yapıldıktan sonra bugün öğleden sonra teslim edildi.”
Bakanlık yetkililerin cevabı güzel de gerçekten Agos ilk kez dün mü gitti Silivri’ye. Orhan Dink’i bulup soruyorum. Cevaplıyor: Nedim ile Ahmet cezaevine girdiği günden beri cezaevine 5 tane Agos gitti.”
Yani 1 aydır Silivri’ye giden Agos’lar Nedim ile Ahmet talep etmesine rağmen verilmemiş. Dün gazeteciler bakanlığa “nedenini öğrenmek için telefon açmaya başladığında” teslimat yapılmış.
Ne diyeceğimi bilmiyorum.
Aklıma geçen hafta sonu Bilgi Üniversitesi’nde Rakel Dink’in yaptığı konuşma geliyor:
Bu ülkede herkes yaşlanmıyor ve yaşlanan herkes de olgunlaşamıyor. Korkular, ötekiye olan öfke, hırslar, kıskançlıklar, nefretler, önyargılar, güvensizlikler hergün bizi biraz daha küçültüyor aslında. Bizi hem yaratandan hem de özümüzden uzaklaştırıyor.