Gündem

Sabahat Tuncel: Kaçırılan çocuklar HDP, BDP meselesi değil

AKP Soma'da hesap vermedi. Gensorumuzu engelleyerek iki bakanın sorumluluğunun açığa çıkmasını engelledi

27 Mayıs 2014 18:45

Başbakan’ın Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde PKK’nın kaçırdığı iddia edilen çocukları için eylem başlatan ailelerle ilgili HDP’ye yaptığı “HDP, BDP sen ne iş yaparsın” sözlerine değinen HDP Eş Genel Başkanı Sabahat Tuncel, şu ifadelerde bulundu: "Mesele HDP, BDP meselesi değil” dedi.

Tuncel, “Zindanlar boşalsın, insanlar dağa gitmesin. Dağdakiler gelip siyaset yapsın. Ama hiçbir adım atmıyorsunuz. Sınırda halen insanlar öldürülüyor. Demokratik siyaset kanalı açık değil” diye konuştu.

HDP Eş Genel Başkanı Sabahat Tuncel, askeri vesayete karşı olduğunu ileri süren AKP'nin polisin vesayetini oluşturarak pervasızca en küçük hak talebine ve demokratik yaklaşıma sert biçimde saldırdığını savundu. Çözüm sürecinin mevcut oyalama politikasıyla yürümeyeceğinin söyleyen Tuncel, "Seçim sonrası Başbakan balkondan 'çözüm süreci kazandı' dedi. Ama ne yaptı? Somut adım atılmadı. Acilen demokratik müzakere yasası çıkarılmalı ve süreç yasal güvence altına alınmalı" dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Sabahat Tuncel, mecliste haftalık olağan grup toplantısında güncel ve siyasi gelişmeleri ele aldı. Bugünkü grup toplantısında konuşan Başbakanı hayretler içinde dinlediğini belirten Tuncel, "Başbakan her şeyi CHP'ye attı. Kendini muaf tuttu. Darbe zihniyeti AKP zihniyetinde devam ediyor. Darbeyle yüzleşmek, darbeci zihniyeti ortadan kaldırmak isteseydi Başbakan 12 Eylül Anayasası’nı ortadan kaldırırdı. AKP'nin derdi demokrasi değil, bu darbelerden kendisine çıkar üretmek. O yüzden Anayasa masasından kendisi kalktı. Yeni anayasaya ihtiyaç var dedi ama gerekeni yapmadı. Bu darbeyi kınıyoruz bir kez daha. Bu darbeci zihniyetle yüzleşeceğiz ve hesabını soracağız. Aksi halde gerçek anlamda bir demokrasi olmaz" dedi.

 

Çorum Katliamı’nın failleri halen cezalandırılmadı

 

Çorum katliamının yıldönümü olduğunu söyleyen Tuncel, "Pek çok katliamdan bahsettik bu kürsüden. Ne yazık ki devam edeceğiz. Çorum katliamının halen etkileri var, yüzleşilmedi. Alevi-Sünni çatışması denerek katliamcılar yargılanmadı. Gerçek açığa çıkarılmadı. Aşağı ve Yukarı mahalle var. Halen ilişkiler gelişmedi. Çünkü onların anıları halen çok taze. Dönemin siyasi yapılanması içinde çok önceden zemin hazırlandığını görüyoruz. Ülkücülerin yaptığı bildiriler ve arkasından yaşanan olaylar. Alevilerin yaşadığı mahallelere yönelik müdahalede 57 Alevi yaşamını yitirdi, 300'ün üzerinde yaralı oldu. Yerini terk etmek zorunda kaldılar. Bu katliamın sorumlularının açığa çıkarılarak, yüzleşme ve adalet duygusuyla mümkün olacağını düşünüyoruz" diye konuştu.

 

Nuri Bilge Ceylan'ın yumruğu mücadeleyi sürdürüyor

 

Tuncel, Nuri Bilge Ceylan'ın aldığı ödül nedeniyle kendisini kutladığını söyleyerek, "Türkiye açısından önemli bir ödül. Ödül alırken kendisi, son bir yılda yaşamını yitiren gençlere ve Soma'ya adamasını önemli olduğunu düşünüyoruz. Ceylan bizi 32 yıl öncesine götürdü. Yılmaz Güney'i hatırlattı. Güney, bu ülkenin yetiştirdiği ender devrimcilerden biriydi. Bedelini de ödedi. Eşitsizlikleri ifade etmeye çalıştı. Mahkemelerde yargılandı. Yıllarca cezaevinde kaldı. En sonunda vatandaşlıktan çıkarıldı ve Paris'te yaşamını yitirdi. Nuri Bilge Ceylan'ın yumruğuyla bu mücadeleyi devam ettirmesi önemlidir. Yılmaz Güney'i saygıyla anıyoruz" ifadelerinde bulundu.

1 Haziran'da Ağrı ve Güroymak’ta yeniden yapılacak olan yerel seçimlere değinen Tuncel, Başbakanın yerel seçimde milli iradenin kazandığını ifade etse de böyle olmadığını, şaibeli bir seçim süreci yaşandığını söyledi. Özellikle Ağrı ve Güroymak’ta BDP'nin kazanmasına rağmen AKP'nin her türlü hileye başvurduğunu, sonuç alamayınca iptal başvurusunda bulunduğunu belirten Tuncel, "İnanıyoruz ki bu seçimleri BDP kazanacak. Yerel seçimlerde sandık başına giden halkımıza başarılar diliyoruz" dedi.

Özellikle AKP'nin bakanlarının, devletin olanaklarının her türlü imkanı kullandığını belirten Tuncel, "BDP'nin parti bayraklarını indirdiğini biliyoruz. AKP'ye diyoruz ki; korkunun ecele faydası yok. Ağrı ve Norşin bizimdir, bizim kalacak. Yurttaşlarımıza sandık başına gitmeleri için çağrıda bulunuyoruz. Halen ciddi hilelerin olacağı ortada" diye konuştu.

 

‘Soma'ya dair gensorumuz engellendi'

 

Yüzlerce maden işçisinin hayatını Soma maden faciasına da değinen Tuncel, şunları söyledi: "Savcının iddiasına göre 307 işçi yaşamını yitirdi. Bu bir katliamdır. Önlenebilir bir kazaydı. AKP bunu önlemedi. Baştan beri kader olduğunu söyleyerek herkesi susturmaya çalıştı. Tepkiler AKP'ye geri adım attırdı. Denetimler yapılıyor gibi görünüyor. Ancak siyasi sorumlusu AKP hesap vermedi. Gensorumuzu engelleyerek iki bakanın sorumluluğunun açığa çıkmasını engelledi. Sadece patron ve teknisyenler değil siyasi sorumlu AKP'dir. 13 Mayıs'tan bugüne çıkan kuralsızlık ve denetimsizlik. İşçiler politikleşti, sokakta direniyor. Maden-İş yönetimi de istifa etti. Kutluyoruz işçileri. Sarı sendikacıların işçinin hakkını savunacak düzeye gelmiştir. Soma'nın peşini bıkmayacağız. Çünkü AKP, bunu unutturacak."

 

Roboskî halen adaleti bekliyor

 

882 gün gecen Roboskî katliamının unutturulmaya çalışıldığını kaydeden Tuncel, sorumlular hakkında yargının yakalama kararı çıkarmamasını eleştirdi. Tuncel, AKP'nin halen bunun hesabını vermediğinin altını çizdi.

 

'Soma'nın sorumluları cezalandırılmalı'

 

İşçi katliamlarına değinen Tuncel, onlarca işçinin ölümünün hesabının verilmediğini, cezasızlığın olduğunu söyledi. AKP'nin karnesine bakıldığında hesap vermeyeceğini bildiklerini ifade eden Tuncel, "Başbakan o koltukta rahat oturmayacak. Ahkam kesiyor. Siyasi sorumluluk onda değil ana muhalefet partisi gibi konuşuyor. Başbakan tek kişilik bir tiyatroda oynuyor. Muhalefet de iktidar de kendisi gibi kendisi oynayıp kendisi söylüyor. Sadece Soma değil tüm madenler durdurulmalı. Tedbirler alınmalı. İşçilere maaşları işsizlik fonundan ödenmeli. Soruşturmanın bir an önce gerçekleştirilerek, siyasi sorumluların cezalandırılması gerekiyor. Soma'ya ilişkin gündemimizi devam ettireceğiz. Sadece Soma değil, bir daha işçi ölmesin diye önemli" diye konuştu.

Ege'deki depremden yaralananlara geçmiş olsun dileklerinde bulunan Tuncel, "Çünkü Başbakan kader diyor ya. O nedenle önlemlerin alınması gerekiyor. İnsanların depremden korunacağı mekanların da ranta açıldığını öğrendik. AVM'lerle bu alanlar ranta açılmış durumda. Hükümeti uyarıyoruz; yarın büyük depremle karşılaştığımızda kader demenizi kabul etmeyeceğiz. Deprem vergisi toplanıyor. O paralar nerede kullanılıyor? Halk için kullanın. İstanbul'daki bir deprem faciaya neden olabilir. Depremle ilgili tedbir alıyormuş gibi gösteren AKP depreme değil kentsel rantı geliştirmeye çalışıyor" ifadelerinde bulundu.

 

'AKP, pervasızca saldırıyor'

 

Tuncel, ihlalleri, hükümetin baskı politikalarını konuşmak durumunda olduklarını belirterek, muhalefet edecekleri yerin meclis olduğunu söyledi. Okmeydanı'nda Berkin Elvan ve Soma'dakileri anmak için toplanan gruba saldıran polisin Uğur Kurt ve Ayhan Yılmaz'ın öldürüldüğünü belirten Tuncel, "Bu bir kaza değil. AKP hükümetinin polis devletine dönüşmesinin göstergesi. AKP pervasızca saldırıyor. Çılgınca sağa sola ateş ederek bu durumdan kurtulmaya çalışıyor. Uğur Kurt'un yanında Cemevi başkanının hedef olduğu iddiası var. Aleviler kendini güvende hissetmediler hiç. Başbakan çatışma yaratılmak isteniyor derken bile ayrımcı dil kullanıyor. Ali’siz Alevi diyor. Sen saygı göstermek durumundasın. Bunu demek bile Alevileri ayıran, iyi Kürt kötü Kürt gibi ayrımların yansıması. Başbakan Alevi açılımı yapacakmış. Açılım yapmayın. Açılım yaptınız cezaevleri açıldı. Sizin açılımlarınız ölüm getirdi" dedi.

 

İstanbul'da OHAL var

 

AKP'nin Okmeydanı'ndaki halkı boşaltmak istediğini, zorunlu göçle çoğunluğu Alevi olan insanları ayrıştırmanın peşinde olduğunu söyleyen Tuncel, sözlerini şöyle sürdürdü: "Toplumu nasıl birbirine düşman ederiz, yan yana gelmelerini nasıl engelleriz diye toplum mühendisliği yapıyor. Buna fitne mühendisliği de diyebiliriz. Berkin Elvan'ın elinde sapan vardı diyor. Yüzünde maske vardı diyor. Bu ülkenin Başbakanı değil misiniz? Güvenlikten sorumlu değil misiniz? İnsanlar sapan alıp taş atıyorsa orada suç varsa bizde ne kadar var diye düşünün. İnsanlar niye isyan edip yürüyüş yapıyor? İstanbul'da OHAL var. Demokratik Özerklik istedik ama İstanbul'da faşizmi istemedik. Her şeye gazla copla müdahale ediliyor. Başbakan Almanya'daki protestolarda alınan önlemleri örnek alsın. Hiç insan yaralanmadı. Böyle örnek gösterin."

 

Başbakan Gezi'yi anlamak istemiyor

 

Türkiye'nin 90 yıldır böyle yönetildiğini söyleyen Tuncel, "Aman komünistler, Kürtler, feministler, Aleviler, solcular geldi deniyor. Yarın Gezi'nin yıldönümü. Ne oldu da Gezi oldu? 12 ağaç için eylem yaptılar, söküp başka yere dikecektik diyor. Başbakan anlamamışsın. Mesele 12 ağaç değil. Oraya AVM dikecektin, olmadı topçu kışlası dikecektin. Anlamak istemiyorsun. Gezi direnişine neden olan şey, 3 milyon resmi rakama göre insan aynı anda sokağa çıkıyorsa mesaj var demektir. Başbakan bunu okusun. Faiz lobisi, dış mihrak diyerek Gezi'nin talebini görmezden geldi. Gezi en demokratik barışçıl eylemdi. Yan yana gelmez denilen birçok kesim vardı. İstedikleri adalet, demokrasi ve eşitlik. AKP bunu şiddetle bastırmaya çalıştı. 8 insan yaşamını yitirdi" dedi.

Gezi direnişi sürecinde yaşamını yitirenlerin bir kişi dışında Alevi olmalarının tesadüf olmadığını ifade eden Tuncel, şöyle konuştu: "Eskiden toplu yapılıyordu Alevi katliamları. Şimdi tek tek yapılıyor. Okmeydanı cem evi başkanının hedef olduğu iddiaları bu nedenle önemli. GBT'si olanlar ölümü mü hak ediyor? Bu kabul edilebilir mi? Başbakanın da GBT'si var. Cezaevinde kaldı. Toptan insanları düşman ilan edip kendi sorumluluğunu görmeyerek ülkeyi karıştırmak istiyorlar diyeceksin. Bu ülkeyi karıştıran Başbakanın dili, üslubu ve tavrıdır."

 

Askeri vesayete karşı AKP, polis vesayeti oluşturdu

 

AKP'nin demokratik adımlar attığı iddialarına değinen Tuncel, "2007'de PVSK'de değişiklikler yapıldı. Askeri vesayetle mücadele ettiğini söyleyen AKP, asker yerine polisi getirdi. O polisler bu yetkiyi kullanıyor. Gaz bombası sınırsız. Gerçek silah kullanılıyor. Barışçıl gösterilere niye silahla gidip, şiddet uyguluyorsunuz? 2013'de 24, 2014'de 5 kişi yaşamını yitirdi. Diyarbakır'da kaçtı diye ateş edilerek öldürülen Özgür'ün katiline ceza verilmedi. Ethem Sarısülük davası yine ertelendi. Öldüren polis görev başında. Cezasızlık politikası da ölümlerin artmasına neden oluyor" ifadelerinde bulundu.

 

'Sürece dair sadece Sayın Öcalan bilgilendiriyor'

 

Bu tablonun Türkiye'nin neden bu halde olduğunu gösterdiğini söyleyen Tuncel, "Başbakan kendisi dışında kimsenin barış istemediğini söylüyor. Bunlar yalan. Başbakana göre herşeyin iyisini kendileri bilir, onun dışındaki herkes düşman. Kürt sorununa yönelik yaklaşım da böyle. Faili meçhuller var dedik. Binlerce insan yaşamını yitirdi. 4 milyon Kürt zorunlu göç ettirildi. Ama Kürtler varım dedi. Kendi dilim, kültürüm ve kimliğimle bir gelecek kuracağım dedi. Halkları da demokratikleştireceğim dedi. Çözüm süreci başladı. AKP'liler 'süreç devam ediyor' diyor. Seçim sonrası Başbakan balkondan 'çözüm süreci kazandı' dedi. Ama ne yaptı? Süreci başlatan Başbakan değil, Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan'dır. Bunu geliştirmek hepimizin sorumluluğu. İmralı'daki görüşmeler nasıl gidiyor? Tartışmalar nedir? Sayın Öcalan heyetimizle birlikte kamuoyunu bilgilendiriyor" dedi.

 

'Çözüm süreci yasal güvenceye alınsın'

 

Demokratik siyasetin önünün açılmasında Kürt hareketinin yaklaşımının net olduğunu ifade eden Tuncel, "Üç aşamalı süreçte birinci adım Kürt hareketin güven verici adımıydı. Devletin de yapması gereken buydu. Sayın Öcalan'ın çağrısıyla güçlerini sınır dışına çekti Kürt hareketi. Hükümetin yargı paketleri ise kendini güvence altına almak dışında hiçbir adım atmadı çözüm için. Cezaevleri doldu. Kalekollar yapıldı. KCK davaları hukuki değil siyasidir. Bir kısım arkadaşımız halen bırakılmadı. Hatip Dicle vekilimizdir halen cezaevinde. Davalar devam ediyor. Anlamak mümkün değil. Hukuksuz aldılar, hukuksuz bırakıyorlar. Çözüm süreci bağlamında yasa çıkarma yok. Çözüm sürecini zora sokacak eylemler yapılıyor. Halkımız 4 gündür direniyor. Olaylar yaşanıyor. Halk savaş olmasın diye çadır kurmuş. Tüm yollar kapatılmış. AKP'nin buna ilişkin bir tek sözü yok. Madem çözüm diyorsunuz niye kalekollar yaparsınız? Yapmanız gereken demokratik müzakere yasasını çıkarmak ve demokratik siyaset alanını açmaktır" dedi.

Başbakan’ın Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde PKK’nın kaçırdığı iddia edilen çocukları için eylem başlatan ailelerle ilgili HDP’ye yaptığı “HDP, BDP sen ne iş yaparsın” sözlerine değinen Tuncel, şu ifadelerde bulundu: "Mesele HDP, BDP meselesi değil. Zindanlar boşalsın, insanlar dağa gitmesin. Dağdakiler gelip siyaset yapsın. Ama hiçbir adım atmıyorsunuz. Sınırda halen insanlar öldürülüyor. Demokratik siyaset kanalı açık değil. Sayın Öcalan ile görüşen MİT heyetini güvence altına aldınız. Ama bizim heyetimizi almadınız. Yarın ne varsa yapmaya hazırız. Halkımızla birlikte nöbet tutacağız. Artık gençler ölmesin istiyoruz. Sorumluluk AKP hükümetinindir. Başka yerlere atmakla olmaz. Başbakan barış annelerine atıfta bulunuyor. Başbakan yine anlamamış. O insanlar kaç yıldır gerilla ve asker ölmesin diye oturuyor. Dikkate almadınız. Kayıplarını sorarken barış olsun diyorlar. Aksi işler yapıyorsunuz."

 

'Kalekolları VE Rojava sınırını sorgulayacağız'

 

Paris katliamına ilişkin ses kayıtları olduğunu söyleyen Tuncel, Başbakanın o dönemdeki "süreci bozmak istediler" açıklamasına dikkat çekti. Neden hesap sorulmadığını soran Tuncel, "Bunun hesabını vermeden demokratik barış geliştirebilir mi? Buradan bir kez daha katliamda yaşamını yitirenleri anıyoruz. AKP'nin sürece yaklaşımının yansımasıdır bu. Süreçte iki talebimiz olsun. Demokratik müzakere yasası çıkarılsın ve taraflar eşit olsun. Geniş kesimler katılsın dedik. Yapmadılar. Yerel yönetim, sivil toplum yasasıyla süreç garanti altına alınsın diyoruz ama bir şey yok. Süreci oyalamakla gitmeyeceğinin altını çiziyoruz. Başbakan samimi ve iradesi varsa gerekli adımları atın. Samimiyetinizi sorgulayacağız. Kalekol yapımlarında ve Rojava sınırında sorgulayacağız."

 

Sınırda bir kadın daha katledildi

 

Rojava'da 4 yılda 100'ü aşkın sivilin sınırda katledildiğini söyleyen Tuncel, "İnsanlar iç organları parçalanarak işkenceyle katledildi. Sınır tellerine asıldı" diyerek yapılan katliamlara dikkat çekti. Daha dün sınırda Şua Hüseyin El Ubeyt adlı kadının katledildiğini belirten Tuncel, "Bu yargısız infaz. Kabul edilir durum değil. Sınırı çetelere açıyor, sivillerin geçmesi konusunda her türlü engel var. Türkiye'de değil, sınırda uyguladığı politikaya karşı Davutoğlu'nu göreve çağırıyoruz. Kabul etseniz de etmeseniz de komşularınız Kürtler. Rojava kantonu yöneticileri iyi ilişkiler geliştirme istiyor. Çatışma istemiyor. Ama sorunlar devam ettiği sürece çözüm sürecinin riske girdiğini söylemek istiyoruz. Uyarmak görevimiz. Bıktık artık, barış olsun istiyoruz. Tek taraflı adımlarla çözüm olmuyor. 7 defa ateşkes ilan edildi. Sonuçsuz kaldı. Bu kez bu değerlendirmeyi iyi yapmak gerektiğini düşünüyorum. Bir günde çözülmez ama yaklaşım ve çözme iradesi önemli" dedi.

Kayıplar Haftası'na da değinen Tuncel, "İnsan hakları savunucuları, kayıp yakınları mücadelesini yürütüyor. Mücadelenin en önemli temsilcileri barış anneleri. 200 hafta eylem yaptılar. Baskı politikaları, tehdit ve gözaltılarla kayıp yakınları ara verdi eylemlerine. 2009'da yeniden eylemlerine başladılar. Birçok yerde oturma eylemleri yapılıyor. Başbakan demokratik açılım sürecinde gündeme göre konuşuyor ve sonra hatırlamıyor bu konuşmalarını. 2010'da Dolmabahçe'de bir grup sivil toplum kuruluşu kadına Arjantin'de barış annelerini örnek vermişti. Onların mücadelesini anlattı. Arjantin'deki benzer mücadeleyi kendi ülkesinde yürütenler için, 'onlar kim' diyerek cumartesi annelerini 'terörist' ilan etti! Elinde belgesi olanların yardımcı olmasını isterken cumartesi annelerinin istismar edildiğini söyledi. Bu insanların çocukları muhalif, komünist diye katledildi. Politik nedenlerle gözaltına alındı. Arkasında kim var diyor. Halen hesap sorulmuş değil. Faili meçhuller buradan cesaret alıyor. Musa Çitil davasında görüldü. Cezasızlık politikasıyla nasıl yüzleşeceksiniz?" ifadelerinde bulundu.