Sabah gazetesi yazarı Hilâl Kaplan, Özgür Gündem gazetesinin PKK’nın yayın organı olduğunu kanıtlamak için elinden geleni yaptığını belirterek, gazeteyle dayanışmak için bir günlüğüne Eş Genel Yayın Yönetmenliği yaptıktan sonra tutuklanan Şebnem Korur Fincancı, Ahmet Nesin ve Erol Önderoğlu’nun da PKK’nın halkla ilişkiler elemanı olduğunu iddia etti. Kaplan, radikal İslamcı terör örgütü IŞİD’in Türkiye’de gazete çıkarıp örgütün lideri Ebubekir El Bağdadi’nin gazetede köşe yazmasının ve canlı bomba eylemlerine methiyeler düzülmesinin basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceğine dikkat çekerek, “Özgür Gündem de bu bağlamdan farklı okunamaz” dedi.
Hilâl Kaplan’ın bugün (24 Haziran 2016) yayımlanan “Özgür Gündem nedir?” başlıklı yazısı şöyle:
Özgür Gündem dediğimizde, bu güne kadarki yayınlarında, "Biz, PKK'nın yayın organıyız" yazmak dışında, öyle olduğunu kanıtlamak için elinden geleni yapan bir 'gazete'den bahsediyoruz.
Özgür Gündem dediğimizde, PKK yöneticileri Mustafa Karasu, Bese Hozat ve Duran Kalkan'ın yazı yazdığı, köşelerinden PKK'nın yeni 'stratejileri'ni anlattığı, gençleri ölüme çağırdığı bir 'gazete'den bahsediyoruz!
Özgür Gündem dediğimizde, toplumu kin ve düşmanlığa sevk etmek için elinden geleni ardına koymayan, ölümleri sevinçle karşılayan bir katliam gazetesinden bahsediyoruz. Hatırlayın, Ankara'da, 13 Mart'ta gerçekleşen canlı bomba saldırısında, 37 vatandaşımız hunharca öldürülmüş, 125 vatandaşımız yaralanmıştı. Ertesi gün Özgür Gündem, hangi manşetle çıktı dersiniz? "Newroz'un ayak sesleri!" Nitekim manşet üzerine anında soruşturma başlatılmıştı ve mezkûr güruh bunu bile 'ifade ve basın hürriyeti'ne müdahale olarak yorumlamıştı.
Özgür Gündem dediğimizde, kadın, çocuk, ihtiyar demeden, hastane, okul, anaokulu, ambulans demeden saldıran teröristleri "Şehitlerimizle varız" manşetiyle öven bir 'gazete'den bahsediyoruz. Özgür Gündem dediğimizde, Bese Hozat'ın 'Devrimci halk savaşı' ilanı veya Murat Karayılan'ın 'Aklınızı başınıza alın' tehditleri gibi PKK yöneticilerini manşetten yücelterek veren bir 'gazete'den bahsediyoruz.
Şimdi kendilerine gazeteci veya insan hakları savunucusu diyenler bu 'gazete'yle dayanışmak için 'nöbetçi yayın yönetmenliği' diye bir uygulamaya katıldılar. Ki bu uygulama, PKK'nın tabanına 'mağduruz' mesajı verip, hareketlendirmek için ortaya attığı yeni bir strateji; katılanlar da PKK'nın halkla ilişkiler elemanıdır.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi, gerçekten hiçbir sınır tanımadıklarını kanıtlarcasına bu kampanyaya destek olup tutuklandı. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon da, mevzunun bu yanından habersiz serbest bırakılması çağrısında bulundu.
Keza Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Şebnem Fincancı Korur da, insan haklarını ayağının altına alan, insanlık düşmanı bu manşetleri atan gazeteye sahip çıktı. İki sene önceye dek Kürt düşmanlıkları tescilli olan bazı isimler de Erdoğan düşmanlığından PKK yalakalığına geçiş yaparak Özgür Gündem'e destek oluyorlar.
DAEŞ'in, "Dabık" gibi Türkiye'de çıkan bir gazetesi olduğunu, Bağdadi'nin orada köşe yazdığını, o gazeteden canlı bombalı eylemlerine methiyeler düzüldüğünü hayal edin. Bu, 'ifade ve basın özgürlüğü' kapsamında mı değerlendirilirdi, yoksa Türkiye böyle bir yayını çıkartmasına izin verdiği için yerden yere mi vurulurdu? Özgür Gündem de bu bağlamdan farklı okunamaz. Ancak Türkiye, PKK eliyle içeriden ve dışarıdan sıkıştırılmak istendiği için bu muameleye maruz bırakılıyor.
En azından siz kafanızı karıştırmalarına izin vermeyin!