Sabah yazarı İsmail Bülent Kahraman, Moody's'in Türkiye notuna ilişkin olarak, "Türkiye daha işin başından itibaren Batı'nın yaklaşımını, mesela AB'nin sürdürdüğü tutumu, tepeden tırnağa, kökü çok daha öncelere giden 'siyasal' bir tavır olarak nitelendirirken şimdi Moody's tarafından açıklanan notu 'siyasaldır' diye karşılamanın, nitelendirmenin, yermenin anlamı olamaz. Saflık sayılır" görüşünü dile getirdi.
Kahraman'ın Sabah'ta "Moody’s notu siyasal ama..." başlığıyla yayımlanan (26 Eylül 2016) yazısı şöyle:
Moody's Türkiye notunu açıkladı ve kıyamet koptu.
Aslında ekonomiyle ilgili yakın dostlarım için de, onlardan dinlediklerimle benim için de sürpriz olmadı. Kısacası bekleniyordu bu sonuç.
Notun düşürülmesini az çok beklediğimden şaşırmadım ama ardından Türkiye'de başlayan 'siyasaldır' yaklaşımı beni gülümsetti.
İçimden iki şey söyledim. Önce 'malumu ilam' ('ilan' değil) dedim. Sonra da 'ha şunu bilseydik...'
***
Aslında bu iki söylediğim birbirinin aynı olmasa bile birbirini tamamlayan kavramlar.Büyük not kuruluşlarının ne derecede politik oldukları, olabilecekleri artık bütündünyanın bildiği bir gerçek ve bu konuda yapılmış filmler var. Son 2008 Amerikan ekonomik krizinde not kuruluşlarının etkisi, manipülasyonu şimdi başlı başına bir tartışma konusu.
Daha ileri gitmeden hemen belirteyim ki, evet, doğrudur, bu kurumlar manipülasyon yapar, yapmaktadır ama hepsi bu kadar değil. İşin teknik yanları da söz konusudur. Nitekim bu işleri daha iyi bilen Bakan Mehmet Şimşek'in verilecek en iyi cevap yapısal reformlardır demesi son derecede önemli. Gerçekten de Türkiye'nin kısa sürede yeni ekonomik hamlelerle ortaya çıkması gerekiyor.
***
Şimdi gelelim 'siyasaldır' feryatlarına. Elbette siyasaldır bu karar, başka ne olacaktı? Ama bunda şaşacak bir şey yok. Zaten Türkiye, şu veya bu kanat ve kesimleriyle, Batının bizimle bizim Batıyla ilişkimizi siyasal bir ilişki olarak nitelendirmiyor mu?Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Amerikalılarla yaptığı son temaslarda sergilediği tutumun, girdiği tartışmaların tümü, o ülke ve yönetimin Türkiye yaklaşımlarındaki 'siyasal' boyuta gösterilmiş bir tepki değil mi?
Bu gerçek ortadayken ve Türkiye daha işin başından itibaren Batının yaklaşımını, mesela AB'nin sürdürdüğü tutumu, tepeden tırnağa, kökü çok daha öncelere giden 'siyasal' bir tavır olarak nitelendirirken şimdi Moody's tarafından açıklanan notu 'siyasaldır' diye karşılamanın, nitelendirmenin, yermenin anlamı olamaz. Saflık sayılır.
İşler bu noktaya gelmişken ve buraya varacağı belliyken, yapılması gereken yakınmak değil. Zaten yakınıyoruz. Zaten tutumun manasını, kapsamını biliyoruz.
***
Bu şartlar altında Türkiye'nin yeni bir politika geliştirmesi şart.
Yeni bir politikanın koşulları herhalde biri daha kolay (ama zor) diğeri daha zor (ama kolay) iki noktaya istinat etmelidir.
Birincisi, Türkiye, Batı tarafından, bilhassa 15 Temmuz sonrasında bizim içeride bildiğimiz hususlar hiçe sayılarak ele alınıyor. Tutuklamalardan işten çıkarmalara kadar uzanan geniş yelpaze Batı tarafından bir paralel örgüte karşı sürdürülen mücadeleden çok farklı bir gözle değerlendiriliyor. Bunun aşılması şart. Ve itiraf edelim, bugüne kadar bu konuda yapılanlar hiç mesabesindedir. Bunun anlatılması gerek. O arada da Türkiye'nin hukuk ihlalleri yapmayan bir ülke olarak davranması şart. Kolay ama zor dediğim budur.
İkincisi, Batıyla olan ilişkimizin 200 yılı aşkın tarihidir. Bu ilişkiyi yeni bir raya, hem de bu hükümet eliyle, oturtmanın zamanı geldi geçiyor. Yeni ilişkinin parametreleri ayrıca konuşulmaya muhtaçtır. Ama zorunludur.
Türkiye Batı tarafından OD'lu görülen ama OD'ya bırakılmayan, bilhassa ODİslamilişkisinden koparılmak istenen bir ülkedir. Bilhassa bu husus bir kere daha irdelenmedir. Yeni bir Batı politikasına geçilmelidir. Zor ama kolay dediğim de budur.
O zaman Moody's de diğerleri de notunu değiştirecektir.