Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Boğaziçi Üniversitesi'ne AKP'den belediye başkan ve milletvekili aday adayı olan Prof. Dr. Melih Bulu'yu rektör olarak atamasını eleştirdi. Karamollaoğlu, "Şu anda yandaş tayini bir kural haline geldi geçmişte AK Parti’de aday olduysanız, sivil hayata döndüğünüzde size itibar ediliyor. Boğaziçi gibi bir üniversiteye bu şekilde tayinlerin doğru olmadığı kanaatindeyim." görüşünü savundu.
Karamollaoğlu basın toplantısında, "Cenab-ı Hakk’ın yeni yılımızı, hayırlara vesile kılmasını canı gönülden temenni ediyorum. İnşallah içinde bulunduğumuz Covid 19 salgın musibeti başta olmak üzere, sıkıntılarımızı geride bıraktığımız bir yılı hep beraber geride bıraktığımız günlere kavuşmayı temenni ediyorum." dedi.
Karamollaoğlu, "Hayattayken kendisini tanımaktan memnuniyet duyduğum, çok takdir ettiğimiz bir şahsiyet olan, Muhterem Mehmet Akif İnan Bey’i vefatının 21. Sene-i devriyesinde, rahmetle anmayı bir vazife biliyorum. Hem iyi bir insan olarak hem de bir mütefekkir olarak kendisini her zaman hayırla yâd edeceğiz." diye konuştu.
"Dünyanın en önemli problemlerinden birisi iklim krizi"
Karamollaoğlu, "2021 yılının ilk basın toplantısında bir hususa dikkatlerinizi çekmek istiyorum.Bugün içinde bulunduğumuz dünyanın en önemli problemlerinden birisi de şüphesiz, iklim krizidir. Ocak ayının içerisinde olmamıza rağmen kar yağmasını geçtik doğru düzgün yağmur bile yağmıyor. Mevcut hava şartları bizi tedirgin ediyor ve böyle giderse Allah muhafaza su sıkıntısı çekileceği ise aşikar. Sadece ülkemizde değil, bütün dünyada artan etkiye sahip olan, iklim değişikliklerine karşı ciddi bir tedbir alınması zaruret haline geldi. Açlık, kuraklık ve göç probleminin önüne, ancak bu tedbirlerle geçilebilir. Bunun da en önemli adımı doğaya saygı duymak ve korumaktır. Maden alanları için, rant ve para kazanmak için ormanların yok edilmemesidir. Çevre için şu dört unsur çok önemlidir; hava, su, toprak ve ormanlarımız. Eğer çevreyi korumazsak ülkemiz yaşanamaz hale gelir. Unutmayınız ki; nefes alamadan paranızı sayamazsınız." açıklamasını yaptı.
"Boşa giden her bir damla suyun, geleceğimizi tehdit ettiği şuurunda olmalıyız"
Karamollaoğlu, "İşte bu sebepledir ki; karşı karşıya kalmaktan endişe ettiğimiz su problemi ile ilgili hem milletimize hem yetkililere seslenmek istiyorum. Bizim inancımız göl kenarında abdest alsan dahi suyu israf etmeme anlayışına dayanır. Bu sebeple su israfının önüne geçilmesi elzemdir. Bir damla su hayat kurtarır mantalitesi ile belediyelerin de, iktidarın da vatandaşı su tasarrufuna yönlendirmesi icap eder. Vatandaşlarımız kendi şahsi hayatlarında su kullanımına çok daha fazla hassasiyet göstermelidir. Boşa giden her bir damla suyun, geleceğimizi tehdit ettiği şuurunda olmalıyız.Yetkililere düşen ise doğal dengeyi bozan adımlardan kaçınılması, ormanlarımızı, su kaynaklarını, toprağımızı muhafaza edilmesidir. Bakınız; 2019 yılında en az 75 bin hektar orman ekosistemi tümüyle yok edilmiş, çeşitli düzeylerde zarar görmüştür. Buna karşılık, toplam 30 bin 349 hektarda yeni orman ekosistemi oluşturma çalışması yapılabilmiştir. Bu verilere göre, ülkemizde yalnızca 2019 yılında 45 bin hektar orman ekosistemi azalmıştır. Bu veriler endişe vericidir, içinde yaşadığımız iklim krizinin de sebeplerinden birisidir." ifadesini kullandı.
"TÜİK, Cumhurbaşkanı'nı üzmeyen istatistikler kurumuna dönüştü"
Karamollaoğlu şunları kaydetti:
Bizim en önemli konularımızdan bir tanesi; bu sene başı için memur maaşlarına yapılacak zamdır. Bunun için de hep TUİK rakamlarına atıfta bulundu. Fakat TÜİK, Sn. Cumhurbaşkanı’nı üzmeyen istatistikler kurumuna dönüştü. Bunun gerçeği yansıtmadığını herkes biliyor… Vatandaşta bu rakamlara itibar etmiyor. Kendi cebi nasıl yanıyor bunu millet görüyor. Yumurta, 1,5 TL… Ayçiçek yağı %110 zam yapılmış… Köprülere, otoyollara zam %26 zam… Doğalğaza, elektriğe zam %35 zam…Memur maaşına yapılan artış % 7.36 Emekli aylıklarına yapılan artış %8.36
"Zam oranları iktidarın perişanlığını gösteriyor"
"Bu zamlar iktidarın perişanlığının halini gösteriyor. Ama bir atasözü var, tok açın halinden anlamaz, derler. Sn. Bakan’ın karnı tok olduğu için bu tip meselelerde “bu memlekette yoksulluk yok” diyebiliyor. Bakan böyle bir mantıkla konuya yaklaşıyorsa, bu meseleyi çözmesi kesinlikle mümkün değil. Bundan dolayı, bugünkü şartlar altında, iktidarın bizim meselelerimize derman olacak tedbirleri alabileceğine ihtimal vermiyorum. Bu iktidarın ekonomi politikası sakat ve yanlış!
"Başörtüsüne dil uzatmak kimsenin haddi değil"
Ortalıkta fol yok yumurta yokken, bir kişi kalkıyor “efendim ben başörtülü hakimden adalet beklemem” diyebiliyor. Allah akıl fikir versin… Biz geçmişi yaşadık, kimse geçmişi unutamaz.28 Şubat’tan sonra Türkiye’de başörtüsü taktığı için tahsil yapamayan on binlerce genç kızımız olduğunu biliyoruz. Başlarını açsınlar diye ikna odaları kuruldu. Sen inançsızsan, bana ne! İlla senin gibi inanmak mecburiyetinde miyiz?
Bu iddialarda bulunanlar şunu bilsinler, bugünkü iktidara en büyük desteği bu tavırları ile veriyorlar. İktidara birçok hanım kardeşimizin destek vermesinin sebebi ne? Bunlar gider de, diğerleri gelirse perişan oluruz, diyerek hareket ediyorlar. Bu noktada, bazıları var ki iktidara karşıymış gibi tavır sergiliyor ama iktidara en büyük desteği veriyor. İnsan hakkı denilen bir mefhum var, fikir düşünce özgürlüğünden hep bahsediyorsunuz ama bir de insan hakkı olarak inanç hürriyeti var. Bunu idrak edemeyen Türkiye’ye hayırlı bir iş yapamaz.
Bir başka açıdan bakıyorsunuz, ihtilal söylentileriydi, felaket söylentileriydi… Bunlara sadece hadi oradan diyoruz. Başörtüsüne takınılan bu tavrı da çağdışı olduğu kanaatindeyiz. Kimse kimseyi kendisi gibi inanmaya, davranmaya zorlayamaz. Hâlâ aradan bu kadar zaman geçmiş olmasına rağmen bu zihniyeti değiştirmeyen kişilerin kafalarını ellerinin içine alıp düşünmeleri gerekir kanaatindeyiz.
"Boğaziçi gibi bir üniversiteye bu şekilde tayinlerin doğru olmadığı kanaatindeyim"
Bu ülkede barış ve huzurun olması için birtakım prensiplerimiz var. Birinci prensibimiz ülkemizdeki şu kaos ortamı ortadan kalksın, birbirimizi hainlikle, düşmanlıkla itham etmeyi bir kenara bırakalım.
Meselelerimizi akıl çerçevesinde müzakere edelim. Böyle bir ortam doğmadan, sorunlarımızı çözemeyiz. Bunun da hemen arkasından fikir ve düşünce hürriyeti gelir. Bunun arkasından da adalet ve liyakat gelir. Siz devleti yönetirken adalet ve liyakati ön planda tutmazsanız yine kaos olur.
Belli bir makama bir kişi tayin edilirken o makamda bu millete hizmet etsin, bulunduğu müesseseyi düzgün idare etsin istiyorsanız ehliyete önem vereceksiniz. Yandaş tayininden vazgeçeceksiniz. Bundan dolayıdır ki siz belirli mevkilere sizinle siyasi bağı olanları tayin etmeyi önemserseniz çok büyük hatalar yaparsınız.
Şu anda yandaş tayini bir kural haline geldi geçmişte AK Parti’de aday olduysanız, sivil hayata döndüğünüzde size itibar ediliyor. Boğaziçi gibi bir üniversiteye bu şekilde tayinlerin doğru olmadığı kanaatindeyim. Eskiden de bu konuda birçok kez hatalar yapıldı.
Onun için şöyle bir teklifimiz var; Rektör atamalarının, Üniversite Mütevelli Heyetleri oluşturulsun, onların tercihleri ile atamalar yapılsın. Burada şu hususu da ifade etmek istiyorum, bu konuya tepki gösterenler belirli bir usul dairesinde bunu icra etmeleri gerekir.
Kaosa meydan verecek tepki göstermek tepki değildir, şiddete vesile olacak tepkiler doğru değildir. Bu tip noktalarda terör örgütlerinin ülkemizi kargaşaya sokmaya çalışan bazı kesimlerin oyununa gelmekten mutlaka kaçınılmalıdır. Ama iktidar tepkilerin hepsini aynı göstermeye de başvurmalıdır.