Belarus'un başkenti Minsk, Ukrayna krizinde diplomatik çabaların adeta kalbi konumunda. Geçen yıl ağustos ayında Ukrayna Devlet Başkanı Poroşenko ile Rus lider Putin ilk kez burada buluşmuştu. Eylül ayında Kiev hükümeti ile Rusya yanlısı ayrılıkçılar, yine aynı kentte bir barış planı üzerinde uzlaştı. Böylece Donetsk ve Luhansk halk cumhuriyetlerinin liderleri Minsk'te ilk kez meşruluk kazandı. Ancak müzakereler kesildi, ayrılıkçılar taarruz başlattı ve Ukrayna'nın doğusunda çatışmalar şiddetlendikçe şiddetlendi. Minsk bugün yine önemli bir zirveye ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor.
Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier de dörtlü buluşmanın önemini dün şu sözlerle ifade etti: “Tüm katılımcılar bilmelidir ki, yarın çatışmanın yumuşatılması açısından, silahların susmasına giden yolda ilk önemli adımı atmak için büyük bir fırsata sahip olacağız. Ama bir kez daha vurgulamak isterim ki henüz hiçbir şey kazanılmadı. Zirvenin yapılıyor olması başarılı olmasını beraberinde getirmiyor. O nedenle Moskova ve Kiev'den bunu ciddiye almalarını ve bahsettiğim bu şansı askeri çatışma tehdidini göz önüne alarak bu fırsattan istifade etmelerini bekliyorum ve diliyorum.”
Hem Ukrayna hem Rusya ile dostane ilişkiler
Minsk'in tercih edilmesi tesadüf değil. Belarus, Ukrayna krizinin başlamasından beri nötr bir görünüm çiziyor. Yaklaşık 1 yıl önce Kırım'ın Rusya tarafından ilhak edilmesi öncesinde Belarus Devlet Başkanı Aleksander Lukaşenko Ukrayna'nın toprak bütünlüğünün korunmasını destekledi. Ardından Kremlin'den farklı olarak Ukrayna'yı hemen tanıdı. Mayıs ayında Poroşenko'nun seçim başarısını kutlayan ilk isimlerden biri de Lukaşenko oldu ve Kiev'deki devir teslim törenine davet edildi. Geçen yıl aralıkta tekrar Kiev'e bir ziyarette bulundu ve Poroşenko ile müzakerelerde bulundu.
Belarus'un uzun yıllardır Moskova'nın yakın bir müttefiki olduğu ise sır değil. Ülke, eski Sovyet cumhuriyetlerinin içinde yer aldığı Avrasya Ekonomik Birliği'nin kurucu üyelerinden biri. Öte yandan Rusya ile Belarus arasında yakın bir askeri işbirliği de söz konusu. Belarus, Rusya'nın domine ettiği Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nün bir üyesi. Rusya'nın Belarus'ta bir radar istasyonu bulunuyor. Moskova 2016 yılına kadar da Bobruisk kentinde kendi hava üssünü kurmak istiyor. Belarus tüm bu özellikleriyle Batı ile Rusya arasındaki müzakerelerde bir rol oynuyor.
Zirvede ne gündeme gelecek?
Alman Rus Forumu Başkanı, eski Sosyal Demokrat siyasetçi Matthias Platzeck Minsk'teki zirvede hangi konuların gündeme gelebileceğine dair şunları söylüyor: “Sanırım öncelikle bugünkü güncel çatışmalı gidişatın durdurulması gündeme gelecek. Bir sınır hattı oluşturulması konusu var, barış birliklerinin gönderilmesi konusu var. Eğer bu yapılacaksa, bu birlikleri kim konuşlandıracak. Tüm bunların açıklığa kavuşturulması gerekecek.”
Platzeck tüm bunların işlerlik kazanabilmesi için Avrupalı liderlerin Rusya'ya daha kapsamlı bir teklif götürmesi gerektiğini belirtiyor ve bu teklifin ne olabileceğini şöyle özetliyor: “Başbakan Merkel birkaç gün önce Lizbon'dan Vladivostok'a kadar uzanan bir ortak ekonomik alan oluşturulması yönündeki eski Rus önerisini masaya getirerek bu yolu izlemeye başladı. Çatışmanın asıl nedenine el atılması gerektiği bugünden görülmeli ve bu, bugün oluşturulacak konsepte dahil edilmeli. Konu Rusya'nın ekonomik bir alan ve güvenlik mimarisi içerisinde sahip olacağı yerin belli olmamasıyla ilgili. Eğer geriye doğru dönüp bakılacak olursa toplam çatışmanın asıl nedeninin burada olduğu görülür.”
Tüm bunlar olup biterken Belarus lideri Lukaşenko'nun Ukrayna krizinde gösterdiği diplomatik hizmetlerden fayda sağladığı da gözden kaçmıyor. Ülkesini otoriter yöntemlerle yöneten Lukaşenko "Avrupa'nın son diktatörü" olarak tanımlanıyor. Lukaşenko ve Belarus'un diğer üst düzey yöneticileri hakkında Avrupa Birliği daha önce yaptırım kararı almıştı. Ancak aynı Lukaşenko bugün Merkel ve Hollande'ın elini sıkacak. Öte yandan Lukaşenko'nun mayıs ayında Letonya'da yapılacak Avrupa Birliği zirvesine katılması da gündemde.