Karar yazarı Akif Beki Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK), Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile birlikte Afrin'e yönelik olarak düzenlediği operasyonu değerlendirdi. Beki, Rusya'nın, "ABD’yle çatışmalarımızdan sağlayabileceği azami faydayı sağlamaya, ilişkilerimizdeki kötüleşmenin etinden de sütünden de çatır çatır yararlanmaya odaklanmış durumda" diyerek, "İstediğimizi almadan, istediklerini almak için bizim anti-Amerikancılık rüzgarımızı kullanmalarına izin vermeyebiliriz" ifadesini kullandı.
Beki'nin "Bak şu Rusların sehven ettiklerine" başlığıyla (1 Şubat 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Reyhanlı katliamından aradığımız, Esad’ın kanlı çetelerinden birinin elebaşı Mihraç Ural’ı sehven Soçi’ye, Türkiye’nin garantör sıfatıyla masada oturduğu toplantıya çağırdılar.
Türkiye’nin Soçi’ye güç bela taşıdığı rejim muhalifi grupları, rejim bayraklarıyla karşılayarak istemeden mide bulandırdılar, kazara tahrikleri amacına ulaştı, muhalifler masadan çekildi, son anda kendileri katılmayıp Türkiye tarafından temsil edilmeye ikna oldular.
Sabahına sürprizlerle uyanılan günün gecesi de olaylıydı.
İdlib’teki gözlem noktalarını tamamlamakta gecikti diye Ankara’ya tepkisinde haddi aşan Moskova, yeni gözlem noktası kuracak askeri konvoyumuzun güzergahını sehven bombaladı, ardından Şii milislerle Esad güçlerinin havan topları yanlışlıkla konvoyumuza nişan aldı, çatışmasızlık bölgesinde hasbelkader ordu orduya çatışmamıza ramak kaldı, güvenlik almaya gittiği yerde Mehmetçiğin güvenliğini ‘dost kuvvet’ bildiklerimiz kadere kırk beş tehlikeye attılar, arkamızı kollaması gerekenler gayri ihtiyari arkadan vurayazdılar az daha.
Eskaza tacizlerle, tamamen dağınıklık ve düşüncesizlik eseri provokasyonlarla Soçi’de, İdlib’te bilmeden ayağımıza basmalar artmaya başladı.
Ama tesadüfe bakın ki hepsi kontrol, hepsi istem dışı, hiçbiri kaza süsü verilmiş sabotaj değil...
‘Al birini vur ötekine' kaypak dengesi
Hani kötüye yorsanız, hiçbirinin istemsiz vuku bulmadığını, iyi niyetle açıklanamayacağını, bile isteye askeri kapasitemizi test ettiklerini, sinirlerimizle kasten oynadıklarını, başka yerlere çekerek dikkatimizi oyalarken karambolde iş gördüklerini, gücümüzü bilinçli gerilimlerle gayet istemlice sınadıklarını, TSK’yı sinsice hataya zorladıklarını, yaptıklarının dostluğa sığmadığı gibi basbayağı art niyet koktuğunu filan söylersiniz...
Neyse ki bütün yol kazalarına rağmen Suriye’de hâlâ yeni partnerimiz Rusya’ya, eski ortağımız ABD’den daha çok güveniyoruz.
Hatta Rusya’yla irtibatı koparmadan süreci yönetmek, Afrin dahil Suriye’deki operasyonlarımızın selameti ve başarısı için olmazsa olmaza dönüştü.
Fakat Moskova’yla irtibatı korumak için gerçeğin diğer yarısına gözümüzü kapatmamız da gerekmiyor.
Madalyonun, görmezden gelemeyeceğimiz diğer yüzü ne mi?
Rusya, doğal olarak ABD’yle çatışmalarımızdan sağlayabileceği azami faydayı sağlamaya, ilişkilerimizdeki kötüleşmenin etinden de sütünden de çatır çatır yararlanmaya odaklanmış durumda.
İstediğimizi almadan, istediklerini almak için bizim anti-Amerikancılık rüzgarımızı kullanmalarına izin vermeyebiliriz.
Onların kullandığı kadar bizim de kullanamadığımız bir ortaklıkta, biri kazanırken diğerinin kaybetmediği kazan-kazan şartlarını yakalamak ne mümkün.
Dün itibarıyla hâlâ bizim terörist dediğimiz YPG’ye Moskova’nın terörist demediğini, bizim de iteklememizle kendi çizgilerine çektiklerinde duyarlılıklarımızı yok sayıp YPG’yle anlaşmalarının pekala olası göründüğünü de koyun üstüne.
Katliam çetecisi Mihraç Ural’ı baş köşede ağırlarken fırsatını bulduklarında ‘meşru muhalefet’ dediğimiz ÖSO’ya yeniden terörist muamelesi yapmayacaklarından da o kadar emin olmayın.
Kısacası; her şey gibi, ABD’ye güvensizliği Rusya’ya güvenerek dengelemenin de aşırısı zarar. Bütün yumurtaları tek sepete koyacağından bir, yağmurdan kaçarken doluya yakalanma riskinden iki.