T24- Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev’in dün Ankara’da yürüttüğü temaslar, Türkiye ve Rusya arasında 500 yılı geçen ilişkiler tarihinde yeni bir sayfa açtı.
Kulağa öyle gelebilir, ama bu basma kalıp bir ifade değil; gerçekten de dün imzalanan yirmi küsur anlaşma bölgede yeni bir işbirliği ekseninin doğmasını sağlayacak boyutta.
Türkiye ve Rusya’nın imzaladığı anlaşmaların yalnız ülkeleri değil bölge siyaset, ticaret ve güvenliğini ilgilendiren yanlarının ayrıntılarına girmekte yarar var. Ancak önce siyasi boyuta değinelim.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ağırladığı Medvedev’in dün Ankara’da Türkiye ve Brezilya’nın İran’ın nükleer programındaki uluslararası açmazı aşmak üzere birlikte devreye girişini desteklemesi zamanlama açısından önem taşıyor.
Bilindiği gibi Başbakan Tayyip Erdoğan ve Brezilya Cumhurbaşkanı Lula da Silva, 16 Mayıs’ta birlikte Tahran’a giderek Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad ile İran’daki zenginleştirilmiş uranyumun (muhtemelen) Türkiye üzerinden denetimli malzeme ile değişiminin gerçekleştirilmesini sağlamaya çalışacaklar. Bu sağlanırsa, ABD ve Avrupa ölçüde de Rusya’nın- bastırdığı şekilde İran’a yeni BM yaptırımlarından kaçınılabilecek.
Başbakan Erdoğan dün Medvedev ile düzenlediği basın toplantısında Türkiye’nin bölgede nükleer silah istemediği ancak şeffaf nükleer enerji kullanımından yana olduğunu vurguladı ve Rusya ile imzalanan nükleer elektrik santralı projesini örnek gösterdi.
Nükleer santral kimin?
Enerji Bakanı Taner Yıldız ile Rusya Başbakan Yardımcısı İgor Seçin arasında dün imzalanan anlaşmaya göre, Rusya’nın Rosatom şirketi Mersin, Akkuyu’da 4800 megavat güçteki Türkiye’deki ilk nükleer santralını inşa edecek.
Özellikle ‘Türkiye’nin’ değil ‘Türkiye’de’ diye yazdım. Çünkü Akkuyu santralının sahibinin Türkiye mi, Rusya mı olduğu konusunda dün karışık işaretler geldi. Örneğin, Rosatom şirketi başkanı Sergey Kiriyenko, Fransız AFP haber ajansına şunu söyledi: “Rusya santralın sahibi olacak, kontrol hissesinden daha azına sahip olmayacak”. Kiriyenko sonraki cümlede daha da net konuşmuş: “Rusya daha önce toprakları dışında hiç nükleer santral sahibi olmamıştı.”
Diğer projeler daha az önemli değil. Örneğin, Rusya’nın Güney Akım doğalgaz boru hattını Karadeniz’dan (ikinci bir Mavi Akım gibi) Türkiye’ye indirip Türkiye-Yunanistan üzerinden Avrupa’ya nakletmesi projesinin geliştirildiği anlaşılıyor. Başbakan Erdoğan’ın Medvedev’i yolcu ettikten sonra gideceği Atina’da Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu ile konuşacağı konular arasında bu proje de var.
Rus petrolünün Samsun-Ceyhan boru hattı yoluyla Karadeniz’dan Akdeniz’e indirilmesi projesi de dün Ankara’da görüşüldü ve ilerleme sağlandı.
Rusya ile vizelerin 30 güne kaldırılması da dev bir adım. Yalnızca Türkiye’ye gelecek Rus turist sayısını artıracağı bakımından değil. Rusya gibi hâlâ nispeten kapalı bir toplumun Türk işadamı, gazeteci ve turistlerine böylece kapılarını açması ilişkilerdeki güven boyutunu gösteriyor.
İlişkinin ekonomi politiği
Erdoğan, Putin-Medvedev Rusya’sına, Türkiye’de Rusya kontrolünde nükleer santral kurdurtacak kadar güveniyor, daha fazla söze gerek yok aslında.
Erdoğan bu anlaşmalarla zaten geçen yıl 30 milyar dolara yaklaşmış Türk-Rus ticaretinin kısa sürede 100 milyar doları bulacağına inanıyor.
Ticari ve ekonomik ilişkilerdeki bu gelişme, uluslararası politikaya nasıl yansıyacak? Türkiye ve Türkiye’nin çıkarları lehine yansıyacak mı?
Örneğin, Yukarı Karabağ üzerine Azerbaycan’ın mağduriyetini giderici ve Türkiye’nin Ermenistan
ile normalleşme protokollerini imzalayabilmesine izin verecek bir çıkış sağlanmasında Rusya yardımcı olacak mı?
Medvedev, Ankara’ya gelmeden önce Şam’daydı. Bu ziyaret öncesinde de Cumhurbaşkanı Gül, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı İstanbul’da ağırlamıştı. Bu temaslar Filistin-İsrail meselesi yanında İran ve Lübnan eksenli gelişmelere katkı verecek mi?
Irak konusunda ABD ile yakın çalışan Türkiye, ekonomik ilişkilerde çıtayı bu kadar yükselttiği
Rusya ile Irak’ta bir işbirliğine girebilecek mi?
Bu işbirliğinin, Türkiye’deki PKK sorununun çözümüne bir katkısı bulunacak mı?
Rusya’nın Büyük Petro çağından beri o meşhur ‘Büyük Oyun’a da konu olan sıcak denizlere, Akdeniz’e inme arzusu -ticari yoldan- nihayet gerçek oluyor galiba. Medvedev’in dün Ankara’da imzaladığı anlaşmalar en iyi böyle özetlenebilir. (Radikal- 13.05.2010)