Ruşen Çakır
(Vatan, 14 Mayıs 2012)
Başlık “Fenerbahçe ve Fethullah Gülen cemaati” olunca zor bir yazı olması kaçınılmaz. Bereket Star Gazetesi yazarı Ergun Babahan, Galatasaray’ın şampiyon olmasının ardından attığı twit’le işimi kolaylaştırdı. Babahan, sonradan sildiği mesajında, biraz sansürleyerek söyleyecek olacak “Bu kupa Amerika’ya gitsin” yazmış. Amerika’dan kastı tabii ki Başkan Obama değil, genellikle “Atlantik ötesi” diye işaret edilen, uzun süredir ABD’nin Pennsylvania eyaletinde yaşayan Fethullah Gülen. Hal böyle olunca, Babahan’ın haftada iki gün yazdığı, Gülen cemaatinin yayın organlarından Today’s Zaman’ın Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş de, yine twitter üzerinden kendisine bundan böyle yazı yazdırmayacaklarını ilan etti.
Babahan’ın, geçen yıl 3 Temmuz günü Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın tutuklanmasıyla zirvesine ulaşan şike soruşturmasını, taraftarı olduğu bu kulübe yönelik bir komplo olarak gördüğünü biliyorduk, ancak bu “komplo”dan doğrudan Gülen cemaatini bu kadar açık (ve kaba) bir şekilde sorumlu tuttuğuna tanık olmamıştık.
Babahan’dan önce sahneye, yine koyu bir Fenerbahçe taraftarı olan Cengiz Çandar çıkmıştı. Kaleme aldığı çok sayıda yazıda ve katıldığı televizyon programlarında şike davasını, Ali Bayramoğlu’ndan ödünç aldığı “polis ve adliyedeki otonom bir yapı”nın komplosu olarak tarif eden Çandar, bir yandan Fenerbahçe taraftarlarının bir bölümünün hissiyatını dile getirirken diğer yandan bu hissiyatın daha da yaygınlaşmasına katkıda bulunuyordu.
Şu nokta çok önemli: Çandar, Babahan gibi yazarlar, aynı polis ve savcıların daha önce yürüttüğü soruşturmalara geniş ölçüde destek vermiş, bu süreçte yaşanan usulsüzlük ve haksızlıklara, soruşturmalara gölge düşmemesi gerekçesiyle genellikle ses çıkarmamış veya itirazlarını kısık sesle dile getirmişlerdi. Bir diğer önemli nokta da, yine bu isimlerin şike davasıyla birlikte tutum değiştirmekle birlikte Gülen cemaatiyle olan ilişkilerini sürdürmeleridir. Çandar’ın en ateşli yazılarından birinin ardından cemaatin ABD’deki bir faaliyetine davet edildiğini; Babahan’ın da o meşhur twiti atmadan kısa süre önce Heybeliada’da Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın (GYV) bir çalıştayına katıldığını biliyoruz.
Çandar, Babahan gibi örnekler, şike soruşturmasının Fethullah Gülen cemaati için, Prof. Türkan Saylan ve Ahmet Şık-Nedim Şener olaylarıyla MİT krizinin dışında bir “kırılma noktası” anlamına geldiğini göstermeye tek başına yeterli olabilir. Ama bunun ötesinde, değişik vesilelerle gösteri düzenleyen Fenerbahçe taraftarlarının doğrudan Fethullah Gülen’i ve onun cemaatini hedef almaları, tüm Türkiye’yi kucaklama iddiasında olan bu hareket için son derece tehlikeli bir durumdur.
GYV’nın 5 Nisan günü yaptığı ve kamuoyunda büyük yankı uyandıran açıklamada MİT krizi, Ahmet-Nedim olayı gibi birçok kritik konunun ele alınıp şike davası hakkındaki iddialara hiç değinilmemesi son derece anlamlıydı. Fakat bir ay sonra, 7 Mayıs günü, Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı bu konuya epey geniş bir şekilde yer vermek durumunda kaldı.
“Şike davası başladığından beri bir kulübü etkilemeye çalışan dar bir zümre, Başbakan Erdoğan’ı ve ‘cemaat’i suçladı. Son dönemde ibreyi ‘cemaat’e kaydıran bu marjinal grup, Fenerbahçe taraftarını etki altında bırakma gayretiyle ‘Cemaat Fener’i ele geçirmeye çalışıyor’ propagandasına başvuruyor” diyen Dumanlı sözlerini “Hakiki Fenerbahçe taraftarının (ve futboldan anlayan herkesin) gülüp geçeceği bir iddia bu” diye sürdürmüştü.
Ancak Galatasaray’ın şampiyon olmasının ardından Fenerbahçe taraftarlarından gelen tepkilere baktığımızda, bu iddianın daha kuvvetli bir şekilde dillendirildiğini görüyoruz. Burada esas soru şudur: Bu iddiaya inananlar, Dumanlı’nın dile getirdiği gibi “dar bir zümre”, yani büyükşehirlerde yaşayan, zaten Gülen cemaatine karşı hasmane duygulara sahip bir avuç “Beyaz Türk” müdür, yoksa, örneğin Anadolu’da yaşayan ve/veya normal şartlarda Gülen cemaatine sempatiyle bakan Fenerbahçeliler arasında da böyle düşünenler var mıdır?
Dumanlı söz konusu yazısında şöyle yazmıştı: “Cemaati bilenler için tamamen absürt ve irrasyonel bir tez bu. Neden mi? ‘Cemaat’ bir spor kulübünü niye ele geçirmek istesin? Diyelim ki ele geçirdi; kulübü ne yapsın? Ne işine yarayacak? O kulübe gönül veren değişik inanç ve ideolojideki insanlarla nasıl yüz yüze bakacak? Diğer kulüplerdeki dost ve taraftarları bu işe bozulmayacak mı? Bir kulübe meyledince diğer kulübün sevdalıları ‘cemaat’e küsmeyecek mi?”
Hiç kuşkusuz bunlar çok güçlü argümanlar. Ancak Fenerbahçeliler arasındaki “Cemaat kulübümüzü ele geçirmek istiyor” duygusu da gözlemlerime göre, her geçen gün daha da güçleniyor. Ortada ciddi bir sorun olduğu açık ve bu sorunun, Aziz Yıldırım özgürlüğüne kavuşmadan çözülebileceğine ihtimal vermiyorum.
Bu noktada, hem Cemaat içinde önemli konumlarda bulunup hem de Fenerbahçe’ye gönül vermiş isimlere özel bir rol düşebilir ki şu ana kadar, özellikle medyadaki bazı isimlerin her iki bağlılığı birarada taşımada hayli zorlandıklarını gördük.
Son dakika
Yazıyı gazeteye yolladıktan sonra Ergun Babahan’ın Fethullah Gülen ve hareketinden özür dilediğini öğrendim. Yaptığı açıklama, yazdıklarımı doğruluyor. Bakalım Babahan, aynı kibarlıkta Galatasaray’dan ve Galatasaralılardan özür dileyecek mi?
Şampiyon Galatasaray
Galatasaray, başta playoff denen saçmalık olmak üzere bir yığın engeli aşarak 18. kez şampiyonluğa uzandı. Sonuna kadar hak ettiği bir şampiyonlukta emeği geçen herkesi kutluyorum. Özellikle geçen yılki hezimetten sonra takımı hızla toparlayan Fatih Terim’e, son derece isabetli transferler yapan yöneticilere, yerli-yabancı tüm futbolculara, futbola şampiyonlukla veda eden kaptan Ayhan Akman’a teşekkür ediyorum.
Fenerbahçe’yi de samimi bir şekilde tebrik etmek isterim. Yaşadıkları bizim (GS) başımıza gelseydi playoffa kalmakta bile zorlanabilirdik.