Genelkurmay Başkanlığı’nın 34 kişinin can verdiği Roboski katliamı soruşturmasını yürüten adli makamlara, MİT’in Fehman Hüseyin’in eylem hazırlığında olduğuna ilişkin “doğruluğu kuvvetle muhtemel” notuyla ilettiği istihbaratın, bombardıman kararında “önemli rol oynadığını” bildirdiği ortaya çıktı. Cumhuriyet’ten Kemal Göktaş'ın haberine göre TSK, "MİT Müsteşarlığı’ndan alınan duyumlar kendi aralarında olduğu kadar diğer kurumların sağladığı bilgileri de teyit eder niteliktedir. Olay günü karar verme sürecinde önemli rol oynayan duyum OBİPAS (Operasyonel Bilgi Paylaşım Sistemi) üzerinden alınmıştır" dedi.
Genelkurmay Başkanlığı, o dönem soruşturmayı yürüten ve daha sonra dosyayı Askeri Savcılığa gönderen Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği yazıda MİT’in Roboski’deki rolünü ortaya koydu. Genelkurmay, MİT’in Roboski ile ilgili olmadığını savunduğu istihbarat notunun “Olay günü karar vermede önemli rol oynadığını” belirtti. Genelkurmay’ın, başsavcılığın “bilgi-belge” talebi üzerine 28 Mayıs 2012’de gönderdiği yazıda “olaydan önce farklı kaynaklardan sınırdan terörist geçişi olacağına ve Ortasu/ Gülyazı bölgesi başta olmak üzere Şırnak sınır hattındaki askeri üs bölgeleri ile karakollara saldırı yapılacağına işaret eden” duyumlar alındığı belirtilerek şöyle denildi:
“Olay öncesi elde edilen istihbari duyumlardan bazıları MİT Müsteşarlığından alınmıştır. MİT Müsteşarlığı’ndan alınan duyumlar kendi aralarında olduğu kadar diğer kurumların sağladığı bilgileri de teyit eder niteliktedir. MİT Müsteşarlığı’nca 21 Aralık 2011 tarihinde paylaşılan ve Ortasu/Gülyazı bölgesinde 21-30 Aralık tarihleri arasında bir terörist saldırı gerçekleşeceğini ifade ederek olay günü karar verme sürecinde önemli rol oynayan duyum OBİ- PAS (Operasyonel Bilgi Paylaşım Sistemi) üzerinden alınmıştır.”
Cumhuriyet’te yer alan haber şöyle:
Görüntü paylaşılmadı
Genelkurmay, olay günü MİT’ten anlık istihbarat paylaşımı geldiği iddialarını ise yalanladı. Genelkurmay’ın yazısında İHA görüntülerinin OBİPAS üzerinden paylaşılmasının teknolojik olarak mümkün olmadığı belirtilerek “28 Aralık 2011 tarihinde sınır ötesinde ve BTÖ (bölücü terör örgütü) kontrolündeki bölgede tespit edilen görüntüler, teknik olarak mümkün olmaması, anında teyit imkânının olmaması ve mevcut insan ve sinyal istihbarat bilgilerinin görüntü istihbaratını desteklememesi nedeniyle MİT Müsteşarlığı ile paylaşılmamıştır” denildi.
MİT’in rolü
MİT’in İHA görüntülerini izleme olanağı olmadığı da ifade edilen yazıda şöyle denildi: “MİT Müsteşarlığı veya bağlı birimlerince olay günü hava harekatı icra edildiği aşamada söz konusu grubun terörist olmadığına ilişkin hiçbir bilgi, bölgedeki askeri birliklere veya sıralı komutanlıklara iletilmemiştir. Dolayısıyla MİT Müsteşarlığı’nın 28 Aralık 2011 tarihinde Uludere güneyinde sınır ötesinde icra edilen hava harekâtındaki rolü, olay öncesinde bölgede askeri birliklere saldırı yapılacağına ilişkin istihbari bilgileri Genelkurmay Başkanlığı’na iletmesidir.”
Çarpıcı emir
Cumhuriyet’in ulaştığı bir başka belge de MİT’in istihbaratının olaydaki etkisini ortaya koyuyor. Genelkurmay’a 7 Şubat 2012’de gönderilen İstihbarat Analiz ve Değerlendirme Şubesi’nin raporunda, MİT’in 21 Aralık tarihli istihbaratının yasadışı geçiş ve karakol/üs bölgelerine saldırı düzenleme ihtimalini en üst seviyeye çıkardığı belirtildi. Yazıda, Gülyazı, Ortabağ ve Ortasu bölgesinde konuşlu karakol ve üs bölgeleri terörist eylemlere karşı hassas duruma gelmiş ve ilgili birlikler uyarılmıştır. Genelkurmay Başkanlığının muhtemel eylemlere karşı alınacak tedbirlerini içeren mesaj emri 28 Aralık 2011 saat 14.00’te (bombardımandan 7 saat önce) ilgili birliklere yayımlanmıştır” denildi.
Dosya AYM'de
Şırnak’ın Uludere ilçesinde (Roboski) çoğunluğu çocuk 34 kaçakçının savaş uçaklarının bombardımanı sonucu öldürülmesi ile ilgili olaydan sonra soruşturmayı yürüten, kapatılan özel yetkili Diyarbakır Başsavcılığı, dosyayı görevsizlik kararıyla Genelkurmay Askeri Savcılığı’na göndermişti. Askeri Savcılığın takipsizlik kararına yapılan itiraz da Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nce reddedilmişti. Mağdur avukatları iç hukuk yollarının tükenmesi üzerine Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuştu. AYM, Adalet Bakanlığı’nın savunmasının alınmasına ve aradan geçen uzun süreye rağmen başvuruyu henüz sonuçlandırmadı.