T24 - Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Rober Koptaş, Hrant Dink suikastinin dördüncü yıl dönümünde "Cinayet gerçekten çözülürse Türkiye'de demokrasiye adım atmış olacağız. Eğer 4 yıllık süreçte siyasi iktidara bir not vermemiz gerekirse 10 üzerinden vereceğimiz not sıfırdır. Trabzon'a doğru giden bir tetikçiyi yakalamak çok da başarı değilmiş" dedi.
NTV'deki Yazı İşleri programına katılan Rober Koptaş, geçtiğimiz yıl Haziran ayından bu yana Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmenliği görevini yürütüyor, yani Hrant Dink'in koltuğunda oturuyor.
Canlı yayında Ruşen Çakır'ın sorularını yanıtlayan Rober Koptaş, şunları söyledi:
"4 yıl sonra hayal kırıklığı gerçekten var. 5 gün sonra 23 Ocak'ta 200 bin kişinin İstanbul sokaklarını doldurarak sessizce yürümesi, o vakur duruş bir teselli olmuştu. O tesellinin sağladığı umutla da cinayetin ardındaki güçlerin açığa çıkarılacağına dair çok güçlü bir beklentimiz var. Geçen 4 yılda bir arpa boyu yol alınabilmiş değil.
Burada vahim olan şu, Türkiye bir faili meçhuller ülkesi, pek çok aydın katledildi. Bu cinayetlerin hiçbiri Hrant Dink cinayeti kadar göz göre göre, neredeyse naklen yayınla işlenmemişti. Ve yine bu cinayetlerin hiçbiri toplumsal vicdanda bu kadar derin bir yara açmamıştı, o yara hala kanamaya devam ediyor.
Hepimiz, ailesi, dostları adalet istiyoruz. Cinayette parmağı olanların sadece kamu vicdanında değil hukuken de yargılanmasını talep ediyoruz. Sadece Hrant Dink'in tanıyanları ve yakınları olarak değil Türkiye için çok simgesel bir dava. Ergenekon davası görülürken bu cinayetin hiçbir şekilde onunla ilişkilendirilmemesi, Türkiye'de asıl demokrasi mücadelesinin Hrant Dink davasında kilitlendiğini gösteriyor.
Hrant Dink cinayeti gerçekten çözülürse ancak Türkiye'de demokrasiye adım atmış olacağız.
Tetikçiyi yakalamak başarı değilmiş
Eğer bu 4 yıllık süreçte siyasi iktidara bir not vermemiz gerekirse 10 üzerinden vereceğimiz not 0'dır. Bunu şunun için söylüyorum, Başbakan cinayetin ardından 'Benzer cinayetlerde hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde tetikçiyi yakaladık, emniyetimizin başarısıdır' dedi, doğruydu. Ama sonradan ortaya çıkan bilgiler gösteriyor ki, her şey tetikçinin teslim olmasına göre planlanmış. Trabzon'a doğru giden bir tetikçiyi yakalamak çok da başarı değilmiş.
Asıl süreç ondan sonra başlıyormuş... Hem jandarma hem de emniyetteki uzantıları, ihmaller, planlar ve infaz soruşturulmadı. Mülki amirler astlarının soruşturmalara izin vermedi. Bakanlık emniyet müdürlüğünün soruşturulmasına izin vermedi. Askeri kanat tamamen kapalı kaldı. Mahkemeler avukatlarımızın dile getirdiği soruları gerekli mercilere sormadılar, sorulduğunda da yanıt gelmedi.
Ergenekon davası hükümete karşı bir darbe girişimini ele alıyor, muhatap da hükümetin kendisi. Hükümet bu yüzden bununla mücadele etme gereğini haklı olarak hissetti ve adımları attı, bir siyasi irade ortaya koydu.
Hrant Dink cinayetinin önemi burada ortaya çıkıyor. Cinayet, hem hükümetten yana olan hem de karşı olan devlet güçlerinin işbirliği ile hazırlandı veya sonrasında da sorumlular örtbas edildi. Burada birbirinin ayağına basmama anlaşmasının kurbanı olduk.
19 Ocak demokrasi mücadelesinin miladı oldu. Türkiye gelecekte barışçı ve birarada yaşayabileceğimiz bir Türkiye inşa edebileceksek, tarihçiler 19 Ocak'ı bir dönüm noktası olarak kaydedecekler. Cinayetin kaybettirdikleri ve sonrasında ortaya çıkan toplumsal vicdanla hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağını, devletin de bir takım suçlar işlediği, Türklük ya da devlet ya da her ne adına olacaksa bu tip cinayetlere toplumun ortak olmayacağına önemli bir dipnot düşüldü.
Bunun yansımalarını her alanda görüyoruz. 4 yıl boyunca sürekli yaramızı kanatan, sürekli acımızı yeniden yaşatan çokça gelişme oldu. Bunların yanında hep sıradan insanlar, halk, aydınlar arasından umut veren kıvılcımlar da eksik olmadı. Bu kıvılcımlar hem bizi geleceğe bağlıyor, hem umut veriyor, 4 yıl geçmesine rağmen hala davanın gündemimizde olmasına yardımcı oluyor.
Ne kaldı ondan geriye?
Hrantsız geçen 4 yıl Agos'ta çok zor geçti. 'Ne kaldı ondan geriye?' diye sordular, 'Boşluğu kaldı' dedim, çünkü doldurulabilecek bir boşluk değil. Maalesef Hrant abimizi aramızdan aldılar. Hayat devam ediyor, eminim o da mücadelinin sürmesini isterdi. Agos da var olmaya devam edecek, gazeteye omuz veren çok sayıda grup var, çok sayıda yazarımız var, Ermeni olmayan yazarlarımız var. Agos'u sadece Hrant'ın mirası olarak değil Türkiye'deki demokratikleşme mücadelesinde rol alabilecek, aktör olabilecek, muhalif seslere ses verebilecek bir yayın olarak bakıyoruz. Öyle olması için çaba gösteriyoruz. Bir miras olarak değil, bugün hala yaşayan ve soluk alıp veren bir gazete...
Okurlarımızın yüzde 40'ı Türk
Geçmişe nazaran çok daha fazla bir şekilde Ermeni olmayan okurlarımız var. Muhtemelen geçmişte yüzde 80'e 20 gibiydi, bugün ise yüzde 40'a yükseldi Ermeni olmayan okurlar.
Biz Türkiye için demokratikleşme, şeffaflık, açıklık, sorgulanabilirlik isterken aynı şeyleri Ermeni cemaatinden de istemek zorundayız ve öyle olmak zorunda. Ermenileri Türklerden niye ayıralım? Maalesef Cumhuriyet döneminde hep ezilen, horlanan bir cemaat olduğu için kapalı kalmayı tercih etmiş, korkmuş. Kapalılık da böyle kendine has bir kirlilik, bulanıklık getiriyor. Agos ve Hrant Dink, hep açılmayı, temas etmeyi, pencereleri açıp içeri biraz temiz hava girmesini, havalandırılmasını istiyordu, bugün de aynı şeyi istiyoruz. Cemaat içerisinde işlerin eskisi gibi gitmesi gerektiğini söyleyen, kol kırılır yen içinde kalır mantığıyla hareket eden, aman karıştırmayalım başımıza bir iş gelir, aman toz kaldırmayalım, tavuğumuza kimse kışt demesin mantığındaki çeşitli odaklar var. Ermeniler de tıpkı Türkler gibi hemfikir değiller herhangi bir konuda, çok çeşitli görüşler var. Dünyaya çok farklı yerlerden bakan insanlar var. Dolayısıyla biz Ermeni cemaati içinde de demokratikleşme, sivilleşme ve şeffaflaşmanın taşıyıcısıyız.
Esasen çok şey değişti, Hrant Dink'in, Agos'un ve Agos'a destek olanların verdiği mücadele cemaat içinde de bir farkındalık yarattı, en azından şöyle oldu, söz ve karar hakkına sahip olanlar değişti, gençler bugün daha aktif. Hrant abinin döneminden farkı şu, eskiden onun önderliğinde bir yol açıcı işlevi vardı gazetenin, bugün ise cemaatteki bu talepleri dillendiren gençlerin sözcüsüyüz."