10 Mart 2012 14:39
T24 - Türkiye'nin önemli sorunlarına çözüm önerileri getiren Abant Platformu, üçüncü kez yeni anayasayı masaya yatırıldı. Abant Platformu'nun üçüncü gününde konuşma yapan Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Rober Koptaş, "Bana Ermeniliğimi unutturan bir anayasa istiyorum" dedi.
Abant Palas Oteli'nde başlayan ve üç gün sürecek çalıştayda 25'i konuşmacı olmak üzere yaklaşık 100 müzakereci görüş bildirecek. 'Yeni Anayasa'nın Çerçevesi' başlıklı toplantının açılış konuşmasını yapan TBMM Başkanı Çiçek, 3 günlük çalışmanın Meclis için yol gösterici olacağını söyledi. Konu başlıkları konusunda belli bir yere gelinirse, yeni anayasanın önünde engel kalmayacağının altını çizdi. Abant'taki mutabakatların önemine değinen Çiçek, partilere şöyle seslendi: "4 siyasî partinin de bu defa taşın altına elini değil, kafasını koyması gerekiyor. Aksi takdirde, geçtiğimiz 30 yılı 82 Anayasası'nı tartışmaya harcadığımız gibi, bir 30 yıl da 'sen engelledin ben engelledim' tartışmasına enerjimizi heba etmiş oluruz."
Zaman gazetesinin haberine göre; Abant Platformu Dönem Başkanı Prof. Levent Köker de Çiçek'e destek vererek, son seçimde oluşan Meclis'in, toplumun yüzde 90'ından fazlasını temsil ettiğini hatırlattı. Meclis'in, toplumdaki anayasa talebine bigâne kalmasının düşünülemeyeceğini vurguladı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak, herkesin sadece kendi cephesinden değil, ötekinin cephesinden de bakmasının önemine değinirken, yazar Orhan Miroğlu, tehdit havasını dağıtıp toplumun zenginliğini ortaya koyan bir anayasa yapılmasını önerdi.
Abant Palas Oteli'nde gerçekleştirilen ve yeni anayasanın görüşüldüğü toplantı, renkli ve geniş katılım listesiyle dikkat çekiyor. 'Yeni Anayasa'nın çerçevesi' başlıklı toplantıya katılan aydın, yazar, siyasetçi ve akademisyenlerden bazıları şöyle: Meclis Başkanı Cemil Çiçek, TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyeleri AK Partili Prof. Mustafa Şentop ve BDP'li Altan Tan, Prof. Deniz Ülke Arıboğan, AK Parti Amasya Milletvekili Prof. Naci Bostancı, Prof. Yusuf Şevki Hakyemez, Prof. Eser Karakaş, Prof. Fuat Keyman, Prof. Mustafa Koçak, Prof. Haluk Çeçen, Prof. Bekir Parlak, Fatih Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Osman Kaşıkçı, Today's Zaman Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş, Aksiyon Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Bülent Korucu, gazeteciler Nazlı Ilıcak, Herkül Millas, Leyla İpekçi, Ümit Fırat, Ümit Kardaş, Belma Akçura, Oral Çalışlar, Tarhan Erdem, eski DP lideri Süleyman Soylu, eski milletvekilleri Ufuk Uras ve Reha Çamuroğlu, Yeni Anayasa Platformu üyesi Av. Mehmet Uçum, Mazlumder Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, Vakıflar Meclisi Rum Cemaati üyesi Laki Vingas, Rumca yayımlanan Apoyevmatini Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mihail Vasiliadis, Yüzleşme Derneği Başkanı Cafer Solgun, Hak ve Özgürlükler Partisi Genel Başkan Yardımcısı Kemal Burkay, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Rober Koptaş, eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş.
Toplantının açılış konuşmasını TBMM Başkanı Çiçek yaptı. Çiçek, 3 günlük çalışmanın Meclis için de yol gösterici olacağını vurguladı. Konu başlıkları konusunda belli bir yere gelinirse zaten yeni anayasanın önünde engel kalmayacağının altını çizdi.
"Umuyorum ki biz de, buradaki mutabakatları en iyi şekilde değerlendiririz." diyen Çiçek, siyasî partilere şu çağrıyı yaptı: "4 siyasî partinin de bu defa taşın altına elini değil, kafasını koyması gerekiyor. Aksi takdirde, geçtiğimiz 30 yılı 82 Anayasası'nı tartışmaya harcadığımız gibi, bir 30 yıl da, sen engelledin ben engelledim, tartışmasına enerjimizi heba etmiş oluruz."
Bu kez işi olumlu sonuçlandırmak mecburiyetinde olduklarını ifade eden Çiçek, Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda görev alan 12 arkadaşının samimiyetle, uzlaşı ve arkadaşlık içinde çalıştığını söyledi. Çiçek, şöyle devam etti: "Ümitsizliği pompalayan, belki de Meclis'teki görüntülerdir. İtişmenin kakışmanın, olumsuz laflar ve kavga görüntüleri 'bunlar mı anayasa yapacak' düşüncesinin yapılmasına ve anayasanın yapılmasını istemeyen çevrelere güç veriyor. Anayasa yapacaksak, kavga ortamında birbirimizi anlayamayız. Düzgün üslupla konuşulan bir ortam, siyasetin de Meclis'in de itibarı açısından önem taşıyor. Yeni anayasa yapılacaksa sertlikten uzak durmak, suçlayıcı dil yerine uzlaşmacı bir hava oluşturmak gerekiyor. Uzlaşmak, bir iman zaafı değildir. Değerlerimizi göz ardı etmek değildir. Benim söylediğim doğrudur ama başkasının söylediği de doğru olabilir demek gerekiyor. 'Uzlaşma olmazsa'nın cevabını iyi vermelidir. Son 100 yıllık siyasî tarihimiz suçlama ve ithamların tarihidir. Yeni anayasa yapamazsak, 'postmodern suçlama ve ithamların tarihi'ni başlatmış oluruz.
Açılış konuşması için kürsüye gelen isimlerden Abant Platformu Dönem Başkanı ve Anayasa Hukukçusu Prof. Levent Köker, son seçimden sonra oluşan Meclis'in toplumun yüzde 90'ından fazlasını temsil ettiğini vurguladı. Meclis'in toplumun yeni anayasa konusundaki talebine bigâne kalmasının düşünülemeyeceğinin altını çizen Köker, "Tartışmanın giderek heyecanlanacağını tahmin ediyorum, çünkü meselenin içeriğine girilecek. Ve bizim toplantımızın da bu sürece katkı sunmasını umuyorum." dedi.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil ise konuşmasında, "Kıştan bahara çıkarken, aslında bize 30 yıldan bu yana değişik kışlar yaşatan bu anayasanın yeni baharla beraber bizi ısıtacak yeni bir anayasaya yerini bırakması.." temennisinde bulundu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak, herkesin sadece kendi cephesinden değil, ötekinin cephesinden de bakmasının önemine değindi.
Hükümetin, yeni anayasa çalışmasının bir entelektüel faaliyet olduğunu unuttuğunu savunan Toprak, "Gerekli tartışma ortamına izin vermeden, bir Meclis baskınıyla yeni anayasayı kotarmaya çalışmaktadır. Uzlaşma azmi, sorunların üstesinden gelmemize yardımcı olacaktır. Buradaki farklı kesimlerden aydın ve akademisyenlerin görüşleri, Türkiye siyasetine anlamlı bir katkı sunabilir. Siyasetçiler, kendisini 'toplumun yerine düşünen' kişiler olarak görmemelidir. Onların ortak aklını yansıtan insanlar olarak görmelidir. Hiçbir toplumun ortak aklı ve ortak vicdanı yanlışlık üzerinde ittifak edemez." diye konuştu.
ABANT TOPLANTISINDAN GÖRÜŞLER
Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Birol Caymaz: 'Vatandaşlık' kelimesinin aidiyet ve vatanseverlik çerçevesindeki bir hukukî alana kısıtlandığını, bir haklar ve ödevler dizgisi olarak dizayn edildiğini görüyoruz. Bu yaklaşım, vatandaşların 'türdeş' olduğunu varsayan bir yaklaşım. Vatandaşlığın, ulus devlet kavramının ağırlığı altında ezildiğini ve milli kimliğe kurban edildiğini söylemek mümkün bu açıdan. Şu anda bazıları vatandaşlık itibarıyla Türk, bazıları başka sebeplerden dolayı fazlasıyla Türk. Hukukun şimdiye kadar hakim olan bu standartlaştırıcı eğiliminden ayrılarak farklılık ve hatta çelişkileri içselleştiren bir yol seçmek gerekiyor.
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Rober Koptaş: Biz şu anda yeni bir 'biz' oluşturmayı konuşuyoruz. Eski anlayışta en büyük sorun 'biz'in tek tip olarak tanımlanmasıydı ve bizim bu paradigmayı değiştirmemiz gerekiyor. Bu, bölücülük, ayrıştırıcılık değildir. Aksine, bir araya getirici bir gelişme olur. Aksine, herkesi içerisine almayan bir vatandaşlık tanımı ayrıştırıcı bir rol oynuyor. Koşullar, bana sürekli Ermeni olduğumu hatırlatıyor. Ermeni olduğumun bana her gün hatırlatılması bana zül olarak geliyor ve ben Ermeni olmaktan kaçamıyorum. Buralı, bu toprakların insanı olayım, kalabalıklar arasında kaybolayım istiyorum. Yeni anayasanın bu geleceği tesis etmesi gerektiğini düşünüyorum. Azınlık hakları uluslararası sözleşmelerle değil, bunları aşacak bir toplumsal sözleşmeyle korunmalıdır. Bu, Lozan'ı yok saymak değildir. Ortak tarihimiz sadece kötü ve trajik olaylarla dolu değil. Aksine çok iyi örnekler de var. Osmanlı'nın vatandaşlıklar konusundaki sistemi, önümüzdeki tartışmaya ışık tutabilir.
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Vedat Bilgin: Devletin 'makro kimlik oluşturucusu' olarak ortaya çıkması asıl sorunu ortaya çıkarıyor. Çelişkiler ortaya çıkıyor. Cumhuriyet sürecinde, Cumhuriyet'in yurttaşlık tanımı, totaliter özellikler de taşıyan bir yaklaşımdır. 21. yüzyılda artık 'total vatandaşlık' tanımı geçerli olmamalı. Demokrat vatandaşlık tanımı getirilmeli. Demokratik vatandaşlık tanımı anayasamızda mevcut ama sorunlu. Devlet, anayasa ile vatandaşa ödev veriyor. Demokratik bir devlet, ödev veremez. Aksi takdirde ödevlerin, bireysel özgürlükleri yok edecek şekilde kullanılması kaçınılmaz olacaktır. Yeni anayasanın mikro kimliğimizi koruyup, esas makro anlamda dönüşümü kabul edecek bir şekilde yapılmasını bekliyorum.
Taraf yazarı Orhan Miroğlu: Yeni anayasa, farklı kimlikleri bir arada tutmaya ehil olmalı. "Nasıl yapacağız da farklı kimlikleri bir arada tutacağız?" sorusunun cevabını aramalıyız. Belirsizlik ve taleplerin karşılanmaması ağır bir tehdit havası yaratıyor. Bundan kurtulmanın yolu, anayasa sürecini belirsizliğe bırakmak değildir. Hedeflediğimiz, barış içinde bir anayasa ise ve bunu yapamazsak, birkaç yıl sonra farklı kimliklerin farklı statü ile yola devam etmesini konuşuruz endişesindeyim. Ben yeni anayasa sürecini yoksulluktan kurtulup, zenginleşme süreci olarak görüyorum. Aidiyetlerimizin ortaya konulduğu bir zenginliğe ihtiyacımız var.
Zaman Gazetesi yazarı Prof. Mümtaz'er Türköne: Ben öteden beri Kürt sorununun özünde bir Kürtçe sorunu olduğunu yazıyor ve söylüyorum. Siz, Kürt sorununun içinden Kürtçe sorununu çıkarıp alırsanız, bunun Kürt sorununun çözümüne olumlu yansımaları olacaktır. Kürtçe sorununun çözümü ise bu dilde eğitim verilmesinin önünün açılması yönünde bir anayasa maddesi konulması, yahut engel olan maddelerin ortadan kaldırılması suretiyle Kürtçe eğitim serbestisinin temin edilmesi yoluyla olabilir.
HAK-PAR Genel Başkan Yardımcısı Kemal Burkay: Yaklaşık 100 yıldır yapılan hataların birikmiş sıkıntılarını çekiyoruz. Kürtçe sürekli baskı altında tutuldu. Bülent Arınç, Kürtçe eğitim verilmesi hâlinde Kürt gençlerin zorluk yaşayacağını söylemişti. Ancak hep baskı altında tutulmasına rağmen Kürtçe, Kürt aydınlarının çabası sayesinde yaşadı ve gelişti. Birçok eser basıldı ve bu çalışmalar artarak devam ediyor. Bir Fransız dergisinin yaptığı araştırmada Kürtçe, binin üzerinde yaşayan dil arasında 31. gelişkinlik sırasında yer aldı. Dillerin konuşulması ve eğitim verilmesi anlamında özgürlükçü bir yaklaşımla, birlikte yaşamanın güzel bir yolunu bulmuş oluruz.
Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Müge Ayan Ceyhan: Anadilde eğitim hep bölünme, güvenlik gibi açılardan ele alınıyor. Dünyada yaygın ama yanlış bazı yaklaşımlar var. 'Bir dili öğrenmek ikinciyi öğrenmeyi zorlaştırır' gibi. Bunun hiçbir bilimsel dayanağı yok. Aksine, çok dillilik, çocuğun zihnini açan bir durumdur. Yeni anayasada dil eğitimi konusu, demokrasiye uygun olarak çoğulcu şekilde düzenlenmelidir.
© Tüm hakları saklıdır.