Gündem

Renan Bilek'ten Başbakan'a: Savaş istiyorsanız, kendi kanınızı dökün...

Tiyatro oyuncusu ve müzisyen Renan Bilek Başbakan Erdoğan'a bir mektup yazdı

21 Kasım 2012 16:20

"Öyle bir geçer zaman ki" dizisinde canlandırdığı “Süleyman” karakteri ile tanınan tiyatro oyuncusu Renan Bilek,  Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a bir mektup yazdı. Celp kağıdını aldığını ve askerlikten kaçacağını dile getiren Bilek, "Ben yeryüzünde, yoksul insanları öldürmek için bulunmuyorum... Eğer beni ele geçirmek istiyorsanız, jandarmalarınıza haber verin" dedi. Suriye ile yaşanan askeri ve politik çatışmalara da değinen Renan Bilek, Erdoğan'a, "Siz de Suriye'de kan dökmek istiyorsanız, Buyrun gidin ve kendi kanınızı dökün." diye seslendi.    

Renan Bilek'in soL gazetesinde "Sayın Bay Başkan.."  başlığıyla yayımlanan (21 Kasım 2012) yazısı şöyle:

 
“Sayın Bay Başkan,
 
Zamanınız olursa okumanız için bir mektup yazdım size.
 
Çarşamba akşamından önce savaşa gitmemi isteyen celp kağıdımı almış bulunuyorum.
 
Sayın Bay Başkan,
 
Bunu yapmak istemiyorum.
 
Ben yeryüzünde, yoksul insanları öldürmek için bulunmuyorum.
 
Kızdırmak için değil ama size söylemek zorundayım, aldığım karar şudur ki, askerden kaçacağım."
 
Henüz 26 yaşındayken yazdığı "Günlerin Köpüğü", "Mezarlarınıza Tüküreceğim" ve "Pekin'de Sonbahar" romanlarıyla ünlenen Fransız müzisyen, senarist, gazeteci, roman ve tiyatro oyunu yazan Boris Vian, 1954 Cezayir Savaşı üzerine yazdığı Asker Kaçağı (Le Déserteur) şarkısında böyle söyler.


 
İşleri umduğu gibi gitmeyen iktidarların can simididir bu savaş çığlıkları

 


Emperyalistler ve ondan medet uman, onun suyuna giden ya da ona yedeklenerek hayaller kuranlar için ne kadar da klasik bir oyundur bu savaş çığlıkları. Kapitalizmin, bunalım dönemlerinden tutun da, işleri umduğu, beklediği gibi götüremeyen tüm iktidarların da can simidi gibi sarıldığı eski, kokmuş, berbat bir taktik.
 
Kendi ülkesinin topraklarını aleni bir şekilde, komşu ülkedeki iktidarı devirmeye çalışan bir gruba açan iktidar, hezeyanlar içersinde savaş çığlıkları atmakta. Bütün bir coğrafyayı nasıl bir maceranın içersine sürüklediğinin farkında olmaması mümkün değil. Farkında değilse ne gaflettir? Farkındaysa nasıl bir aymazlık!


 
ÖSO militanları topraklarımızda cirit atıyor
 

 
Aleni bir şekilde Özgür Suriye Ordusu denen bir örgütün militanları, topraklarımızda cirit atmakta, elini kolunu sallaya sallaya dolaşmakta, başta Hataylılar olmak üzere, sınır boyunca yaşayan tüm vatandaşlar rahatsız olmakta, bunu ifade etmekte ama değişen hiçbir şey olmamakta.
 
Bu savaş çığlıklarını atanların olmayabilir ama o coğrafyada yaşayanların, sınırın öte tarafında, akrabaları var. Yıllarca gazetelere, ekranlara yansıyan, tel örgülü bayramlaşmaları nasıl unutabiliriz? Bu ebrulî coğrafyayı, daha da fazla kardeş kanıyla sulamak için bu çaba, bu istek, bu histeri neyin nesidir? "Arap Baharı" adı altında pazarlanmaya çalışılan ve kısa sürede maskesi düşen o kepazeliğe, o rezil, pis oyuna inananlar, kananlar bile, böylesi bir savaşı istemezken, hezeyanlar içersinde ülkeyi savaşa sokmaya bu kadar çaba göstermenin akılla izanla ilgisi nedir?


 
ABD’den çok ABD'cilik


 
Kralcıları bile utandırırcasına “ABD’den çok ABD’cilik” sergileyen bu tavırlar, AKP hükümetinin demokrasi havariliğine samimiyetle inananların bile gönlünde, nihayet derin şüpheler yaratmayı başarmıştır.
 
Hiç kimse bu ülke vatandaşlarını, iki ucu pislik içersindeki bir değneği tutmaya zorlayamaz. Çünkü gerçek olan şudur ki: Bu savaş bizim savaşımız değildir!..
 
Boris Vian'ın Asker Kaçağı şarkısı şu sözlerle son bulur:
 
Yarın sabahtan, kapımı kapatacağım, ölü yılların gözü önünde, yollara çıkacağım.
 
Hayatımı dileneceğim, Fransa yollarında, Brötayn'dan
 
Provens'e dek,
 
ve haykıracağım insanlara:
 
Reddedin itaat etmeyi, bunu yapmayı reddedin,
 
gitmeyin savaşa, reddedin yola çıkmayı.
 
Eğer kan vermek gerekiyorsa, buyrun kendinizinkini verin,
 
siz iyi bir havarisiniz Sayın Bay Başkan.
 
Eğer beni ele geçirmek istiyorsanız, jandarmalarınıza haber verin,
 
orduya katılmayacağımı ve çekip vurabileceklerini."
 
Sayın Erdoğan,
 
Siz de Suriye'de kan dökmek istiyorsanız, Buyrun gidin ve kendi kanınızı dökün. Bunu yapacak delikanlılıkta olduğunuzu Davos'ta "Van minüt"le gösterdiniz. Siz iyi bir öndersiniz. Buyrunuz önden gidiniz
 
Sayın Bay Erdoğan!”