Pınar Öğünç
(Radikal, 6 Nisan 2012)
Aşağıdaki metni okurken bir yandan da düşünür müsünüz bu hangi AVM’nin, süpermarketin reklamından alınmış olabilir?
“Ekin, özellikle her şeyin bulunabildiği büyük marketlerden alışveriş yapmayı seviyor. Binlerce ürün, tekerlekli arabalar, elbette bisküviler, şekerler Ekin’i çok heyecanlandırıyor. Adeta paten yaparcasına marketin rafları arasında oradan oraya gidip geliyor. Hatta geçen yıl gittiği Disneyland’deki (Disnilent) kadar eğlenebiliyor. O yüzden evde malzemelerin bittiği günü iple çekiyor. Genelde markete hafta sonları babası ve annesiyle gidiyorlar. Elbette bu arada Ekin kendi listesini de çıkarıyor. Ailesi ‘Haydi!’ dediğinde, Ekin de hızla hazırlanıyor. Listesinde genellikle kırtasiye malzemeleri ve bazı yiyecekler oluyor.
Bu marketler, gerçekten de çok fazla malı aynı anda bulundurabiliyorlar. Tek yere gidip birçok şeyi alabilmek, satın alabilmek daha ekonomik. Hem de daha az yorucu. Kısacası dışarıda olduğu gibi kasaptan manava, bakkaldan kırtasiyeye gitmek zorunda kalmıyor.”
Kesmeye kıyamadığım bu okuma parçası ilköğretim 3. sınıf Türkçe kitabından. Dörtel Yayıncılık’ın kitabı, 2010-2011 öğretim yılında beş yıllığına onay almış.
Bu gerçekten nerenin reklamıdır? Yorucu değilmiş hem de daha ekonomikmiş. Küçük Ekin gidilecek günü iple çekermiş, raflar arasında paten gibi coşkuyla kayarmış. Bu nasıl bir güzelleme, ‘tüketici çocuk’a nasıl dolaysız bir mesajdır...
Üstelik aynı kitapta, kahramanın başka kıtalara uçabildiği gayet fantastik bir okuma parçasında şöyle bir bölüm var. Susuzluktan yakınan iki ‘kara çocuğa’ bizimki diyor ki: “Sizin ülkenizde market yok mu? Su alın.” O iki kara çocuk da cevap veriyor: “Bizim ülkemizde market yok. Satacağımız malımız yok. Alacak paramız da yok. Topraklarımız kurak, hayvanlarımız hastalıklı.”
Çocuk uçabilir ama bence bu metinde asıl fantastik olan ‘marketten su al’ bahsidir.
Ödevimiz: Rekabetçilik
Değişen eğitim sistemiyle ilgili başka mevzulara odaklanmış vaziyetteyken aynı esnada başka şeyler oluyor. Şöyle bir müjde vereyim, önümüzdeki öğretim yıllarında öğrencilerin zihinlerine tüketimi, böyle belli tüketme biçimlerini zerk eden çok daha fazla sayıda metin olacak kitaplarda. Çünkü artık yasal zemini var!
Geçen yılın sonunda, aslında bugün konuştuğumuz 4+4+4 sistemini de hazırlayan bir dizi KHK çıktı. Bu kısmı ayrı; biz bu kehanetin dayanağına gelelim.
Resmi Gazete’de 14.9.2011’de yayımlanan, Milli Eğitim Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında 652 sayılı KHK’nın 2. maddesinde bakanlığın görevleri sıralanmış. Burada bildiğimiz görevlere şöyle bir ek yapılmış: Öğrencileri küresel düzeyde rekabet gücüne sahip ekonomik sistemin gerektirdiği bilgi ve becerilerle donatarak geleceğe hazırlayan eğitim ve öğretim programlarını tasarlamak, uygulamak, güncellemek; öğretmen ve öğrencilerin eğitim ve öğretim hizmetlerini bu çerçevede yürütmek ve denetlemek...
Küresel düzeyde rekabet ediyor ya Türkiye, mesela büyüme hızı nasıl fetişleşecek o metinlerde? İş kazalarının kader olduğu şimdiden mi öğretilecek? Rekabetçilik tazecik beyinlere nasıl nakşedilecek?
Çocukların hayal gücü geniş. Ama ‘ekonomik sistemin gerektirdikleri’ başlığında yetişkinlerin çocuklar üzerinde sınayacağı hayal gücü emin olun çok daha geniş ve ürkütücü.