Gündem

Reina katliamı sanığı: Suriye'de Abdülhamit Han Tugayı'nın misafiriydim

1 numaralı sanık Abdulkadir Masharipov dünkü duruşmada susma hakkını kullanmıştı

12 Aralık 2017 17:56

Yılbaşında ( 1 Ocak 2017) eğlence kulübü Reina'da 39 kişinin öldürüldüğü saldırının sanıklarından Abuliezi Abuduhamiti savunmasında, "Suriye'de 15 gün kaldım. Orada Ahrar uş - Şam'a bağlı Sultan Abdülhamit Han Türkmen Tugay'ına misafir olarak gittim" dedi.

İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri'de yapılan duruşmada aralarında saldırıyı gerçekleştiren Abdulkadir Masharipov'un da bulunduğu 48 tutuklu sanık cezaevinden getirildi. Masharipov bugün de diğer sanıklardan ayrı yere oturtuldu. Dün susma hakkını kullanarak savunma yapmayan bir numaralı sanık Masharipov'un, bugün elinde dosya ile geldiği görüldü. Masharipov'un eşi Zarina Nurullayeva ile birlikte 3 tutuklu kadın ise cezaevinden SEGBİS'le duruşmaya bağlandı.

Bugünkü duruşmada ilk savunmayı Abuliezi Abuduhamiti yaptı. Konya'dan otobüsle gönderilen paket içindeki "Sig Sauer" marka silahı teslim alan sanık Omar Asım ile birlikte yakalanan Abuduhamiti, herhangi bir terör örgütüne üye olmadığını öne sürdü.

Konya'dan gönderilen paketi, korsan taksicilik yaptığı için Nejat Nasır isimli tanıdığının, kendisinden almasını istemesi üzerine otogara gittiğini, sanıklardan Omar Asım'ın da o gün yanında misafir olarak bulunduğu için otogara götürdüğünü söyledi.

Omar Asım'la Urimçi de siyasi davadan dolayı bir ay cezaevinde yattığını ve tanışıklıklarının buraya dayandığını anlatan Abuduhamiti, paketin içinde ne olduğunu bilmediğini ve polisin teslimat sırasında kendilerini yakaladıklarını anlattı.

Abuduhamiti, saldırıyı gerçekleştirdiği belirtilen Masharipov'un, Omar Asım ile Konya'da aynı evde kaldığını bilmediğini iddia etti.

Mahkeme başkanının "Suriye'de bulundun mu? Silahlı eğitim aldın mı?" sorusuna Abuduhamiti, "Suriye'de 15 gün kaldım. Orada Ahrar uş - Şam'a bağlı Sultan Abdülhamit Han Türkmen Tugay'ına misafir olarak gittim. Orada Uygur bir arkadaşım vardı. Bana Çin'de Uygurlara uygulanan eziyeti hatırlatarak, 'Onlarla mücadele etmen için silahlı eğitim alman gerekir' dedi. Ancak misafir olduğum için silahlı eğitim almadım. Suriye'ye Reyhanlı üzerinden gitmiştim. Sınırdan da pasaportumla geçmiştim" yanıtını verdi.

Daha sonra üye hâkim, "Omar Asım'ın cep telefonunda ele geçirilen ses kaydında 'makar'da (hücre evi) kaldığını söylüyor. Sen de Omar Asım'ın senin evinde kaldığını söylüyorsun. Senin evinden hücre evi olarak mı bahsediliyor?" sorusuna Abuduhamıtı, "Zeytinburnu'ndan Topkapı'ya taşınmıştım. Eşim 8 aylık hamile olduğu için Omar Asım, burada kalmak istemedi. Ben de henüz anahtarını teslim etmediğim Zeytinburnu'ndaki evime götürdüm. Ancak o gece orda kaldı mı bilmiyorum" diye cevap verdi. Telefonunda ele geçirilen ve IŞİD'e örgütüne ait olduğu belirtilen Al Hayat kanalına ait görüntülerin ise, Uygur'lu ünlü bir şarkıcının müziklerini dinlemek için izlediğini ileri sürdü.

"IŞİD'in kadısı" iddiaları reddetti

Davada, IŞİD'in "kadı"sı olduğu belirtilen "Ebu Cihad" kod adlı tutuklu sanık Yasser Mohammed Salem Radown ifade verdi. "Kadı" olmadığını iddia eden Radown, "Ben kadılık yapmadım. Kıyamet gününde ilk hesaba çekilecekler, ülkeyi yöneten kişiler ve kadılardır. Ben kadı olmak istemiyorum. DEAŞ'lı değilim" dedi.

Asıl mesleğinin medikal malzemeleri satmak olduğunu anlatan Radown, savaş bölgelerinde ortopedi malzemelerine ihtiyaç duyulduğu için, Suriye sınırına gitmek için Türkiye'ye geldiğini söyledi. Radown, "Bu nedenle Gaziantep, Hatay ve Şanlıurfa'yı kendime çalışma alanı olarak seçtim. Orada çok iş vardı, Gaziantep'teki hastaneleri, doktorları ziyaret ettim, bunların delilleri var" iddiasında bulundu.

"Yabancılar Şube'den çıkarken benim olmayan bir telefon verdiler"

Gaziantep'te yabancı olduğu için polisin kendisini gözaltına aldığını ve 4 ay cezaevinde kaldıktan sonra beraat ettiğini anlatan Radown, ardından Yabancılar Şube Müdürlüğüne götürüldüğünü söyledi. Kırklareli'de yabancılar şubede kaldıktan sonra Tekirdağ'a götürülüp buradan salıverildiğini anlatan Radown, "Buradan çıktıktan sonra bana bir telefon verdiler, 'bu telefon senin' deyip çantama koydular. Benim telefonuma benzediği için aldım. Sonra açtığımda Rusça yazılar gördüm. Ve şifre istiyordu. Benim telefonumun olmadığını anladım" diye konuştu.

"Arama izni göstermediler, telefonu makatıma sokma hakkım vardı"

Mahkeme başkanının iddianamede gözaltına alındığı sırada makatında telefon gizlediği suçlamasının olduğunu hatırlatması üzerine sanık Radown, "Eve çok sayıda silahlı polisle baskın yapıldığında arama iznini sordum. Göstermediler. Arama iznini vermezse ben de telefonumu saklama hakkımı kendimde bulurum. Bu benim hakkım. İstihbarat, yabancıların telefonunu çalıyordu, ben de çalınmaması için sakladım" şeklinde konuştu.

"Ebu Cihad kod adım değil oğlumun adı..."

Hakkında "Ebu Cihad" kod adını kullandığı suçlamasına da cevap veren Radown, oğlunun isminin Cihad olduğunu belirterek, "Ebu Cihad"ın da kod adı olmayıp Cihad'ın babası anlamına geldiğini iddia etti. Üzerinden ele geçirilen defterde terör örgütü IŞİD üyelerinin isimleri ve telefon numaralarının bulunduğu iddialarına ilişkin ise Radown, "Defter bana ait ama, iddianamede yazan isimler defterde yoktur" dedi.

'Masharipov'a eylem talimatını ben vermedim'

Radown, ele geçirilen telefonunda saldırıyı gerçekleştiren Masharipov'a eylem talimatını vermesini içeren ses kaydının bulunduğunun sorulması üzerine, "O ses ile benim sesimi karşılaştırın, bana ait olmadığı anlaşılacaktır. Masharipov'u tanımıyorum" dedi.