Gündem

'Recep Bey'in işi daha güç, 'Halkçı Kemal' sahnede'

Hasan Cemal, "Düne göre Tayyip Erdoğan’ın, Kemal Kılıçdaroğlu’nun deyişiyle Recep Bey’in işi artık daha güç, çünkü ‘halkçı Kemal&

23 Mayıs 2010 03:00

T24 - Dün yapılan CHP 33. Olağan Kurultay'ında Kemal Kılıçdaroğlu'nun delegelerin tamamına yakınının rekor desteğiyle CHP Genel Başkanlığı'na aday olduktan sonra yaptığı konuşma sık sık "Başbakan Kemal" sloganlarıyla kesildi. Hasan Cemal, bugünkü yazısında kurultay'ı değerlendirerek, "Düne göre Tayyip Erdoğan’ın, Kemal Kılıçdaroğlu’nun deyişiyle Recep Bey’in işi artık daha güç, çünkü ‘halkçı Kemal’ sahnede..." dedi.

Hasan Cemal'in Milliyet gazetesinde "Erdoğan’ın işi artık daha güç, çünkü ‘halkçı Kemal’ sahnede!" başlığıyla (23 Mayıs 2010) yayımlanan yazısı şöyle:





CHP kurultayını izliyorum televizyondan. Son derece heyecanlı, coşkulu bir hava. Yüzler gülüyor, gözlerin içi parıldıyor.

Ve bütün belirtiler, CHP saflarında beklenti çıtasının olağanüstü yükseldiğine işaret ediyor.

Beklenti çıtası iktidar yürüyüşü ile ilgili, Baykal döneminde gerçekleşmeyen bir özlemle ilgili.

Bu bir gerçek.

CHP, Baykal’ın liderliğinde iktidar yürüyüşü başlatamadı, iktidar dalgasının üstüne yıllar yılı oturamadı.

Gandi Kemal’le olabilecek mi? Kurultay salonunda esen hava böyle bir beklentinin gitgide kabardığını gösteriyor.

Kulağa en çok çalınan sözcükler:

Umut... Canlanma... Birlik... Değişim... İktidar...

Herkesin ağzından bal akıyor. Daha düne kadar Baykal’ın yakın çevresinde yer alan önde gelen bazı CHP’liler de, bakıyorum, kendilerini bu coşkulu havaya kaptırmış durumdalar.

Siyaset acımasız, hele zamanında çekilmeyi bilmezsen...

Baykal kurultayda yok, mesaj da göndermiyor. Buna karşılık Rahşan Ecevit kurultay salonunda.

1970’lerden itibaren Ecevit’le adeta kan davasına düşmüş Baykal’ın sahneden inişini kutluyor belki de, Kılıçdaroğlu’na desteğini açıklayarak.

Kemal Kılıçdaroğlu da tribüne, Rahşan Ecevit’in yanına gidip kendisine teşekkür ediyor, elini sıkarak poz veriyor medyaya...

Kılıçdaroğlu ve kurmayları, öyle gözüküyor ki, 1970’lerdeki ‘Karaoğlan rüzgârı’nı estirmek istiyorlar. Kurultayın havası öyle.

Halkçı Ecevit’ten sonra şimdi de halkçı Kemal...

1970’lerde meydanlar Başbakan Ecevit diye inlemişti. Mavi gömleği ve kasketi ile kitleleri coşturan Ecevit, Demirel’in AP’sini seçim sandığında iki kez üst üste yenmişti.

Kurultay salonunda Başbakan Kemal sloganları... ‘Halkçı Kemal’in Ecevit mavisi gömleği yok ama kravatsız ve kasvetli... Halkın önüne böyle çıkmaya hazırlanıyor.

Kravatsız ve kasketli Kemal Kılıçdaroğlu’nun dili ve söylemi de halka daha yakın ve sıcak. Büyük, cilalı laflar etmiyor, basit ve anlaşılır konuşuyor çünkü.

Bu açıdan, Demirel ve Özal gibi liderlere daha yakın bir konuşma tarzı sergiliyor, ‘Recep Bey’li dili onlara çalıyor.
Ama aynı zamanda Ecevit’in 1970’lerdeki iktidar yürüyüşünde attığı sloganlar da Kılıçdaroğlu’nun ağızdan hiç düşmüyor.

“Halkla beraber hakça bir düzen!”

“Hakça bölüşen bir Türkiye...”

“Halkın devrimcisi...”

Ya da Demirel’imsi bir slogan:

“Tüyü bitmemiş yetimin hakkını koruyacağız.”

Yoksulluk ve yolsuzlukla mücadeleyi sürekli yinelerken, Türkiye’nin ‘sosyal devlet’i unuttuğunu söylerken, temiz Türkiye çağrısı yaparken, merkez sağ liderlerin çok sevdiği bir sloganı atmaktan da geri durmuyor:

“Ev kadınının mutfakta kaynamayan tenceresi bizim derdimizdir!”

Konuşmasında sürekli olarak ‘demokrasi çıtasını yükseltme’nin altını çiziyor. Bunun için yeni ve çağdaş bir anayasa sözü veriyor.

Ama bu arada demokrasi açısından bu ülkede engel oluşturan ‘vesayet sistemi’ne pek öyle toz kondurmuyor.

Demokrasi vurgusu yaparken, çok önemli bir meseleyi, parti içi demokrasi vaadini CHP’nin gündemine getiriyor.

Demokrasi açısından bir başka önemli vaadi de, seçimlerdeki yüzde 10 barajını indirmek...

Siyasi ahlak yasasının çıkarılması ve dokunulmazlıkların kaldırılması için de söz veriyor.

Avrupa Birliği’ni önemsediğini söylüyor. Hukuk ve demokrasi alanında AB standartlarını benimsediğini belirtiyor. Ama aynı zamanda AB’nin Türkiye’ye çifte standart uygulamaktan vazgeçmesini haklı olarak isterken, “Türkiye AB’ye mahkûm değildir” diyor.

Her inanca ve etnik kimliklere saygıdan söz ediyor ama ‘Kürt sorunu’nun adını koymaktan, Kürt sözcüğünü kullanmaktan kaçınıyor.

Doğu ve Güneydoğu diyerek sorunu daha çok aş ve iş konusuna indirgeyen CHP’nin o klasik devletçi gözlüğüyle baktığı izlenimini veriyor.

Kendi liderliğinde CHP’nin gençlere ve kadınlara daha çok önem vereceğinin altını da kalın biçimde çiziyor.
Ahmet Arif’ten, Nâzım Hikmet’ten dizeler okuyor. Tayyip Erdoğan’ın son anayasa değişikliğiyle ‘Korku İmparatorluğu’nun temellerini attığını belirterek, “Faşizme geçit yok!” sloganı atıyor. “Yandaş medya, besleme medya bitecek!” diyor.

Bu arada Erdoğan’ın zayıf noktalarına etkili vuruşlar yapıyor.

Kurultay salonu dalgalanıyor:

“Halkçı Kemal!”

“İşte Kemal, işte Başbakan!”

Kendisine hediye edilen kasketini başına geçirirken sesini yükseltiyor:

“CHP’nin iktidar yürüyüşü değil, iktidar koşusu başlamıştır!”

Uzun lafın kısası:

Düne göre Tayyip Erdoğan’ın, Kemal Kılıçdaroğlu’nun deyişiyle Recep Bey’in işi artık daha güç, çünkü ‘halkçı Kemal’ sahnede...

İyi pazarlar!