Sabah yazarı Rasim Ozan Kütahyalı, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun dün (17 Eylül 2017) kendisini telefonla arayarak uyarılarını önemsediğini söylediğini aktardı. Kütahyalı, "Türkiye tarihindeki provokasyonların hiçbirinin 'kendiliğinden' çıkmadığını ve birilerinin muhakkak birilerini örgütlediğini çok iyi biliyordu Soylu. Özellikle Demokrat Parti (1950- 60) deneyimini çok iyi incelemiş ve devletin labirentlerinden gelecek kontr-operasyonlar konusunda müteyakkız bir siyasetçi Soylu" ifadesini kullandı.
Süleyman Soylu'nun HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk'un annesi Hatun Tuğluk'un cenaze törenine saldıran gruptan biriyle fotoğraf çektirdiği ortaya çıkmıştı. Soylu, söz konusu fotoğrafa ilişkin olarak "Bundan tam 56 yıl önce bu ülkenin iki güzel hizmet eden insanı idam edildi. Demokrat Parti'nin Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, Maliye Bakanı Hasan Polatkan. Bir gün sonra da sabah 17 Eylül'de rahmetli Adnan Menderes idam edildi. Aynı bu iftiralarla" ifadesini kullanmıştı.
Kütahyalı ise, Soylu'ya yönelik olarak "Adnan Menderes'e olan büyük sevgisini ve kalbi bağlılığını bizzat bilirim. Fakat Menderes'i seven hepimizin ve en başta Soylu'nun unutmaması gereken gerçek, merhum Menderes'in de bürokrasi tarafından çok defa yanıltılarak özellikle hata yapmaya itildiği gerçeğidir. 6/7 Eylül olayları Menderes'in bürokrasi tarafından kasten yanıltıldığı olaylardan biridir" demişti.
Rasim Ozan Kütahyalı'nın "Süleyman Soylu ve kontrgerilla kalıntıları" başlığıyla yayımlanan (18 Eylül 2017) yazısı şöyle:
Dünkü yazım üzerine beni arayan Süleyman Soylu ile pazar sabahı uzun ve verimli bir konuşma yaptık. Özellikle dünkü yazımın son paragrafındaki uyarıları çok önemsediğini ifade etti ve eski derin devlet ya da diğer deyimle kontrgerilla kalıntılarının bu işte parmağı olup olmadığını çok dikkatle araştırdıklarını söyledi. Türkiye tarihindeki provokasyonların hiçbirinin "kendiliğinden" çıkmadığını ve birilerinin muhakkak birilerini örgütlediğini çok iyi biliyordu Soylu. Özellikle Demokrat Parti (1950- 60) deneyimini çok iyi incelemiş ve devletin labirentlerinden gelecek kontr-operasyonlar konusunda müteyakkız bir siyasetçi Soylu.
Verdiği akıllıca örnekler siyasal bilincini gösteriyor.
Bakanlık koltuğuna oturur oturmaz hemen kendini "Devlet" zanneden, konuşmalarında "Devlet aklı" gibi kavramları kullanmaya bayılan halbuki bürokratik oligarşinin elinde oyuncak olan bakanlara son 10 senede ben çok şahit oldum. Türkiye'de bir "Devlet aklı" falan yoktur. Var görünen akıl devletin ortak aklı değildir. O sözde "Devlet aklı" ülkenin çıkarlarını değil kendi bürokratik kliğinin çıkarlarını gözetir ve siyasetçiye de kurdun ağına düşmüş kuzu muamelesi yapar. O yüzden bu ülkede siyasetçilerin akıllı ve bilinçli olması şarttır, yoksa en güvendikleri bürokratlar bile onları tasfiye ettirir...
***
Aysel Tuğluk'un annesinin cenazesine yapılan faşist saldırı sonrası şu ana kadar 62 kişinin ifadesi alındı. 7 saldırgan ise gözaltında tutuluyor. Dün de dediğim gibi İçişleri Bakanı'nın doğrudan cenaze mekânına gitmesi ve karakolda bizzat görüntüleri izleyerek olaya el koyması çok önemli. Bu menfur hadise bürokrasinin ve yargının labirentlerine bırakılamaz. Hele Barzani referandumu öncesi Türk-Kürt çatışması çıkartacak böyle bir provokasyon asla normal değil. Hele bu faşistlerin tam da 25 Eylül öncesi serbest bırakılması gibi bir şey yaşanırsa bu iş Özel Harpçi Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu'nun "Muhteşem organizasyon" dediği türden bir iş olur.
Türkiye düşmanları göbek atar. Biliyorsunuz Yirmibeşoğlu denen bu adam 6-7 Eylül felaketiyle ilgili "Muhteşem organizasyon" tanımlaması yapıp özel harp yetenekleriyle övünmüştü.
Bu ülkede "Devlet aklı" denen şey işte bu Yirmibeşoğlu gibi adamların zihniyetidir.
Bu kafa hâlâ devlet içinde belli oranda vardır.
Değişik ittifaklara girip hâlâ operasyon yapacak gücü de vardır. Tuğluk'un cenazesine saldırı işi bu bağlamda kritiktir. Siyasi irade ise "Millet aklı" ile bu topluma kurulan tuzakları bozmak için vardır...
***
Bakın size bu konuda yakın zamanda yaşanmış çok somut bir olay anlatayım. Bu Türk basınında ilk kez yazılıyor. Terör örgütleriyle mücadele ederken kullandığımız SiHA'lar malum. Bunlar insansız ve doğrudan terör hedeflerini bombalıyor. Bunların yakın zamana kadar atılan 10'undan 4'ü çalışır 6'sı çalışmaz haldeydi. SİHA bombayı doğru yere atıyor ama orda bomba fünyesi patlamıyor ve sonuçta hiçbir işe yaramıyordu. Bu 10'da 4 skoru asla "normal" değildi ve terörle mücadele eden belli birimleri zaaf içinde gösteriyordu.
Bu konuda en üst düzey kurullarda gereken tepkiyi milletin bazı bakanları gösterdiler.
Sonrasında bu skor normal hata payı oranına geldi ve mekanizma işlevsel hale geldi.
Devletin içinde birileri hâlâ bazı hesaplar yapmıyor değildir...
***
Bu cenazeye saldırı olayı sağduyulu herkesi birleştirdi. Bu güzel bir olay. Fakat diğer taraftan Pervin Buldan'ın eşi Savaş Buldan'ı ve Yılmaz Erdoğan'ın amcası Namık Erdoğan gibi Kürt ileri gelenlerini "faili meçhul" olarak öldüren derin yapılanmanın bitmediğini de hiç kimse unutmamalı. Hem Kürtler hem de AK Parti bu yapılanmanın hedefinde olduklarını asla unutmamalı...