Gündem

'Ramazanda yiyip içilmez!'

Mehmet Şevket Eygi'ye göre Ramazan ayında oruç tutmayanlar 'dinsiz' ve davranışları da 'kışkırtıcı ve düşmanlık çıkartıcı'

22 Aralık 2008 02:00

Türkiye'de Ramazan ayında gündüzleri lokantaların, kahvehanelerin, pastanelerin kapalı olması gerektiğini belirten yazar Mehmet Şevket Eygi, başkalarının yanında yiyip içenlerin davranışlarını 'kışkırtıcı ve düşmanlık çıkartıcı' olarak değerlendirdi. 
Oruç tutmayanları 'dinsiz' olarak niteleyen Eygi, Milli gazetede (22 Aralık 2008) yayımlanan yazısında şunları yazdı:

"OCAK ayında Sibirya’ya giderseniz soğuğa karşı tedbir almanız, çok sıkı giyinmeniz gerekir... Temmuz ve Ağustos aylarında Adana’ya giderseniz sıcaklara karşı tedbirli olmanız gerekir...
İklimlerin insan üzerinde tesiri olduğu gibi dinlerin, kültür yapısının da büyük tesiri vardır.
Diyelim Hindistan’ın Benares şehrine gittiniz, Brehmen dininde kutsal sayılan ineklere herhangi bir saygısızlık, hele tekme vurmak gibi bir çılgınlık yapmamalısınız.
İsrail’in dindar Yahudilerin oturduğu bir mahallesinde Sabat gününe saygısızlık etmeniz size pahalıya mal olabilir.
Sizin dininiz, inançlarınız, görüşünüz ne olursa olsun bulunduğunuz yerdeki dominant kültüre, örf ve adetlere, geleneklere saygılı olmalısınız.
Toplumsal barış ve uzlaşma ancak böyle korunur.
Dindar bir Anadolu şehrinde Ramazan ayında bir üniversite kantinindeyiz... Öğrencilerin yüzde doksan beşi oruçlu. Laikçi bir profesör geliyor ve yiyecek içecek alıyor, herkesin ortasında bunları tüketmeye başlıyor. Dindar talebeler bu provokatif harekete üzülüyor ve 150 kişi saygısız profesörü protesto için kantini terk ediyor.
Dönmeler, aşırı laikçiler, kendilerini ilerici ve çağdaş sananlar, Müslüman halk çoğunluğuna tepeden bakanlar, onlara sömürge yerlisi muamelesi yapanlar hadiseye tam tersinden bakıyor.
Neymiş efendim ülkede dehşetli bir mahalle baskısı varmış, Ramazan’da alenen oruç yenemiyormuş, böyle gericilik olur mu imiş...
O profesörde zerre kadar insaf olsaydı, herkes oruçlu ben onların arasında açıkça bir şeyler yer ve içersem üzülürler demesi gerekirdi.
Aksine “Parmağım kör gözüne...” diyerek kışkırtıcı ve düşmanlık çıkartıcı bir davranış sergilemiştir.
Bazı okullarda ve devlet dairelerinde Cuma vakti kısa bir izin veriliyormuş, öğrenciler ve çalışanlar camiye gidiyormuş. İlericiler, çağdaşlar, Kemalistler, laikçiler, Dönmeler bundan da çok rahatsız oluyormuş.
Rahatsız olmaya hakları var mı? Yok... Niçin? Çünkü Müslüman gencin ve vatandaşın ibadet etmeye hakkı vardır. Bu hak bütün demokrat, hukukun üstünlüğünü kabul etmiş, insan haklarına bağlı ve saygılı ülkelerde kabul edilmiştir.
Türkiye demokratikleştikçe, din hürriyeti genişledikçe, insan hakları korundukça; militan dinsizler, militan dönmeler, militan çağdaşlar agresifleşiyor.
Yarın bu memlekete İngiltere’de olduğu gibi tam bir din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti gelirse büsbütün çıldıracaklar.
Herkesin oruç tuttuğu bir taşra şehrinde yaşayan bir dinsizin, oradaki çoğunluğa saygılı hareket etmesi bir insanlık, vatandaşlık borcudur.
Madem ki, halk rahatsız oluyor, sokakta sigara içmeyecektir.
Müslüman lokantacıların, tatlıcıların, çaycı ve kahvecilerin Ramazan ayında dükkanlarını kapatmalarından daha tabiî ne olabilir.
İslâm dini, mü’min bir lokantacının Ramazan gündüzünde yemek satmasını doğru bulmaz. Müslüman da bu kurala uyar...
Dinsizler yakın tarihimizde Müslüman çoğunluğa çok zulm ettiler. İnançları yüzünden nice Müslümanı uyduruk mahkeme kararları ile katlettiler.
Camileri kapattılar, binalarını sattılar, kiraya verdiler. Sadece İstanbul’un Eminönü bölgesinde 120 küsur tarihî cami yok edilmiştir.
Din derslerini kaldırdılar. Ezan-ı Muhammedî okuyanları zindanlara attılar, işkenceler yaptılar.
Bu eski zulüm baskı, terör günlerinin hasreti içinde yanıp tutuşuyorlar.
Demokrasiye, din ve vicdan hürriyetine, çoğunluğa saygılı olsunlar. Böyle yaparlarsa hiçbir sıkıntı olmaz."