Celil Erman
Ragıp Duran iki hafta kadar önce Ahmet Altan, Yasemin Çongar ve Neşe Düzel’in ayrılmaları ardından Taraf’a bol miktarda çamurlu suçlamalar yönelten bir yazı yazdı. Yazsının başlığında, gazetenin ‘çarpık doğduğunu, yamuk öldüğünü’ iddia etti. Sonra hızını alamadı, bir gazeteye yine aynı minvalde suçlamalar içeren söyleşi de verdi.
Taraf’ı dışardan izleyen bir meslektaşı olarak ‘bakalım’ dedim, ‘bunlara gazeteden, adı geçen kişilerden bir cevap gelir mi?’ Öyle ya, iddialar çok iddialıydı, acaba ne denecekti?
Tek bir tepki dahi gelmedi. Çıt çıkmadı.
Hiç şaşırmadım. Duran’ın artık ciddiye alınmadığını, bundan sonra da alınmayacağını, bir provokatörden öte kendisine rol biçilmediğini tahmin etmiştim. Doğru çıktı. Artık kendisinde bir saplantıya dönüşen aykırılık namına; eskimiş bir solculuk türünün ürettiği üstünlük taslama, kendisi dışında herkesi aşağılama adına yaptıkları zaten tahminleri kolay kılıyor.
Gene de Duran’a verilecek birkaç basit cevap var. Neden? Çünkü yazdığı ve anlattıkları içinde yalanlar ve çarpıtmalar var; bilgiçlik taslayarak gerçeğin ipoteğine nafile sahip çıkma gayretleri var. Ahlaki problemler var.
• Duran gazeteciliğe ve gazetecilere sahip çıkma iddiasında. Ancak, daha kukllandığıbaşlıktan anlıyoruz ki, Taraf’ta para almama pahasına mücadele vermiş, hala gazeteye sahip çıkan meslektaşlarına bile en ufak bir saygısı yok. Onları (da) dürüstlükten yoksun ilan ediyor, daha fenası gazeteyi onlarla birlikte gömüyor. Bundan utanmadığı daha baştan belli.
• Duran yalan yazıyor, yalan söylüyor. ‘Altı yıl boyunca bu gazetede Cemaat aleyhine bir tek satır, aleyhte bir haber, yorum, fotoğraf yayınlanmaması nasıl açıklanabilir?’ diyebiliyor. Taraf’ın yazdıklarını hatırlayan herkes, Wikileaks’tenCemaat’le ilgili en az dört belgenin yayınlandığını bilir. Üstelik bunların nasıl rahatsızlık yarattığı da saklanamamıştı o zamanlarda. Duran’ın umurunda değil ama, o bizlerden ‘çamur at izi kalır’ ilkesini nasıl sevdiğini de saklamak kaygısında değil çünkü. Belli ki Duran yalancılıktan da utanmıyor.
• Taraf’ın mali yapısını şeffaf olmamakla suçluyor. Sahiplerinin ta baştan ‘uçan kuşa’ borcu varmış. Bir zamanlar Gündem gazetesini yöneten Duran, o zamanlar da başka çevrelerden eminim benzer sorulara muhatap olmuştur. Hak ve özgürlük mücadelesi adına bu ülkede gazete çıkarmanın nasıl riskli olduğunu Duran bilmez mi? Tabii ki bilir, ama belli ki, bunu sevmediği bir siyasi görüşün önüne sanki kriminel bir şeymiş gibi çıkarmaktan da vazgeçmiyor.Taraf’ın mali işleri bulanık olacak, karışık olacak, ve bu gazetenin gözü kara yayınlarıyla darmadağın olan bir derin devlet yapısı ve müttefiki merkez medya bunu şimdiye kadar ifşa etmeyecek!Ragıp Duran, utanmadığı gibi, kendisini zeki, başka herkesi budala sanıyor.
• Ahmet Altan’a ağır kişisel husumeti olduğu belli. Onu geçelim.
• Bazen komikleşiyor ve ‘bu kişi gazeteciliği gerçekten biliyor mu?’ şüphesine sevkediyor hepimizi. ‘Bu gazete Türkiye’nin iki büyük sorunu olan Recep Tayyip Erdoğan ve Kürt meselesi konusunda altı yılda galiba en az üç kez tutum ve politika değiştirdi. Üstelik, bu değişiklikler öyle nüans sayılabilecek değişiklikler olmadı. Koyu Erdoğan taraftarlığından kişisel de olsa yine koyu bir Erdoğan karşıtlığına geçtiler. Kandil’de röportaj yapan Taraf ile “Kürt sorununun çözümünü engelleyen PKK’dır” diyen Taraf aynı gazete midir?’ diye soruyor Duran...Şimdi bunun neresini düzeltelim? Duran’a göre, bir gazete sabit bir yere betonlanacak, oradan sabit fikirlerle aklı sıra yayın yapacak? Gazete dediğin şey tam da Taraf’ın yaptığı gibidir. Güncel politikalarda değişim olur, ilkelerden sapılır, abuk sabukluklara sürüklenilir, izlenen aktörler çizgilerinden sapar, ve sen de buna göre, tavır alırsın. Ama Duran’a göre gazetecilik şöyle: Erdoğan ve AKP ne yaparsa tu kakadır, PKK’nın yediği haltlara göz yumulur, eleştiriler hep tek yönlü ve şematik olur. Bu da Duran gazeteciliği olur. Geçelim.
• Duran kışkırtmalarında şöyle zirve yapıyor: ‘Bu gazetenin haberciliği, kendi dışındaki (belki de içinde, henüz tam olarak bilemiyoruz) bir odağın sağladığı belgeleri ciddi bir editoryal süzgeçten geçirmeden yayınlamakla sınırlı. Dolayısıyla, bu gazeteyi aslında Altan – Çongar ikilisi yönetmedi. O odak yönetti. Özellikle Alev Er’in ayrılmasından sonra, gazete tamamıyla bu odağın denetiminde yayınlandı. Altan, Alev Er’in gazeteden neden ayrıldığını açıklayacağı yerde, son yazısında ona teşekkür ediyor. Utanma sözlüğü galiba her eve lâzım.’ Evet, utanma sözcüğü her eve, özellikle Duran’a lazım. Birincisi, belge gazeteciliğinin nasıl yapıldığını kendisi Aydınlık’ın Kontrgerilla yayınlarından iyi bilir. Bu tür gazeteciliğin ne denli problemli, riskli olduğunu da. Duran, Taraf’ın kendisini belli ki kıskandıran, zaman dışına iten haberciliğinin Aydınlık’ın o zaman etki yaratan yayınından çok daha kaliteli, istikrarlı, devamlılık arzeden yanını biliyor. Sadece çamur atmak adına ‘editoryal süzgeç’ gibi kelimeleri somut örnekler vermeden kullanıyor. En komiği ise, Ahmet Altan’dan Alev Er’in gazeteden neden ayrıldığını açıklamasını istemesi. Peki, siz niye Alev Er’e bu soruyu yöneltmediniz? Alev Er bir şey biliyorsa o açıklasın. İşin bu tarafı belki daha önemsiz: Duran sanki çok şey biliyormuş edalarıyla sadece ucuz intikamlar peşinde. Dürüstçe tartışma değil.
• ‘Sonuç olarak,’ diyor Duran. ‘Taraf Türkiye basın tarihinde bence öyle önemli ve değerli bir yer alamayacak. Ama Türkiye siyaset tarihinde, manipülasyon tarihinde mutlaka hak ettiği bir konuma geçecek...’ Eğer Duran’ın bütün şu yazdıkları ciddiye alınacak türden olsaydı bu tartışma büyürdü. Ciddiye alan yok, bu yazıdan başka. Yazık olan bir tek şey varsa, o da Duran’ın kendisine bile bile yakıştırdığı konum. Pek yakında diğer ‘değerli’ yazılarını OdaTV’den okumaya başlarsak şaşmayalım. Ne yapalım, o kendi kendisine yazık etmiş durumda. Geçmiş olsun.
T24'ÜN NOTU: T24'ün sayfaları, bir okurdan gelen bu eleştiriye Sayın Ragıp Duran'ın verebileceği bütün cevaplara açıktır.
Ragıp Duran'ın yazısı: Taraf çarpık doğdu, yamuk öldü