Radikal yazarı Hakkı Devrim, aynı gazetede yazan eski Milli Eğitim Bakanı Hasan Celal Güzel'in 'Ermenilerden özür dileyenlere' hakaret eden yazısına sert şekilde tepki gösterdi.
Güzel'in, 'özür dileyenler' için 'Bir kısım sapısilik, aydın bozuntusu, paçaya takılan şoparlar' sözlerine Devrim, 'Saygı fukarası, oda orkestrasına eklenmiş bir zurnaya benziyor' diye yanıt verdi.
Kendisinin de 'özür dileyenler' ile aynı düşündüğünü belirten yazar Devrim'in Radikal'de (24 Aralık 2008) yayımlanan yazısı şöyle:
Kâtip, ahvalimi şâha böyle yaz!
Ermenilerden özür dileyelim, ne münasebet onlar bizden özür dilesin tartışması gündemdeki yerini muhafaza ediyor. Ne münasebetçilerin «iz’an dedikçe uzanan» temsilcilerinden biri dünkü (maalesef Radikal’de yer bulan) yazısında, özür dilenmesinden yana olanlardan söz ederken çizmeden yukarı çıkmıştı.
Önce ne dediğini, üzülerek tekrar edeyim:
– Bir kısım sapısilik aydın bozuntusu...
– Paçamıza takılan şoparlar.
Bireysel olarak özür dileyelim diyenlerin listesi internette var, gazetelerde de yayımlandı. Burada tekrarlamam gerekmez. Hepsi, hiç şüphesiz saygıdeğer insanlarımızdır.
Eski millî eğitim bakanlarından olan saygı fukarasının (yazının farkına varmamış olanlar için) adını vereyim: Hasan Celâl Güzel.
Ve gelelim kullandığı deyimlerin (daha doğrusu argo sözlerin) anlamına:
* Sapısilik, 1. «Serseri, baldırıçıplak, hayta, ipsiz, kopuk» (Ferit Devellioğlu); 2. «Adı sanı bilinmeyen kimse, önem verilmeyen kimse, serseri» / «Erkeklik bakımından güçsüz kişi» (Hulki Aktunç); 3. «Kişiliksiz, başıboş, serseri, baldırı çıplak» (Türkçe Sözlük. TDK); 4. «Argo. Başıboş, aylak» (Meydan Larousse)
* Şopar, 1. Çingene dilinde «Çocuk» (Devellioğlu); 2. «Çingene çocuğu» / «Bakımsız, kirli pasaklı çocuk» (Aktunç); 3. «Çingene çocuğu» / «Şımarık, küstah, yaramaz» (Türkçe Sözlük)
Vaktiyle aynı gazetenin köşeyazarları, konumları (pozisyonları) itibariyle kendilerini, farklı düşündükleri zaman bile bir bütünün çeşitli parçaları saymaktan geri durmazlardı. Atışmalar, yazık ki bazen ağır hakaretlere kadar varabilen tartışmalar gazeteler arasında olurdu. Aynı gazetenin (Cumhuriyet) iki yazarı olan Burhan Felek ile Abidin Daver arasında, çok farklı görüşlerini ifade üslubunun zarafetinden, bu köşede bir örnek vermiştim yıllar önce sizlere.
Eski millî eğitim bakanlarından Güzel, görgüden, saygıdan nasibi olanların düşmanları için bile kullanamayacağı kelime ve deyimlerle saldırıyor, kendisi gibi düşünmeyen muteber insanlarımıza; ona yazma imkânı verilen gazetedekiler de dahil, meslektaşlarımıza. Ben de onun «özürcüler» diye adlandırdıkları gibi düşünenler arasındayım.
Yani adam bana da, alenen «sapısilik şoparın biri» demiş oluyor. Bana ve çok değer verdiğim birçok dostuma, arkadaşıma.
Okkalı bir cevabı hak etmiyor değil. Bu zatın oda orkestrasına eklenmiş bir zurnaya benzeyeceğini vakti zamanında yazdığımı hatırlıyorum. Ses eden olmadı. Demek onlar bu durumdan rahatsız değildi. Aynı gazetede yazdığımız birine daha çoğunu söylemek de, benim bir gazeteye mensubiyet anlayışıma ne yapayım ki çok aykırı gelir.
Yâ sabur çekmekle yetinip, Pir Sultan Abdal’ın dizesiyle, Kâtip ahvâlimi şâha böyle yaz! diyeceğim.