Gündem

Puşi davası için Mumcu ve Önder'den destek çağrısı

Puşi taktığı gerekçesiyle 20 aydır Tekirdağ Cezaevi’nde bulunan Cihan Kırmızıgül için İnsan Hakları Derneği’nde basın açıklaması yapıld&#

13 Eylül 2011 03:00

T24- Puşi taktığı gerekçesiyle 20 aydır Tekirdağ Cezaevi’nde bulunan Galatasaray Üniversitesi öğrencisi Cihan Kırmızıgül için İnsan Hakları Derneği (İHD)’nde basın açıklaması yapıldı. Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma Platformu (TÖDP)’in düzenlediği açıklamada Kırmızıgül’ün avukatı Suat Eren, “Cihan, yüzde 80 ihtimalle 11 sene hapis cezası alacak” dedi. Kırmızıgül’ün beşinci duruşması yarın Beşiktaş Adliyesi’nde görülecek.

  



Galatasaray Üniversitesi öğrencisi Cihan Kırmızıgül, puşi taktığı gerekçesiyle 20 aydır Tekirdağ F Tipi Cezaevi’ne tutuklu bulunuyor. Beşiktaş Adliyesi’nde yarın görülecek beşinci duruşma öncesinde Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma Platformu (TÖDP), Kırmızıgül için İnsan Hakları Derneği’nde basın toplantısı düzenlendi. Toplantıya BDP İstanbul milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi ve Radikal yazarı Özgür Mumcu, sanatçı İlkay Akkaya, Öğretim Üyeleri Derneği Temsilcisi Prof. Dr. Esen Aslandoğan, Halkın Sesi Partisi Siyasi İşler ve İnsan Hakları Başkanı Mehmet Bekaroğlu, İHD İstanbul Şube Başkanı Abdülbaki Boğa, Toplum Gönüllüleri Vakfı Başkanı İbrahim Betil ve  gazeteci Murat Çelikkan katıldı.


Mumcu: Tutuksuz yargılama kural olsun


Konuşmacılardan Özgür Mumcu, tutukluluk gerekçelerinin kopyala-yapıştır usulüyle yapılmasını eleştirirken Cihan Kırmızıgül’ün dava dosyasından görülen 2 delilin Kırmızıgül'ün olay esnasında taktığı puşi ve cep telefonundaki Kürtçe mesaj odluğunu söyledi. Kırmızıgül’ün 20 aydır özgürlüğünden ve eğitiminden mahrum kaldığını hatırlatan Mumcu, “Tutuksuz yargılanma kural olsun ve uzun tutukluluk süreleri Kırmızıgül ve onun gibi nice öğrencinin hayatını karartmasın” dedi.


Önder: Cihan örneğiyle, temsil ettiği kesim korkutuluyor  


BDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder de bu tür davaların arkasında kamuoyunun bilmediği, çok vahim bir gerekçe varmış gibi bir hava yaratıldığını ve aslının böyle olmadığını belirtti. Önder, “Bence, örnekler seçilerek Cihan’ın temsil ettiği kesime ‘böyle yaparsanız başına bu gelir’ deniliyor” dedi. Konuşmasının devamında “Yargının işine karışılmaz” ifadesini eleştiren Önder, tutuklayanın da, kanıtları hazırlayanın da, bunu hâkime verenin de polis olduğunu söyledi. “12 Eylül’de yapılan imhalar bugün zamana yayılıyor, Newroz’dan itibaren 5000 kişi tutuklandı” diyen Önder, yaşananları “insanlar hayattan koparılıyor, sonra ‘ileri demokrasi’ deniyor” diyerek özetledi.


Boğa: Kış gelince Kürtlerin vay haline çünkü Kürtler puşi takmaya devam edecek


Halkın Sesi Partisi Siyasi İşler ve İnsan Hakları Başkanı Mehmet Bekaroğlu ise Hopa davasına dikkat çekti ve polisin yazdığı fezlekelerin enteresanlaştığını söyledi.  Terörle Mücadele Yasası’nın 11 Eylül 2001 olayları sonrasında çıkarıldığını hatırlatan Bekaroğlu, “muhalif olan herkes bu parantezin içine alınıyor. Sırrı Süreyya’nın yanındayız diye veya aslında burada söylenmemiş bir söz için siz de bu yasadan yargılanıp, içeri alınabilirsiniz” dedi. İHD İstanbul Şube Başkanı Abdülbaki Boğa da “Kış gelince Kürtlerin vay haline çünkü Kürtler bunu takmaya devam edecek. Dünyada nasıl Che Guavara’lı kıyafetler giyiliyorsa, Kürtlerin de böyle bir sempatisi var” dedi ve ekledi: “Yargı adil değil. Terliyseniz ve puşiniz varsa içeri atılıyorsunuz.”


Eren: Kırmızıgül kanalda yakalanmadı, polisler onu lağım çukuruna soktu


Toplantının sonlarına doğru söz alan Cihan Kırmızıgül’ün avukatı Suat Eren dün Kırmızıgül’le görüştüğünü belirtti. Cihan’ın 11 sene ile yargılandığını, davanın ya beraat ya da 11 sene hapis cezası ile sonuçlanacağını söyleyen Suat Eren, Kırmızıgül’ün 2 sene boşuna tutuklu kalmadığını, mahkemenin yüzde 80 ihtimalle Kırmızıgül’e ceza vereceğini ileri sürdü. “Buna benzer 500 dava gördüm” diyen avukat Eren, BDP’den yaşlı bir adamın telefonda konuşurken arkadan atılan slogan sesleri yüzünden tutuklandığını ve savcılığın Şike davası nedeniyle iddianameyi hala hazırlayamadığını söylediğini aktardı. “Sırf arkasında atılan sloganlar için en az 1 sene tutuklu kalacak” diyen Eren, Kırmızıgül davasına ilişkin polis tutanaklarında yazılanlara dikkat çekerek “Tutuklamaya gerçekleştiren 2 polisti. Kaleme aldıkları tutanaklarda “Kırmızıgül’ü kanalda yakaladık” yazıyor. Ancak, o lağım çukuruna Kırmızıgül’ü onlar soktu. Sonra ‘Kaçtı, biz kanalda yakaladık’ dediler. Cihan Kırmızıgül’ün lehine olan bir durum dahi aleyhine çevrildi” dedi. Avukat Eren, Cihan Kırmızıgül’ün tek olmadığını ve bu durumlara karşı örgütlenmek gerektiğini belirtti.

Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma Platformu’nun Cihan Kırmızıgül için kaleme aldığı basın bildirisi şöyle:

Galatasaray Üniversitesi Endüstri Mühendisliği 3. sınıf öğrencisi Cihan Kırmızıgül, Kağıthane’de bir markete düzenlenen molotoflu saldırıya katıldığı gerekçesiyle durakta otobüs beklerken 20 Şubat 2010 tarihinde polisler tarafından gözaltına alınmıştır. Polis, bahsi geçen günde Kağıthane’de arkadaşının evinde bulunan ve otobüse binip evine dönmek üzere durakta bekleyen Kırmızıgül’ün boynundaki puşinin suç delili olduğunu iddia ederek Kırmızıgül’ü yakalamış, yere yatırmış ve kafasına dipçikle vurmuştur. 

Kırmızıgül, yapılan aramalarda üzerinde ve evinde herhangi bir suç delili ve bahsi geçen eyleme katıldığına dair hiçbir delil bulunmamasına rağmen tutuklanmış, 4 Mart 2010 tarihinde Tekirdağ F Tipi Cezaevi’ne konulmuştur. 20 aydır devam eden tutukluluk süresi içerisinde ise 4 duruşma yapılmıştır ve kendisi halen tutuklu yargılanmaktadır. Davanın ilk evresinde bir gizli tanık, Kırmızıgül’ü söz konusu eylemde gördüğünü iddia etmişse de kendisiyle yüzleştirildikten sonra gördüğü kişinin Kırmızıgül olmadığını belirtmiş ve ifadesini geri çekmiştir. Bunun dışında mahkemenin elindeki tek “delil,” “yakalandığında” Kırmızıgül’ün takmakta olduğu puşidir. Puşi dışında mahkemenin dikkate değer bulduğu bir diğer husus ise, arkadaşının kendisine atmış olduğu Kürtçe bayram mesajıdır.

Nihayetinde sadece puşi taktığı için tutuklu bulunan  Kırmızıgül’ün tutukluluk süresi 20 aya ulaşmış; Tekirdağ F Tipi Cezaevi’ndeki koğuş koşullarının ve verilen yemeklerin kötülüğü kendisinde çeşitli sağlık sorunlarına yol açmış ve 3 ay içerisinde yaklaşık 30 kilo vermiştir. Tutukluların sağlığının bozulmasına sebep olan koşulların protesto edilmesi ise disiplin kovuşturmalarıyla sonuçlanmıştır. Yaşadığı tüm bu sorunların üzerine Kırmızıgül, katıldığı protesto neticesinde disiplin kovuşturmasına tabi tutulmuş, altı aylık hak mahrumiyeti cezası almıştır. Üç ay süreli mektup yasağının ardından, kendisine üç aylık açık görüş yasağı uygulanmıştır ve bu açık görüş yasağı Ekim ayına kadar devam edecektir.

Bütün bu süreç içerisinde Kırmızıgül, öğrenim gördüğü Galatasaray Üniversitesi’nde lisans eğitimine devam edememiş, sınava katılma başvurusunun üniversite tarafından “güvenlik gerekçesiyle” reddedilmesi sonucunda sınavlarına girememiştir. Böylece halen tutukluluğu devam eden Kırmızıgül’ün öğrenim hakkı da elinden alınmıştır.

***

Görüldüğü üzere, bir adalet skandalına daha imza atılmaktadır. Bu davada tanık olduğumuz şey, pazarlarda, mağazalarda satılan, pek çok kişinin “otantik bir aksesuar” olarak kullandığı bir metrekarelik “popüler” bir bez parçasının,   “sakıncalı” bir kökene sahip,  “sakıncalı” bir muhitte otobüs bekleyen bir gencin omzunda,  bir suç deliline dönüşmesidir. Bu bez parçası, 23 yaşındaki bir gencin hayatının neredeyse iki yılını tutuklu geçirmesine yol açmıştır. Bu durum, adil yargılanma, kişi özgürlüğü, eğitim hakkı gibi temel hakların ve belirlilik, öngörülebilirlik, masumiyet karinesi gibi temel hukuki güvencelerin herkesi değil, yalnızca devletin “makbul” addettiği vatandaşları koruduğunu bir kez daha ortaya çıkartmıştır.

Gündelik olağan eylemler ile suç arasındaki mesafe, suç lehine daraltılırken devlete büyük bir keyfiyet kapısı açılmaktadır. Böylesi bir uygulama için, ailesinden uzakta, maddi manevi pek çok destekten yoksun bir üniversite öğrencisinin seçilmiş olması ve üniversitenin steril kalma kaygısıyla öğrencisine sahip çıkmaktan kaçınması da bu keyfiliği tedirgin edici boyutlara vardırmaktadır.

Bu münferit bir vaka değildir. Sadece İstanbul’da 100’den fazla öğrenci, böyle zorlama delillerle cezaevlerinde tutulmakta, keyfi uygulamalara maruz kalmakta ve eğitim haklarından mahrum edilmektedir. Bu kişilerin çoğu kurumsal destekten yoksun bulunmaktadır. Sivil toplum örgütlerinin, sendikaların, derneklerin, akademisyenlerin ve gazetecilerin bu tür durumlar karşısında harekete geçmesi gerekmektedir. Bu konuya duyarlı olan herkesi 14 Eylül Çarşamba günü saat 11.00’de Beşiktaş Adliyesi’nde gerçekleştirilecek duruşmaya katılmaya davet ediyoruz.