Habertürk yayınında darbecilerin öldürdüğü sivillere 'şehit' demeyi reddeden Profesör Nurşen Mazıcı, "Söylediklerimin arkasındayım. Programdan kovulmadım, kanalın basılmasından korktular" dedi.
Sputnik’ten Elif Örnek’in haberine göre, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Profesör Nurşen Mazıcı, 15 Temmuz darbe girişimi gecesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, güvenlik sağlanmadan halkı sokağa çağırmasının yanlış olduğunu belirterek "O gece ölenlerin hepsinin canı, en az Tayyip Erdoğan'ın canı kadar değerlidir" ifadelerini kullandı.
Programın diğer konuklarından hukukçu Rıza Saka ve gazeteci Süleyman Özışık, ‘ölenler' yerine ‘şehitler' ifadesi kullanması gerektiği yönünde müdahalede bulununca, Mazıcı bilim insanlarının dinsel ya da manevi açıklama yapmadıklarına dikkat çekti. Programın sunucusu Ece Üner de, Nurşen Mazıcı'dan sözlerini düzeltmesini istedi. Tartışmanın büyümesi üzerine verilen reklam arasının ardından Mazıcı'nın stüdyoda olmadığı görüldü.
“Güvenlikli şekilde çıkarıldım”
Habertürk'te dün akşam Ece Üner'in sunduğu Enine Boyuna isimli programın konukları arasında yer alan Nurşen Mazıcı, 15 Temmuz darbe girişiminde hayatını kaybedenler için ‘şehit' demesi gerektiği yönündeki tartışma nedeniyle programdan ayrılmasının ardından sözlerinin arkasında olduğunu söyledi. Mazıcı, programdan kovulmadığını, çok fazla tehdit mesajı gelmesi nedeniyle güvenlikli şekilde kanaldan çıkarıldığını aktardı.
Durumun kamuoyunda da tartışma yaratması üzerine Habertürk'ten yapılan açıklamada Mazıcı'nın ifadelerinin kastı aştığı savunulurken, Marmara Üniversitesi ise yasal ve idari takibat yapılacağını duyurdu.
“Dilim sürçtü demeyeceğim”
Mazıcı, üniversitenin soruşturma açmasından tedirginlik duymadığını, sözlerinin bilimsel ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu belirtti. "Söylediklerimin arkasında duruyorum" ifadelerini kullanan Nurşen Mazıcı, "31 yıldır çalışıyorum, hakkımda hiçbir soruşturma açılmadı, hiçbir ceza almadım. Benim sicilim temiz. Hiçbir yayınımda intihal çıkmadı. Uluslararası indekslere girmiş yayınları bulunan bir akademisyen olarak utanacak ve çekinecek bir durumum yok. Üniversite de nasıl soruşturma yaparsa yapsın ‘Dilim sürçtü, yanıldım' demeyeceğim. Bilimsel bir açıklama yaptım, arkasında duruyorum. Bunun ifade özgürlüğü çerçevesinde olduğuna da inanıyorum. Çünkü hem Basın Konseyi Yüksek Kurul üyeliği, hem hakaret davalarında bilirkişilik yapmış, hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi konusunda makale yazmış biri olarak, neyin hakaret neyin ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu da bilen biriyim" dedi.
“Çok fazla mesaj gelmiş ‘Habertürk’ü basacağız’ diye”
Mazıcı, Habertürk'ün "İfadeleri kastı aştı. Kendisine teşekkür edilerek yayına çıkarılmadı" şeklindeki açıklamasının gerçeği yansıtmadığını söyledi. Reklam esnasında stüdyodan bir süreliğine ayrıldığını aktaran Mazıcı, şunları kaydetti:
"Yönetim Kurulu Başkanı Kenan Tekdağ varmış, programdan alınmama o ısrar etmiş herhalde. Ben de medyadan okudum. Çok fazla mesaj gelmiş ‘Habertürk'ü basacağız' diye. Belki de ondan paniklediler. Ama Ece Üner'in daha düzgün bir şekilde ifade etmesini beklerdim. Davranışı gerçekten kötüydü. ‘Biz gitmesini istedik' lafı gerçekten ağırdı. Kanaldan ayrıldıktan sonra araçta dinledim programı, şehit sözcüğünü kullanmadım diye bana tepki gösteren Süleyman Özışık da, "250 kişi öldü' dedi, ‘şehit' demedi. Dahası Erdoğan'ın şehitlere ‘kelle' yakıştırmasına bu kişiler o dönemde hiç tepki göstermemişlerdi. Demek ki, o kadar köpürülmesi gereken bir şey de değilmiş. Kaldı ki, AKP döneminde de değişikliğe uğrayan 2330 sayılı yasada ‘şehit ve gazi' yerine ‘vazife malulü' kullanılıyor. Dahası ben stüdyodan ayrıldıktan sonra Egemen Bağış'la telefon görüşmesinde, ‘Bakara-Makara' diye ayetlerle dalga geçen Metehan Demir'in beni halkın değerlerine saygıya davet etmesi de ilginçti.
“Konuşmam provake edildi”
Bir askerin kafasının kesildiği yönündeki haberi, hükümete yakın gazetenin yayımladığını belirten Nurşen Mazıcı, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin doğru bir biçimde ‘askerlere saldıranların cezalandırılması gerektiği' açıklaması bağlamında kullanmak istediğini ancak konuşmasının provoke edildiğini belirtti.
Cemaatle ilgili yayınları bulunduğunu, askeri darbelerin ise doktora tezi olduğunu anımsatan Mazıcı "Cemaati ABD nasıl kullanıyor, AKP buna nasıl göz yumdu, onu anlatacaktım. Ama fırsat vermediler. Yollar kontrol altına alınmadan sivillerin sokağa çağrılmasının doğru bir şey olduğunu düşünmüyorum. Şimdi miting yapılıyor, yapılsın. Ama daha kalkışma kontrol altına alınmadan, ateş açılırken, böyle bir ortamda sokağa çağırmanın hâlâ yanlış olduğu kanısındayım. Ama bunlar hep çarpıtıldı. Nitekim Başbakan Yıldırım da darbe demedi, kalkışma" ifadelerini kullandı.
“Sosyal medyadan hakaret ediyorlar”
Mazıcı, sosyal medya üzerinden kendisine hakaret edildiğini, ülkeyi terk etmeye zorlandığını belirterek şöyle devam etti: "Hatta Hz. Muhammed ve sahabelere bile hakaret ediyormuşum derslerimde iftirasıyla halkı bana karşı kışkırtıyorlar. Hz. Muhammed ve sahabelerle ilgili bir ders anlatmıyorum. Benim anlattığım, uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi, medya ve demokrasi gibi dersler. Bunu bile yazdılar. Ancak hem sosyal medyada hem geleneksel medyada hem de telefon bağlantılarıyla tüm bu olumsuz tepkilerin onlarca katı destek de alıyorum. Bu da yanlış bir şey yapmadığımın göstergesidir. "