ODTÜ’de yaşanan olaylar sonrası üniversite yönetimlerinin basına sunduğu duyurular tartışılırken Prof. Dr. H.Neşe Özgen’e ulaştım. Öğrencilere uygulanan şiddeti nasıl değerlendirdiğini sordum…
Prof. Dr. Özgen, “YÖK Yasa Taslağı ile birlikte üniversitede ‘arzu’ edilen yeni yapılanmanın ilk belirtileri göründü” dedi ve ekledi: “Üniversitelerde ders programlarının ticari sistemlere işçi yetiştirmek üzere hazırlanması, akademisyenlerin taşeronlaştırılması, bölümlerin kârlılık üzerinden yeniden düzenlenmeye başlaması, adı sanı sadece iktidara yaranmak için duyulan üniversitelerin zuhur etmesi, “shopchurch” (kilise görünümlü dükkan) benzeri üniversitelerin açılması, kesilen araştırma bütçeleri, artırılan ‘üniversite tanıtım’ bütçeleri, devleti savunmakla yükümlü olduğu tebliğ edilen üniversite dergi editörleri, allı güllü doktoraların konfeti gibi saçılıp savrulması...
Ama bunlar yapılırken şiddet uygulanmaya başlandı: ODTÜ’de öğrencilere ve arkasından üniversitesine ve bilime sahip çıkan yönetici ve öğretim elemanlarına yönelik düşmanca saldırılar, rektörlerin dekanların twitter, whatsapp, facebook dolaşıp öğrenci tehdit etmesi, ders verdirmeme tehditleri, alternatif bilgiyi bırakın bilimsel bilgiyi ağzına alanların ağzına en hafifinden biber sürülmesi, akademisyenlerin özellikle de sosyal bilimcilerin en parıltılı olanlarının arkası arkasına tutuklanması, tutuklu yargılanan öğrencileri zor durumda bırakmak için yasal sınav haklarını dahi kullandırılmaması, ‘Dün dün ise bugün daha iyidir, ama ben hep en iyiyim’ yollu yönetici açıklamaları aldı başını gidiyor.”
Türkiye’de üniversite?
YÖK, varoluşunu meşrulaştırdığı 12 Eylül Anayasası’nı takiben, bu meşruluğunu en muhkem koruyan, en kıskançca kendisine dokunulmazlık çizen kurumdur. Ancak yeni dönemin önemli bir özelliği var: Y. Ziya Özcan’ın yönerge ve yönetmeliklerle başlattığı çürütme operasyonları, Gökhan Çetinsaya ile devam ediyor: Özcan, üniversiteye polisin girmesinin, öğrencilerin ve öğretim elemanlarının akademik ve kişilik haklarının kolluk güçlerince hırpalanmasının yanı sıra; önemli bir ticarileştirme operasyonunun önünü de açtı: Üniversite AŞ, gelmiş geçmiş tüm YÖK Başkanlarının ‘kokulu hülyası’ idi. Bunu Özcan başardı: Önce akademinin ve eğitimin itibarını zedeleyerek, sonra üniversitelerin meşruluğunu kazançlarına bağlayarak, onlarca shopchurch benzeri üniversitenin bir gecede açılmasına onay vererek, Üniversite A.Ş.’nin yolunu açtı. Kalanı şimdi Çetinsaya tamamlıyor: Üniversite koridorlarında baskı, korku, çekinmenin yanı sıra ihbar, yaranma, yalakalık dörtnala gidiyor.
Önü bakkal arkası kilise
Üretken ve bilimi savunanların sesini kesmek için artık soruşturma tehdidi, sürgün vb. kullanılmıyor: Şimdi yeni moda ölüm döşeğindeki akademisyeni işten atmak, okula giriş çıkışlarında kart basmak, öğretim üyesi kimliğinin yerine bir banka kartı almak ve örneğin bu kartta paran yoksa yemek yiyememek, bir gece sabaha karşı sözleşmesinin feshedildiğini veya bölümünün kapatıldığını sosyal medya veya e-postadan öğrenmek, editörü olduğu derginin bir gecede makaslandığını sabaha görmek; olmadı kadro vermemek, araştırmasını engellemek, öğrencinin üzerine gaz yağdırmak, rektörüne “soruşturun şunu!” emri vermek.
‘Üniversite koridorlarında korku ve çıkar çemberi buz gibi esiyor...’
Ne için?
Bu yasa geçtiğinde biz biliyoruz ki artık öğrencilerimizle bir daha hiç hoca –öğrenci olarak; araştırmalarımızda bir daha hiç araştırmacı- toplum olarak karşılıklı duramayacağız. Zira bilgi üretemeyeceğiz. Aksine satın alınmış kırıntıları öğrencilerimize PP sunumlarla aktaran taşeron tüccar kiracıları olacağız. Üniversiteler şirketlerin; biz üniversitelerin işçisi haline geleceğiz. Parayı ödeyen ise toplum ve öğrencilerimiz olacak. YÖK, yeni yasasını şiddeti arkasına alarak hayata geçirmeye çalışıyor.
Prof. Dr. H. Neşe Özgen kimdir?
1960, Ankara doğumlu. Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden 1984 yılında mezun olduktan sonra, 1987 yılında Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyoloji Bölümü’nde yüksek lisansını ve 1992 yılında aynı üniversitede doktorasını tamamladı. 1993 Yunus Nadi Sosyal Bilimler Ödülü’nü “Kalkınma ve Girişimcilik” başlıklı doktora tez çalışması ile aldı. Eylül 2007’ye kadar, Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nde çeşitli kadrolarda çalıştı. Aynı zamanda, Ege Üniversitesi’nde Kadın Çalışmaları Yüksek Lisans programına da “Sosyal Bilimlerde Metodoloji”, “Feminist İktisat” ve “Kalkınma ve Kadın” başlıklı dersleri yürüttü. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Biga İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde Dekan olarak görev aldı. 2008’de Ege Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden ayrıldı. 2008-2010 arasında Okan Üniversitesi’nde Sosyoloji Bölümü’nü ve bu bölüm içinde Mekan Sosyolojisi Yüksek Lisans programını kurmakla meşgul oldu. Şimdi Manchester Üniversitesi, Texas Austin Üniversitesi ve Durham Üniversitesi’nin işbirliği ile bir “Sınır ve Göç Araştırmaları Merkezi” kurmaya ve bu konuda bir doktora programını geliştirmeye çalışıyor. MSGSÜ, İTÜ ve Galatasaray Üniversitesi’nde dersler veriyor.