Yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür, olası İstanbul Depremi için "İstanbul olursa bu kadar can kaybıyla da kurtulamayız. Aklımızı başımıza toplayalım. Oturup çalışma ve doğruyu yapmak zamanı" dedi.
Haber Global'de Kahramanmaraş merkezli depremlere dair değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Naci Görür, "Biz bu topraklarda ebediyen yaşayacaksak depreme dayanıklı, dirençli deprem kentleri oluşturarak deprem korkusundan kendimizi arındırmamız lazım" ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Görür, olası İstanbul Depremi için "Hazırlık safhası hükümetlerüstü politika olacak, devlet politikası olacak. Başarmak zorundayız. Ölülerimiz 35 bine dayandı, daha da artacaktır. İstanbul olursa bu kadar can kaybıyla da kurtulamayız. Aklımızı başımıza toplayalım" diye konuştu.
Görür'ün açıklamaları şöyle:
"Halkımızın bilmesi gerekiyor"
"7.7'lik deprem Ölüdeniz fayında olmuştur. Doğu Anadolu Fayı'nı tetiklemiştir. Dolayısıyla orada da 7.6 olmuştur. Bu akademik bir şey. İki deprem var. Asıl gerçek olan Doğu Anadolu Fayı, Bingöl Karlıova'dan Maraş'a gidiyor, oradan Adana havzasına kadar gidiyor. Diğeri de Ölüdeniz fayı ile birleşen kesim. Dolayısıyla bizim halkımızın bilmesi gereken Bingöl Karlıova'dan Hatay'a kadar bölgeler deprem bölgesi. Orada nasıl oldu gibileri akademik. Biz insanlarımıza elbette bilgi verelim ama onları jeolog yapmaya çalışmayalım. Akademik şeyler söyleyip farklı şeyler söylüyormuş gibi yapmasınlar.
"Olacak mı olmayacak mı tartışmasını bırakalım"
Bu kadar yıkım niye oldu, nasıl oldu, bundan sonra ne yapılabilir? Depremlerle karşılaşmamak için ne yapmamız gerekir gibi, insanlarımızı hazırlayacak, deprem kültürü verecek, kentlerimizi deprem dirençli yapacak sorularla üzerinde duralım derim. O daha doğru olur diye düşünüyorum.
Benim görüşüme göre biz bu ülkede deprem tartışmasını bırakalım. Olacak mı, olmayacak mı, ne zaman olacak, nerede olacak, bunları bırakalım. Özel ilgi alanınız varsa okursunuz. Bizim depremci arkadaşlarımız da bu tür eğilimle konuşmamalı. Bir şeyi kabul etmeliyiz. Millet olarak, devlet olarak, hükümet olarak, yerel yönetimciler olarak. Türkiye Cumhuriyeti bir deprem ülkesidir ve insanımız her an, her gün büyük bir deprem olabilecek bir cofrafyada yaşamaktadır. Bu ülkedeki depremlerin mekanizması 13 milyon sene önce oluşmuştur, günümüze kadar da depremler olagelmiştir, bundan sonra milyonlarca sene devam edecek. Biz bu topraklarda ebediyen yaşayacaksak depreme dayanıklı, dirençli deprem kentleri oluşturarak deprem korkusundan kendimizi arındırmamız lazım. Tıpkı Japonya gibi Meksika gibi Amerika gibi.
"Başka ülkelerde bu kadar hasar vermiyor"
Bütün bunları deprem gelmeden risk azaltma çalışmaları yapacağız. Bunları yaptıktan sonra kentimiz artık deprem dirençli hale gelecek. Çünkü bu çalışmaları bu yörede meydana gelebilecek en büyük depreme göre yapacağız. Endonezya'da, Amerika'da, Meksika'da, İtalya'da büyük depremler oluyor ama bu kadar hasar vermiyor. Deprem dirençli kentler yapsaydık, depremden korkmayacaktık, bunlar olmayacaktı, 3-5 insan ölecekti ama bu da tesadüf olacaktı.
"Ey halkım, buraya deprem geliyor" diye uyardığımızda neden hassasiyetiniz yoktu yerel yönetimler ve hükümetler üzerinde. Halk sorununa sahip çıkmazsa, talep etmezse o zaman biz bu işleri çözemeyiz.
"Bunu yapmayın"
Cumhurbaşkanımız insani amaçla yaklaştı. Doğru ve haklı, en kısa zamanda binaları yapacağız dedi. Ben o zaman Twitter'ımda dedim ki lütfen bunu yapmayın. Deprem dirençli kentler oluşturabilmek için bütün kentlerimizde mikro bölgeleme çalışmalarının yapılması lazım. Şu anda Türkiye'de bir İstanbul'da var bir de İzmir'de yapılıyor. Esas temel, üzülerek söylüyorum, burası yıkılmışken buraya önce mikro bölgeleme çalışmasını yapalım, ondan sonra inşaata başlayalım. Elde ettiğimiz verilere göre, nereye yol nereye ev yapacağız. Neresi yeşil alan olacak, bu çalışmalar ortaya çıkartacak. Bilim adamı olarak benim önerim, bunu yapmayın. Aksi halde buraya bir deprem daha geldiği zaman aynı sorunları yaşarız.
"Şansımız varsa biraz ileriye kayar"
(Olası İstanbul depremi): Eğer yerel yönetimler ve merkezi yönetim ve halk bu işi cidden istiyorsa bu işi yaparız. Bilimsel çalışmaya göre büyük bir depremin olma olasılığı 30 sene içinde yüzde 62. Biz bunun büyük bir kısmını geçirdik ama yüzde 62 olasılık verince bunun artı eksi yanılması var. O da 10-15 sene geçer. 2040'a da gidebilir, bugünlere de gelebilir. Şansımız varsa biraz ileriye kayar o da bize zaman verir. Zamanı doğru kullanmadık fakat bu arada İstanbul'da bir şeyler yapıldı. Gerek hükümet, gerek belediyelerimiz birçok şey yapıldı. Yapı stoku önemli ölçüde incelendi. Hazırlık safhası da hükümetlerüstü politika olacak, devlet politikası olacak. Başarmak zorundayız. Ölülerimiz 35 bine dayandı, daha da artacaktır. İstanbul olursa bu kadar can kaybıyla da kurtulamayız. Aklımızı başımıza toplayalım. Oturup çalışma ve doğruyu yapmak zamanı."