Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ünal Zenginobuz, “Enflasyon konusunda çok kötü bir enflasyon-ücret artışı sarmalına girmiş durumdayız. Diyelim berberde saçınızı kestireceksiniz. Borcum ne diye soruyorsunuz; 50 TL mi, 60 TL mi, 80 TL mi diyecek diye bekliyorsunuz. Hangisini söylese az mı çok mu değerlendiremeyeceksiniz!” değerlendirmesinde bulundu.
500 bin sosyal konut projesi hakkında da görüşlerini aktaran Prof. Dr. Zenginobuz, toplama çıkarma düzeyinde bile bir planlama yapılmadan yola çıkıldığının anlaşıldığını vurgulayarak, “Bir ülke ekonomisinin işleyişi her türlü rasyonalite bir kenara bırakılarak tamamen bir kesimin siyasi amaçlarına göre yönlendirildiğinde o ülkenin duvara şiddetle çarpmaması mümkün değil” dedi.
"Türkiye’de serbest piyasa koşullarının sağlanması konusunda 1980’in gerisine, 70’lere dönmüş durumdayız"
Cumhuriyet’ten Şehriban Kıraç’ın sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Zenginobuz, birbiri ardına açıklanan yeni önlemlerin sorunları çözmedeki etkisinin ne olduğuna ilişkin soruya şöyle yanıt verdi:
“Herhangi bir modern ekonominin işleyişi için olmazsa olmaz koşul olan temel güven unsuru Türkiye’de ortadan kalkmış durumda. Geldiğimiz noktada temel mülkiyet hakkı konusunda bile tereddütler doğmuş durumda. Devletten, iktidardan icazet almadan iş yapabilen, yatırım düşünebilen iş insanı var mı şu an ülkemizde? Halbuki serbest piyasa ekonomisinin faydalı kısmı için piyasaların işleyişine devlet müdahalesinin mümkün olduğu kadar az olması ve olduğu zaman da herkese eşit mesafede yaklaşılması gerekiyor.
Şu an Türkiye’de serbest piyasa koşullarının sağlanması konusunda 1980’in gerisine, 70’lere dönmüş durumdayız. Seçim öncesi büyümeyi arttırmak için talimat verilerek politika faizi indiriliyor; bu dövizi patlatınca ihracatçılara kazandıkları dövizin önce yüzde 25’ini mutlaka bozdurmaları emrediliyor, yetmiyor oran yüzde 40’a çıkarılıyor. Bankalara kredi verin, vermeyin talimatları, verilen kredilerin nasıl kullanılacağına dair bir dizi alengirli düzenlemeler, döviz çok artmasın diye bozdurtulan ihracatçı dövizlerinin arka kapıdan satılması; ekonomide iyi bir haber çıksın diye BİST’i yükseltmeye yönelik manipülasyon görünümlü müdahaleler; 2022 yılının ilk yedi ayında 36 milyar doları bulan cari açığın üçte ikisi olan 24 milyar doların ülkeye nasıl girdiği belli olmayan net hata ve noksan kaleminden olması, bu dövizin bir dizi piyasa dışı ve şeffaflıktan tamamen uzak dış politika manevralarıyla geldiğine dair karineler.. Bütün bu yukarıdakiler serbest piyasa şartlarından ne kadar uzaklaştığımızın göstergeleri.”
“Duvara şiddetle çarpmamamız mümkün değil”
Prof. Dr. Zenginobuz, hükûmetin açıkladığı sosyal konut projesiyle ilgili de şu görüşlerini aktardı:
“Hangi hesapla, neye dayanarak kurgulandığı belli olmayan, kimin ne kadar ödeme yapacağı ne kadar vadede faydalanacağı öngörülemeyen bir girişim. İlan edildiği kadarıyla bu girişimin tek somut tarafı, aynı düzenlemeye eklenerek hemen satılması planlanan kamu arazileri. Derhal gelir getireceği için bütçeyi kısa vadede rahatlatacak o satış sürecinde neler yaşanacağı ise içinde bulunduğumuz güvensizlik ortamında ve siyasi kayırmacılık iddiaları altında çok düşündürücü maalesef.
Maalesef geldiğimiz noktada bu 500 bin sosyal konut projesi hakkında bıraktım ayrıntılı iktisadi analizleri, toplama çıkarma düzeyinde bile bir planlama yapılmadan yola çıkılmış olma ihtimali çok yüksek. Ekonomi politikalarıyla ilgili tüm kararlar iktidarın önümüzdeki yıl yapılacağını umduğumuz seçimleri kazanmasına yönelik hale gelmiş durumda, göründüğü kadarıyla.
Siyaset tabii ki ekonomik kararları etkileyecektir, ama ekonominin işleyişinin her türlü rasyonalite bir kenara bırakılarak tamamen bir kesimini siyasi amaçlarına göre yönlendirilmesi sonucunda bir ülkenin duvara şiddetle çarpmaması mümkün değil.”
“Fiyatların böylesine anlamını yitirdiği bir ortamda piyasa ekonomisi çalışamaz”
Enflasyon konusunda çok kötü bir sarmala girmiş durumdayız” diyen Prof. Dr. Zenginobuz, şunları kaydetti:
“Türkiye’nin 1970-2000 yılları arasında bir türlü kurtulamadığı, zaman zaman kontrolden çıkan yüksek enflasyon dönemlerini çok iyi hatırlıyoruz. Hiçbir zaman şu anki kadar şiddetli bir enflasyon dinamiği yaşanmadı bu ülkede. Bir şey almaya gidiyorsunuz, ya da diyelim berberde saçınızı kestireceksiniz. Borcum ne diye soruyorsunuz berberinize saçınızı kestikten sonra ve merakla bekliyorsunuz; 50 TL mi diyecek, 60 TL mi diyecek, 80 TL mi diyecek diye. Hangisini söylese az mı çok mu değerlendiremeyeceksiniz! Geçen defa kaç para verdiğinizi de unutmuş durumdasınız, her şeyin fiyatı baş döndürücü bir şekilde değişmiş durumda 2-3 ay içinde.
Fiyatların böylesine anlamını yitirdiği bir ortamda piyasa ekonomisi çalışamaz. Fiyat mekanizması her şeyidir piyasa ekonomisinin. Neyin değerli neyin değersiz olduğunu, yatırımcıların, müteşebbislerin ne üretirse alıcı bulacağını ne üretirse bulamayacağını mal ve hizmetlerin görece fiyatları söyler size. O metrenin doğru ölçmesi lazım ki doğru mal ve hizmetler doğru miktarlarda üretilsin, tüketilsin.
Türkiye şu an bir ücret-enflasyon sarmalına girmek üzeredir, hatta girmiştir bile denebilir. Burada tabii ki okkanın altında kalacak olanlar sabit gelirli olup aldığı ücreti, maaşı kendi belirlemeyen çalışanlar, emekliler olacaktır.”
Röportajın tamamını okumak için tıklayın.